Müslüman Türk kimliğinin yanı sıra tarih boyunca içinde barındırdığı farklı düşünce ve inançlar ona öylesine zenginlik katmıştır ki, sıradan insanlarına bile şaşırtıcı derecede bilgelik vermiştir.
Orijinal ve marjinal fikirlerin hep var olduğu bir yerdir.
Bir hareketin içinde elli tane fraksiyon varsa hepsinin uzantısı mutlaka
Malatya'da da vardır. Bu kadar çok fikrin ve düşüncenin var olduğu şehrin tahammül kapasitesi de bir o kadar yüksektir.
Kimlik farklılıkları bir
ayrılık gerekçesi değil, bilakis bir zenginlik sebebidir. Birbirinden farklı düşünen iki Malatyalı arasındaki konuşmayla, örneğin birbirinden farklı düşünen iki Afyonlu arasındaki konuşma asla aynı değildir.
İki Malatyalı arasında şiddet yoktur ve mutlak surette birbirlerine karşı daha tahammülkâr davranırlar. Ne kadar birbirinden farklı düşünseler de sorunu
kavga ederek çözmeye kalkmazlar. Bütün düşünceler, inançlar ve ırklar Malatya'da yaşama hakkı bulur. Türkiye'nin hiçbir yerinde olmayacak kadar düşünce farklılığı ve zenginliğini bulmak mümkündür bu şehirde. Sezai Karakoç'un dediği gibi iyisiyle kötüsüyle ifratlı bir memlekettir Malatya. Ama asla tahammülsüzlük yoktur bu şehrin sınırlarında.
Bu nedenle, ülkeyi karıştırmak isteyen her karanlık gücün Malatya üzerine de özel olarak çalışmalar yaptığını bilmekte yarar var.
Mehmet Ali Ağca ve onun gibi terörle anılan birçok isim aslında Malatya kültürünün değil, bu özel çalışmaların eseridir. 12 Eylül'den önce Alevî-Sünnî çatışmasını körükleyebilmek için çok
hain çabaları oldu bu karanlık güçlerin... Hatırlayacaksınız 17
Nisan 1978 tarihinde bağımsız belediye başkanı olan
Hamit Fendoğlu,
faili meçhul bir
cinayete
kurban gitmişti. Ankara'dan gönderilen bir paket içine konulan bombanın patlaması sonucu Hamit Fendoğlu, gelini Hanife ve iki torunu Mehmet Kürşat ve Melik
Bozkurt, hunharca katledildi. Ertesi gün çevre il ve ilçelerden özellikle de Palu'dan otobüslerle adam taşıyanlar, şehri talan ettirdi. Ancak Malatyalı, Alevî komşusuyla kavga etmemeye devam etti.
Hunhar bir saldırı sonucu hayatını kaybeden
Hrant Dink, geçen yıl Malatyalı İşadamları Derneği'nde yaptığı konuşmada, tehcir sırasında
Ermenilerin en çok korunduğu şehrin Malatya olduğunu söylemişti. Gerçekten de çocukluk yıllarımızda şehirde ciddi bir Ermeni nüfusu vardı ve aynı yemek kültürüyle, aynı konuşma ağzıyla, aynı takımı tutarak yaşardık. Birbirimizin varlığını kabul ederek...
Bu hain cinayet nereden çıktı şimdi? Farklılıkların üzerine benzin dökme fikri hangi hain planın parçası ola ki? Böylesine tahammüller şehri, kimliğinin tam aksi bir gerekçeyle mi
gazete manşetlerine çıkacaktı? Dünyaya ismini böyle mi duyuracaktı? Terzisinin, kalaycısının bile âlim olduğu bu derin şehir,
imaj cinayetine sahnelik mi yapacaktı?
Cinayetin işleniş biçimi size de garip gelmiyor mu? Silah sıkmıyorlar ya da başka bir yol denemiyorlar. Boğaz kesiyorlar. Bir işi olabildiğince iğrençleştiriyorlar. Türkiye'nin imajının
boğazını kesiyorlar yani.
Bunlar Malatyalı olamaz...
ZAMAN/MEHMET KAMIŞ