Bugüne kadar yapılan
darbelerde milletin önüne sahte ya da hayali bir düşman konuldu, Dezenformasyon,
cinayet ve provokasyonlarla millet oyuna getirilip, darbe yapıldı. Önceki darbelerin nasıl hazırlandığına bakılınca
Ergenekon darbesinin de ne kadar yakın olduğu net bir şekilde görülebiliyor.
Türkiye ilk darbeyi 27
Mayıs 1960'ta yaşadı. Bir
Başbakan ve arkadaşları asıldı. O tarihten sonra şartlar olgunlaştıkça cunta askeri de kullanarak darbe yaptı.
60 darbesinin de, 12
Eylül, 12
Mart, 28 Şubat'ın da özeti buydu. Cuntacılar, halkın
demokrasi inancı her güçlendiğinde darbe kararı alıyordu. Gerekçelerini ve sebeplerini de sonradan buluyorlardı. Hatta darbenin sebeplerini bizzat cuntacılar kendileri hazırlıyordu.
Milletin başına patlayan her darbenin temelinde
ekonomik darboğazlar ve siyasi istikrarsızlık geliyordu. İşin ilginç yanı siyasi istikrarsızlığı da, ekonomik
krizleri hazırlayanlar da yine kendileriydi.
Hatırlanacağı gibi Ergenekon da darbe yolunu açabilmek için önce ekonomik kriz ardından da siyasi istikrarsızlık planı yapıyordu.
Her darbede ekonomiyi batırmak için dört koldan çalışan derin güçler,
sokak olayları ve suikastlerle kamuoyunu mevcut iktidarlara karşı kışkırttı.
12 Eylül ve 28 Şubat'ta darbeye zemin hazırlamak için
Üniversiteler, sendikalar ve
sivil toplum örgütlerinin kaosu
ülke geneline yaymak için kullanılmıştı. Ergenekon sürecinde de Üniversiteler, sendikalar ve Sivil toplum örgütleri, Mitinglerle toplumsal bir
ayaklanma hedefledi. Rektörler ise açıktan "darbe isteyen" eylemler yaptı.
1980 öncesi kan gölüne dönen sokaklar, öğrencilerin birbirine
silah doğrulttuğu üniversiteler, darbeye giden yolu kısalttı.
12 Eylül darbesi binlerce insanın ölümünün üzerine inşa edildi.
Darbelerin
hazırlık aşamasındaki en önemli argümanlarından biri de siyasi cinayetlerdi.
Türkiye, 12 Eylül öncesinde sağ-sol çatışmasını körükleyen çok sayıda provokatif saldırı gördü. Ergenekon sürecinde ise
Gazi Mahallesi,
Sivas ve
Maraş olayları yaşandı. Burada da hedef açık açık
Alevi-
Sünni çatışmasıydı.
Derin yapı kendine bir
kurban seçti ve stratejisini uygulamaya koydu.
Hrant Dink,
Rahip Santoro ve
Danıştay Cinayeti'nin arka planı da aynıydı. İbrahim Şahin'de ele geçen suikast planları ise Ergenekon'un yeni bir darbeye ne kadar yaklaştığının en önemli göstergesiydi. Hem alevi liderler, hem dini liderler hedefe konulmuştu.
Planlar uygulansaydı, cuntacılara sadece darbenin olgunlaşmasını beklemek kalacaktı. Bugün gelinen noktada ise darbelerin arka planı deşifre olmuş durumda. Laçiner'e göre darbe üzerine araştırma yapanlar için Türkiye son 7-8 yılı ile tam bir labaratuvar.