Neyse ki adaleti TSK dağıtmıyor!
Genelkurmay Başkanlığı,
Balyoz yargılamalarıyla ilgili açıklama yaptı. Karargâh, tutuklamaları anlayamadığını dile getiriyor. "Böyle bir açıklamaya
yetkisi yoktur, adil yargılamayı etkileme suçunun alenen işlenmesidir" gibi birçok
eleştiri cümlesi kurabiliriz.
Ancak bu noktayı geçtiğimiz kanaatindeyim. Genelkurmay'ın kendinde var olduğunu vehmettiği adalet dağıtma yetkisinin muhtemel sonuçlarından bahsetmek istiyorum. Şayet bu yetki Karargâh'ta olsaydı;
Albay Dursun Çiçek dışarıda,
Cengiz Çandar'la Mehmet Ali
Birand içeride olurdu! İçeride olmak iyi ihtimal, bir kör kurşunun hedefi haline de gelebilirlerdi.
Akın Birdal'ı vuran organizasyon suçüstü yakalanmasaydı, büyük ihtimalle listedeki diğer isimlere de sıra gelecekti.
Eski
Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ'un 'kâğıt parçası' diye sallayıp neredeyse gazetecilerin kafasına fırlattığı
darbe planının gerçekliği tereddüde yer bırakmayacak şekilde ispatlandı. 28
Şubat döneminin Genelkurmay İkinci Başkanı
Çevik Bir'in medyaya sızdırıp, gazetecileri
linç ettirdiği belgenin düzmeceliği de aynı netlikte ortaya çıktı. Biraz daha geriye gidelim; bu haftaki
Aksiyon Dergisi'ne konuşan gazeteci
Orhan Birgit, karargâhın nasıl
manipülasyon yaptığını anlatıyor. Adnan
Menderes ve arkadaşlarını idama götüren "Binlerce
genç kıyma makinelerinden geçirilerek
hayvan yemi yapıldı!" bilgisinin dezenformasyonun dik âlâsı ve uydurma olduğunu söyledikten sonra
servis yapan üst düzey askerlerin ismini veriyor.
Hadi hatırınız için mahkemeleri lağvedip yargı işini Genelkurmay'a devredelim ama y
akın tarihin acı tecrübeleri elimizi kolumuzu bağlıyor! Suçsuz denilenler kuvvetli suç şüphesiyle tutuklandı. Evrakta sahtecilik ve düzmece ifadelerle vatan haini olarak suçlananlar mesleklerini kaybetti, hayatları zindan oldu. Cengiz Çandar'ın babası kalpten gitti. İnsan Hakları Derneği Başkanı Akın Birdal makam odasında kurşunlandı, ağır yaralandı. Şimdiki kefaletin, kâğıt parçası skandalına, Şemdin Sakık'ın ifadeleri provokasyonuna dönüşmeyeceğine nasıl güveneceğiz? Meselenin ironi kaldırmayacağını ben de biliyorum. Fakat "Devam eden yargı sürecine müdahale anlamına gelebilecek davranışlardan özellikle kaçınan
Türk Silahlı Kuvvetleri" diye söze girip, sonra mahkemeye sen benim personelimi nasıl tutuklarsın diye had bildirmeye kalkmanın kendisi başlı başına ironi değil mi? "Ben bunların suçsuz olduğunu defalarca söylememe rağmen neden hâlâ tutuklulukta ısrar ediyorsunuz?" diyene söyleyecek söz kalıyor mu?
Dünkü açıklama, Genelkurmay Başkanı
Işık Koşaner'in göreve geldiğinden beri sürdürdüğü çizgiye halel getirdi. Hukuka ve
sivil otoriteye saygılı imajını yıkabilecek etkide sözler sarf edilmiş. Karargâh'ta bir elinde kâğıt parçası, öbür elinde '
boru' İlker Başbuğ'un ruhunun dolaştığı zehabı oluştu. Başbuğ da belki bile bile sonradan yalanlanacak bir bilgiyle kamuoyunun önüne çıkmazdı. Kendisini bilgilendirenlerin kurbanı oldu' tezi öne sürülebilir. Lakin bir komutanın bu duruma düşmesinin özrü olamaz. Balyoz arbe planıyla ilgili 'tereddüde yer bırakmayacak şekilde' yapılan izahların mahkemeleri ikna etmediği ortada. Kamuoyu da mahkemeyle aynı noktada. Ben şahsen nasıl izah ettiklerini merak ettim. En çok da
Donanma Komutanlığı'nda çıkan 9 çuval belgeyi nasıl açıklıyorlar, öğrenmek isterim.
Hani o meşhur
avukat fırkası var ya! Ben de onu merak ediyorum.
[email protected]