Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu !

Zaman Gazetesi yazarı Ekrem Dumanlı, gündemdeki çelişkilere dikkat çekiyor. İşte o köşe yazısı...

Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu !

Bunda yadırganacak ne var? Dünkü manşetimizde Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin'in isyanını okumuşsunuzdur. Ergenekon savcısına yönelik yapılan negatif yayınlara itiraz ediyordu Bakan Bey. Savcı Zekeriya Öz için "Sanki suçluymuş gibi gösteriliyor, soruşturma haberlerini yadırgadım." diyor. Ben yadırgamadım şahsen. Çünkü söz konusu cuntacı bir örgüt olunca bazılarını tanıyamaz oluyorsunuz. CHP lideri Deniz Baykal, bilmem kaçıncı defadır Savcı Bey'i tehdit ediyor. İşine geldiğinde "yargı bağımsızlığı"ndan dem vuran CHP'liler, Gladyo davasından bahis açılınca her şeyi tersyüz ediyor. Medyanın bir bölümü CHP'yi aratmıyor aslında. Yalnızlaşan medya, bir dönem "Daha dava bile açılmadı; o yüzden haber yapmayacağız" diye tutturdu. 2 bin beş yüz sayfalık iddianame karşılarına çıkınca da metin taraması yapıp magazinel bölümler derledi ve meseleyi sulandırmayı denedi. Mahkeme iddianameyi kabul etti ama medyanın bir bölümü hâlâ kabul edebilmiş değil. Savcı Bey'e karşı da hasmane bir tutum içindeler. O yüzden Ergenekon savcıları hakkında soruşturma açılmasını istiyorlar. Ergenekon soruşturması niçin bazı medya mensuplarını bu kadar derinden rahatsız ediyor? Birilerinin kimyası o kadar bozulmuş ki, rutin bir inceleme başlatılmasını, "soruşturma başlatıldı" diye kamuoyuna sunuyorlar. Benzer bir çırpınışa Şemdinli savcısı için de şahit olmuştuk. O gün başarılı oldular. Genç bir savcının hayatını söndürdüler. Ancak toplum artık bütün dikkatiyle Ergenekon davasını takip ediyor. Bunca dokümanın kamuoyuna mal edildiği bir davada ne hükümet bir gaflet gösterebilir ne de medya. Basın Konseyi bile Ergenekon konusunda yalpaladı. Ortak aklı temsil etmesi gereken bir kuruluş "yayın yasağı"na karşı çıkacağına iddianameden haber yapan gazete(ci)leri azarlamayı denedi. Söylenenlere bakınca sanırsınız ki çalıştıkları gazete ve televizyonlarda asla savcılık iddianamesinden haber yapılmaz. Yok, böyle bir şey. O kadar yok ki, bir haftadır Deniz Feneri ile ilgili yapılan bütün yayınlar Alman mahkemelerindeki iddianameye dayanıyor. Düşünebiliyor musunuz, Ergenekon soruşturmasını yürüten savcılar hakkında her türlü baskıyı kurmak için çırpınıp duranlar, konu bir başka savcı olduğunda dut yemiş bülbüle dönüyor. YARSAV Başkanı (aynı zamanda savcı) Ömer Faruk Eminağaoğlu ile ilgili askerden kaçmak için sahte çürük belgesi aldığı iddiası yeri göğü inletti de bazı gazetelerimizde yankı bulamadı. Oysa bugün sus-pus olan gazete ve televizyonlar, benzer bir iddiaya muhatap olan bir bakanı istifaya zorlamış, adamı 43 yaşında "vatanî görevi"ni yapmayı mecbur bırakmışlardı. YARSAV Başkanı için tık yok; Ergenekon savcısı için hile çok... Bu yolda yürüyenler için tünelin ucunda ışık görünmüyor; görünemez de! NOT: Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ, yapacağı basın toplantısı için akreditasyon sınırlarını biraz daha genişletti. İyi de yaptı. Ne var ki bazı medya kuruluşlarını toplantının yine dışında tuttu. Tabii ki kendi takdirleridir. Bir yönüyle şöyle söyleyebilirim: Akredite etseler de olur, etmeseler de; kendi bilecekleri bir konu. Basın, meşruiyetini kurumlardan değil kamu vicdanından alır. Yine de işin incitici bir tarafı var, o açıdan yapılanın doğru olmadığı çok açık. Halkın teveccühüyle ayakta duran gazete ve televizyonlara iki bin yıllık bir ordunun ayrımcılık kokan bir tavır sergilemesi düşünülemez, kabul edilemez. En azından yapılan, milyonlarca insanı rencide edecek bir davranıştır. Umarım Genelkurmay Başkanı yanlış anlamaya sebep olacak bu tutumu ilk fırsatta ortadan kaldıracak ve ordumuzla halkımızın tam kucaklaşması konusunda yapıcı adımlar atacaktır. EKREM DUMANLI - ZAMAN
<< Önceki Haber Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu ! Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER