Dün görüştüm. Şırnak'taki Kürt dostum fevkalade kaygılıydı. Çözüm sürecinin PKK/BDP eksenince suistimal edilmesinden korkuyordu. Bir korkusu da sürecin kendilerini PKK'nın pençeleri arasında bırakması.

"Devlet üstüne düşeni fazlasıyla yapıyor ama BDP ve PKK sürece uymuyor, çözüm sürecine sadece devlet uyuyor örgüt tam gaz devam ediyor" diyor. Anlattığına göre BDP ve PKK çözüm sürecini var güçleriyle suistimal ediyormuş. Pek çok Kürt dostumuz ve korucular bu genel tabloyu doğruluyor.

Hayati kaygı sebebiyle ismini saklamamı rica eden Kürt dostum şöyle devam ediyor:

"Buralarda Kuzu Kırpma Festivalleri meşhurdur. Beytüşşebap'a 2-3 km uzaklıkta Laleşi yaylasında şu anda 15.000-20.000 insan toplanıyor. Ne polisi yanaştırıyorlar oraya ne askeri. Kimsenin kontrolü yok. Hatta bu kontrolsüzlük sebebiyle silahla oynarken Nihat Aslan isimli bir çocuk vuruldu ve öldü. Helikopterle geldiler çocuğu götürdüler. Belki işlem bile yapılmamıştır. 

Yasa dışı akla gelen her şeyi yapıyorlar. Örgüt propagandası, örgüt üniformaları dağıtımı, PKK'ya militan kaydı ve daha pek çok şey. PKK gençleri dağa götürmek için gayret ederken, BDP'liler PKK'dan da fazla baskı ve tehdit yoluna başvuruyorlar. Yani Kuzu Kırpma Festivali altında BDP'liler Diyarbakır, Mardin, Hakkâri ve Van olmak üzere bu yöredeki illerde yaklaşık 500 kişilik gruplar oluşturup PKK'ya militan kazandırma amacıyla yasalara aykırı faaliyet gösteriyorlar. Hem de törenle örgüte adam kazandırmaya çalışıyorlar. Şu anda 86 kişiyi dağa götürdüler. Daha da götürecekler. İnanın o kadar kaygılıyız ki yanı başımızdaki insanın terörist olup olmadığından emin değiliz. Bu da bizlerde ciddi bir huzursuzluğa sebep oluyor.

Akiller heyeti Beytüşşebap'a gelmedi. Gelselerdi çok ilginç bilgi ve belgeler verilecekti kendilerine. O sırada Beytüşşebap'ın girişindeki 2. köprüye bomba döşendi haberi gitti. Belki ondan belki başka sebeple gelmediler Beytüşşebap'a. 

PKK neden eskisinden de fazla adam topluyor, bu bizi çok kaygılandırıyor. Hem açıkça adam topluyorlar hem de çekinmeden güç gösterisi yapıyorlar. Bu görüntü korucu ailelerinde ve PKK'ya taraftar olmayan Kürtler'de moralleri çok bozuyor. Ne olur bunları anlatın. Bizler yıllardır PKK'ya karşı olduk. PKK'lı ve BDP'li olmayanların durumu buralarda gittikçe zorlaşıyor. İleriye yönelik ciddi kaygılarımız var."

Bu feryada duyarsız kalmak mümkün değil. Zira bu kaygılar bende de var. Özgür bir Kürt'ün PKK'lı olmama hakkı olduğu gibi güven içinde PKK'ya karşı olma ve mücadele etme hakkı da vardır. Ve devlet bu hakkın güvenliğini sağlamak zorundadır. Demokratik hukuk devleti, PKK/BDP ekseni dışındaki Kürtler'de bu vahim kaygılara meydan vermemeli. Çözüm süreci bu zamana kadar devlete güvenen Kürtler'deki güven ve aidiyet duygusunu çözmemelidir.

Çözüm süreciyle, doğal olarak güvenlik güçleri meydanı boş bırakmaz. Bu süreç devletin suçlara göz yumup sırtını döndüğü bir süreç değildir. O halde bu tereddütler ve kaygılar neden?

Maalesef BDP de süreci suistimal etmeye devam ediyor. Hassasiyet gösterilmezse PKK tarihinin en fazla sayıdaki militan sayısına kısa sürede ulaşır ve 10.000'i geçer. Ve bir gün karşımıza FARC ve Tamil Kaplanları'nı da sollamış halde 20.000 militanla çıkarsa şaşırmamalıdır. Çözüm süreci iki taraflı işlemiyorsa, kaygı ve korkular artar, özgür Kürt iradesi PKK'ya zorla teslim edilmiş olur.

Hakikatte Hizbullah ve Mustazaflar'ın da çözüm sürecinde sadece PKK'nın muhatap alınmasına yönelik itirazları var. Bunu bizzat bir akil de söyledi. Ama açıkça söylemesinin doğru olmayacağını da ekledi.

GÜLTEKİN AVCI - BUGÜN GAZETESİ