‘Doğu ve Güney
doğu’daki 6 üniversitede irticai faaliyetlerde yer almış bazı isimler
rektör adayı olmuş. Cumhurbaşkanı
Abdullah Gül ve YÖK Başkanı Yusuf
Ziya Özcan bu isimlere görev vermesin…”
ODTÜ Rektörü Prof. Dr. Ural Akbulut, geçtiğimiz günlerdeki bir konuşmasında bu sözleri sarf etmişti. Emekliliğe hazırlanan Akbulut’un
görev süresi 15 rektörle birlikte
Ağustos 2008’de sona eriyor. Bugüne kadar katı laikçi çıkışları, ‘ordu göreve’ eylemlerindeki pozisyonu ile bilinen ve
Cumhuriyet mitinglerinin başaktörleri arasında yer alan Akbulut, giderayak siyasi mesajlar vermeyi
ihmal etmiyor.
Madalyonun ‘gizlenen’ yüzünde ise bambaşka bir durum var. 2000 yılında dönemin
cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer tarafından atanan Akbulut’un rektörü olduğu üniversite yolsuzluk iddialarıyla çalkalanıyor. 1998-2007 arasındaki 10 yıllık dönemi mercek altına alan
Sayıştay denetçileri, üniversitede hileyle şirket kurmadan
arazi işgaline,
banka promosyonlarının başka kurumlara kaydırılmasından kendi
öğretim üyelerinin çocuklarına özel
indirime kadar bir dizi alanda yolsuzluk ve
usulsüzlük tespit etti. Yapılan yolsuzluklar sonucu devlet en az 10 milyon YTL zarara uğratılmış.
MAAŞ PROMOSYONU VAKFA GİTMİŞ
Sayıştay denetçilerinin üç yıl süren incelemeleri sonunda hazırlanan raporlarda üniversitede yaşanan yolsuzluk ve usulsüzlükler gözler önüne seriliyor. Yapılan yolsuzluklardan biri
personel maaşları için verilen promosyonların haksız şekilde başka yere aktarılması. Bin sayfalık Sayıştay raporunun 50 sayfasında yer alan bilgilere göre, ODTÜ Geliştirme Vakfı Eğitim Hizmetleri AŞ ile bir banka arasında, velilerin okula ödeyecekleri öğrenim bedellerinin tahsilatı ile personelin maaş vb. ödemelerinin banka (
Akbank) aracılığıyla yapılması amacıyla 2004 yılında bir
protokol yapıldı. Varılan
anlaşma gereği söz konusu banka yapacağı işlemler karşılığında üniversiteye 500 bin YTL’lik promosyon vermeyi kabul etti. Ancak banka tarafından ödenmesi gereken paralar üniversitenin hesabı yerine doğrudan ODTÜ Geliştirme Vakfı’nın hesabına yatırıldı. Yine aynı şekilde 2007 yılında yenilenen protokol çerçevesinde aynı banka tarafından şirkete 640 bin YTL promosyon verildi. Ancak daha önce olduğu gibi üniversite yönetiminin isteği üzerine bu para da doğrudan vakfın hesabına geçirildi. Böylece toplam 1 milyon 140 bin YTL
vakıf hesabına aktarıldı. Dolayısıyla bankadan alınan yüklü miktardaki paralar farklı amaçlarla kullanılırken, devlete ait ödemeler de kaçırılmış oldu.
ODTÜ yönetimi, bu paraların
bağış olduğunu savunsa da Sayıştay uzmanlarının üniversite ve ilgili banka arasında yapılan protokolleri gösteren tarih ve sayı numarasını içeren belgeleri, ODTÜ yolsuzluklarını tesciller mahiyette. Raporun bu bölümünde üniversitedeki suiistimaller şu ifadelerle değerlendiriliyor: “Vakıf-şirket ilişkilerinin bu gibi suiistimallere açık olması nedeniyle ve ileride doğabilecek benzer
uygulamalara engel olmak için konunun
Maliye Bakanlığı’na iletilmesi uygun olacaktır.”
ÜNİVERSİTE PARA KAÇIRMAK İÇİN HÜLLE YAPMIŞ
Türkiye’nin en prestijli üniversitelerinden ODTÜ’de, para kaçırmak için akla hayale gelmedik yol ve yöntemlere başvurulmuş. Hele bir örnek var ki polisiye romanlara taş çıkartacak cinsten. Araçlarda kullanılan takometre-taksimetre üreten TESTAŞ Fabrikası, 1998 yılında
Özelleştirme İdaresi Başkanlığı tarafından üniversite bünyesinde faaliyet gösteren ODTÜ Geliştirme Vakfı’na bağlı Elektronik
Bilgisayar İşletim AŞ’ye (EBİ AŞ) verildi. Ancak bu şirket 2004’te vakıf tarafından kapatıldı. Kısa süre sonra ise MEBİ AŞ adlı bir şirkete satıldı. 16.04.2004’te yapılan
satış sözleşmesine MEBİ AŞ’nin hem mevcut üretiminde, hem de yeni projelerin geliştirilmesinde kullanacağı yarı mamul ve hammaddelerin yanı sıra satışını yapacağı ürünleri öncelikle EBİ A.Ş stoklarından karşılayacağı maddesi konuldu. Fakat bu satışlar mutabakat gereği MEBİ AŞ’ye normal maliyetinin çok altında satılarak âdeta peşkeş çekildi.
İşin asıl ilginç tarafı ise bundan sonra başlıyordu. Zira, bu şirketi kuranlar bir süre önce kapanan EBİ AŞ’den ayrılan işçilerden başkası değildi. Üstelik yeni şirketin kurucuları, üniversite ve vakıf yönetimiyle bağlantılı çalışıyordu. Yani kelimenin tam anlamıyla ‘danışıklı dövüş’ vardı ortada. Yani üniversite, paraları kaçırmak için ‘hülle’ yapmıştı.
ODTÜ Rektörlüğü, Sayıştay denetçilerine verdiği savunmada “üniversitemizin herhangi bir kaybının bulunmadığı tespit edilmiş” ifadelesini kullanmış. Oysa raporlara gör
e devletin bu satıştan dolayı uğradığı zararın miktarı tam 659 bin 955 YTL. Raporda, usulsüz kullanımla ilgili YÖK Başkanlığı ve
Maliye Bakanlığı’nın devreye girmesi isteniyor.
ÖĞRETİM ÜYESİ ÇOCUĞUNA ÖZEL İNDİRİM
Üniversiteler sahip oldukları özerk yapıları nedeniyle dış denetime büyük ölçüde kapalı. Özellikle
ekonomik ve ticari faaliyetleri denetlenemiyor. Örneğin, Maliye bunları sadece
vergi yönünden,
Sanayi Bakanlığı ise ticaret hukuku açısından inceleyebiliyor. Ayrıca bunların Sayıştay tarafından incelenebilmesi için
TBMM’nin görevlendirdiği ilgili komisyonlardan talep gelmesi gerekiyor. Üstelik bugüne kadar açılan ve üniversiteler aleyhine sonuçlanan çok sayıda
mahkeme kararı ise daha önce YÖK engeline takıldığı için
soruşturma açılamamış. Tüm bunlar üniversitelerin diledikleri gibi hareket etmesine âdeta davetiye çıkartıyor.
Raporlara yansıyan dikkat
çekici tespitlerden biri de ODTÜ’de görev yapan öğretim üyelerinin çocuklarına yapılan “özel indirim kıyakları” ile ilgili. Mesela,
ilköğretim dahil eğitim alanında faaliyet gösteren ODTÜ Geliştirme Vakfı Eğitim Hizmetleri AŞ’nin kayıtları üzerinde yapılan incelemelerde; ODTÜ
Ankara Kampusu ve
Mersin Deniz Bilimleri Enstitüsü’nde
öğretim üyesi ve personel çocukları için okul ücretlerinde yüzde 50 oranında indirim yapıldığı belgelendi. Bu uygulama ile sadece 2002-2006 yılları arasında öğretim üyesi ve normal personelin çocukları için sağlanan indirimin büyüklüğü ve maliyeti ise dudak uçuklatan cinsten: Tam 4 milyon 859 bin 871 YTL.
Olayla ilgili raporun değerlendirme kısmında şu ifadelere yer veriliyor: “Öğretim üyeleri, kendi çocuklarına sağlanan yüzde 50 oranındaki indirimle aynı statüde bulunan diğer kamu personelinden daha fazla kamu imkânlarından faydalanmış olmaktadırlar. Dolayısıyla kamu kurumlarının ellerinde bulunan imkânları kendi personeline fazladan bir çıkar sağlama şeklinde kullanmalarının yanı sıra bu tip uygulamaların kamu personeli arasında da eşitsizliğe neden olduğu düşünülmektedir.”
ÖZEL SAĞLIK SİGORTASI VE TEDAVİ MASRAFLARI ÜNİVERSİTEDEN
ODTÜ’deki usulsüzlüklerin maalesef haddi hesabı yok... Bunlardan biri de üniversiteye ait binaların keyfi amaçlarla kullanılması: Üniversite vakfının bir şirketi olan EBİ AŞ tarafından ODTÜ Yabancı Diller Yüksekokulu’nda dönemsel olarak
İngilizce dil kursları düzenlenmiş.
Kurs için okulun
sınıf ve amfileri kullanılırken dersler ise okulda görevli hocalar tarafından verilmiş. Ancak üniversitenin
döner sermayesine aktarılması gereken kira bedelleri ödenmemiş.
Bir başka usulsüzlük ise ODTÜ Geliştirme Vakfı’na bağlı Eğitim Hizmet AŞ’nin Ankara
Okulu’nda görev alan idareciler, öğretmenler ve idari personele özel sağlık
sigortası yaptırılması. Buna göre, şirket tarafından emeklilik ve sağlık giderleri için kanunen yatırılması zorunlu olan SSK primleri ödenen personel için ayrıca özel
sağlık sigortası yaptırılmış. Bunun sonucunda devletin kasasından bu iş için sadece 2003-2004 mali döneminde 197 bin 513 YTL, 2004-2005 mali döneminde 199 bin 835 YTL olmak üzere 400 bin YTL civarında para çıkmış. 2002-2007 yılları arasında bu şekilde toplam 992 bin 232 YTL fazla ödemede bulunulmuş. Yani üniversite 1 milyon YTL’ye yakın zarara uğratılmış. Usulsüz yapılan harcamalar raporlarda şöyle yer alıyor: “SSK tarafından ilgili mevzuat hükümlerince karşılanan ve bunun için sigorta primleri şirketiniz tarafından yatırılan personele ayrıca özel sağlık sigortası yaptırılarak şirket gelirlerinin önemli ölçüde azaltılmasına ve dolayısıyla bir kamu kurumu bünyesinde kurulu vakıf olan ODTÜ Geliştirme Vakfı’na dönem sonlarında aktarılacak kâr payının da düşmesine neden olan uygulama neticesinde denetime esas aldığımız 2002-2003 mali yılından 2006-2007 mali yılına toplam 992 bin 232 YTL ödemede bulunulmuş.”
DEVLET ARAZİSİ İŞGAL EDİLMİŞ
Üniversitenin sebep olduğu usulsüzlük ve suiistimallerden biri de devlet arazilerinin işgal edilmesi. Rapordaki tespitlere göre, Ankara’nın Karakusunlar köyünde bulunan 71 bin metrekarelik arazi, 1983’te 49 yıllığına bedelsiz olarak ODTÜ’ye verildi. Burada 6 bin 900 metrekare üzerine kurulu okul binası ve sosyal tesisler daha sonra üniversite yönetimince ilgili mevzuat hükümlerine aykırı olarak ODTÜ Geliştirme Vakfı’na devredildi. Ancak iş bununla kalmadı. Haksız şekilde vakfa devredilen bina ve tesisler daha sonra bedelsiz olarak vakfa bağlı Eğitim Hizmetleri Ankara Şubesi tarafından kullanılmaya başladı. Yani burada zincirleme bir usulsüzlük söz konusu. Benzer uygulamalara sahne olan yerlerden biri de ODTÜ Geliştirme Vakfı Okulları Mersin Şubesi. Gelen şikâyetler üzerine inceleme yapan Sayıştay denetçileri, binlerce dönümlük
Hazine arazisinin işgal edildiğini tespit etti. Denetçiler, sorumlular hakkında
Maliye Bakanlığı, YÖK Başkanlığı ve ODTÜ Rektörlüğü’nün araştırma yapmasını istiyor.
Üniversite yönetimi, yaptığı arazi işgallerinin yanı sıra elindeki kaynakları verimli kullanmayarak yüksek miktarda zararlara da sebebiyet vermiş. Örneğin, ODTÜ Geliştirme Vakfı Eğitim Hizmetleri AŞ tarafından işletilen ODTÜ Geliştirme Vakfı Okulları’na bağlı
Niğde ve
Kocaeli illerinde birer şube açıldığı; ancak bu şubelerin açılması sırasında ve sonrasında şirket kârını azaltıcı mahiyette hareket edildiği tespit edildi. Böylece 2002-2005 arasında 900 bin YTL’lik zarar meydana gelmiş. ODTÜ, Türkiye’nin en köklü ve saygın üniversitelerinden. Özellikle Rektör Ural Akbulut döneminde devletin resmî kayıtlarına geçen yolsuzluk ve usulsüzlükler ise üniversitenin imajına büyük
darbe vurdu.AKSİYON