Süleyman Şah türbesinin bulunduğu vatan toprağının terk edilerek sandukanın Türkiye sınırında bir yere konacak olması gündemi meşgul etmeye devam ediyor.
Zaman gazetesi yazarı ve ilahiyatçı Ali Bulaç da bugün bu konuya değinerek şu ifadeleri kullandı: 928 sene önce vefat etmiş bir zatın sandukası önünde Yasin okudular, bir de pagan inançları hatırlatan ürpertici törenle Suriye’den getirilen toprağı sandukanın etrafına koydular.
İşte Bulaç'ın yazısından ilgili bölüm
***
Hükümetin Süleyman Şah Türbesi’ne düzenlediği operasyonun meşru tek sebebi, orada mahsur kalmış bulunan 44 askerimizin kurtarılmasıdır, 44 asker 44 bin türbe ve mezardan daha değerlidir. Bunun dışında Süleyman Şah’ın na’şını üçüncü defa taşımak tam bir hurafe ve komik bir hükümet müsameresidir.
928 sene önce vefat etmiş bir zatın geriye etinden ve kemiklerinden zerre kalmaz.
Zaten taşınan da kemik filan değil, sandukadır. Arkasından sanduka ile “vatan” sıfatını kazanan türbeyi bombalayıp harabeye çevirmek, kendi icat ettiği kutsalı kendisi tahrip etmektir ki, bu da diğer bir müsamere idi. Yetmedi, hükümet yurtdışında “yeni kutsal toprak” icat etti, bu da Suriye’de PYD’nin hükümranlığı altında ve şahıs mülkü olan Eşme oldu. Cem Sultan’dan Mithat Paşa’ya, Talat Paşa’dan Enver Paşa’ya, S.Halim Paşa’dan Cemalettin Efgani’ye veya Prens Sabahattin’e yapılan nakl-i kuburların İslami bir temeli yoktur. Kişi, kıyamette şu veya burada dirilip ayağa kalkacak, yaptıklarının hesabını verecektir.
Bu konuda halkı bilgilendirmesi gereken Diyanet bu hurafe ve bid’at müsameresine yeni hurafeler kattı. Şanlıurfa Müftülüğü, taşınan sanduka etrafında “dini tören” düzenledi. 928 sene önce vefat etmiş bir zatın sandukası önünde Yasin okudular, bir de pagan inançları hatırlatan ürpertici törenle Suriye’den getirilen toprağı sandukanın etrafına koydular.
Ağır milliyetçi bir dil ve retoriğin hükmünü icra ettiği bir döneme giriyoruz. Dinin ve kutsalın suistimaline karşı teyakkuz halinde olmalıyız.