Rahmi Bey İlhami Bey'i seviyor
Daha önce dikkatimi çekmemiş bir Mevlâna beytini eski
Genelkurmay Başkanı
Org. Hilmi Özkök aktardı da öğrendik. Anlamsız tartışmaların içine çekilmek istenen herkes bu beyti rahatlıkla kullanabilir.
Okuyalım: “Suskunluğum asaletimdendir. Her lâfa verilecek bir cevabım var; lâkin, bir lâfa bakarım lâf mı diye, bir de söyleyene bakarım, adam mı diye…"
Ne güzel, değil mi? Mevlâna kendi döneminde bu sözlerle kimi kast etmiştir, bilemem, ama tekrarlayan Org. Özkök'ün muhatabı belli: İlhami Erdil... Bir ara
Deniz Kuvvetleri Komutanı idi İlhami Erdil;
Askerî Mahkeme usulsüz harcamadan kendisini suçlu bulup mahkum etti. Genelkurmay da bunun üzerine rütbesini ve emekliliğini iptal etti...
Hürriyet'te çıkan bir yazıda Erdil'in aktardığı eski bir olaya ne
cevap vereceğini merak eden bir meslektaşımıza “Yanıtımı Mevlâna'dan bir şiirle vereyim” dedikten sonra o beyti okumuş Org. Özkök...
Hani, “Şapka kime uyuyorsa o giysin” denir ya, o türden bir cevap bu...
Anlaşılıyor ki, İlhami Erdil başına gelenden dönemin
Genelkurmay Başkanı Org. Özkök'ü sorumlu tutuyor. Konuyu gündeme getiren yazıyı bir daha okudum; “Kararı kabul etmiyorum, AİHM'ne götürdüm” demiş, ama esas kafasına taktığı, yargılandığı
mahkemeye kameraların girmesine izin verilmesi... “
Onur ve gururum incindi, bu benim için hicran yarasıdır” diyor.
Konu sağda-solda
komutanlar arasındaki ilişkiler temelinde ele alınıyor...
Hilmi Özkök içki içer miymiş? Komutanlar birbirlerine önisimleriyle mi, yoksa “Komutanım” diye mi hitap ederlermiş? Org.
Hüseyin Kıvrıkoğlu kendisinden sonra Genelkurmay Başkanı olacak Hilmi Özkök'e, “Hilmi, şarap iç” der miymiş?
Beni ise farklı bir konu ilgilendiriyor: Yıllarca
hizmet verdiği kurum tarafından rütbeleri elinden alınan,
Askerî Mahkeme tarafından suçlu bulunup mahkum edilen biri nasıl oluyor da önemli toplantılara çağrılabiliyor? Yakın geçmişte çenesinin altında bir tutam sakalla fotoğrafını gördüğümde, “Tebdil-i
kıyafet etmesi akıllıca” diye düşünmüştüm; şimdi bir büyük gazetenin yayın yönetmeniyle aynı masayı paylaşabiliyor;
Deniz Kuvvetleri Komutanlığı yapmış Oramiral Orhan
Karabulut ile yanyana oturabiliyor.
Cezaevinde 'yolsuzluk yaptığı' iddiasıyla
hapis yatarken kendisini üç eski
bakan, dört or
general ve 24 general ziyaret etmiş; 164 de
sivil tanıdığı... Org.
Yaşar Büyükanıt da “Geleyim” demiş, ama o istememiş...
Rahmi Koç ise tam üç kez ziyaretine gelmiş...
Ne kadar ilginç...
Marmara Grubu Rahmi Bey'in ablası Suna Kıraç'a
ödül verirken İlhami Erdil de çağrılmış işte; o da gitmekte mahzur görmemiş... Oysa hiç değilse AİHM'in hakkında vereceği kararı bekleseydi, iyi ederdi.
Eski Deniz Kuvvetleri Komutanı Ora. Orhan Karabulut özel sektörü içinden tanıyan bir isim; Aydın Doğan'ın yakın arkadaşı ve Doğan Holding'in bazı şirketlerinde
yönetim kurulu üyesi olarak yer alıyor... Hürriyet gazetesinin yönetmenini o sebeple aynı masaya oturtmuş olmalılar... İlhami Erdil ile yanyana düşmesini 'şansına' bağlıyor yayın yönetmeni...
Sabah gazetesi yayın yönetmeni
Ergun Babahan her FB derbisinden sonra önemli bir komutanın şeref tribününde yanlış insanlarla birlikte olmasını ve kritik anlarda 'çak' işareti yapmasını dile getiriyor. “Kim o insanlar?” soruma, “Askerî ihalelerde yolsuzluk yaptığı iddiasıyla yargılanıp mahkum edilen bir müteahhit” dedi.
Şaşırdım kaldım...
Bir insanın askerî ihalede yolsuzluk iddiasıyla yargılandığını en iyi kim bilir? Elbette aynı dönemde 'sorumlu koltuklarda oturan askerler' bilir... Belki yargılanmalarını isteyen, ya da yargı sürecini başlatanlar da onlardır...
İyi de, kısa süre öncesine kadar Genelkurmay Başkanı unvanını taşıyan bir komutan askerî ihalede yolsuzluk yapan bir müteahhit ile -'çak' işareti yapacak kadar samimiyet sergilemesi bir tarafa- nasıl olur da yanyana gelebilir? Bazen istemediğim kişilerle yanyana oturtulduğumda ilk fırsatta yerimi değiştiriyorum; buna vesile olana da ânında tepkimi bildiriyorum.
Demek ki, askerler benden daha bağışlayıcı...
Aklım daha önceki bir bilgiye takıldı kaldı: Yaptığı yanlışlıklar sebebiyle rütbesi elinden alınan bir eski komutana, yargı süreci sonunda mahkum edildiği halde, cezaevinde yatarken, Rahmi Koç gibi önemli bir
işadamı neden ziyarete gider? Bir asker ile bir işadamı arasında ne tür bir 'ilişki' vardır, dersiniz?
Siz isterseniz bu konuyu 'içki' boyutuyla ele almaya devam edin: Komutanlardan hangisi viski, hangisi şarap içermiş? Bir komutanın kola içmesi neye delâlet edermiş? Komutanlardan kim, kime, nasıl hitap edermiş?
Bu soruların cevapları bende yok; ilgilenmiyorum çünkü...
TAHA KIVANÇ - YENİŞAFAK