Ergenekonzede medya
Ergenekon Terör Örgütü soruşturmasında en büyük kaybı medya yaşıyor. Soruşturulanları savunmaya çalışanlar sadece hukukun üstünlüğü inancına değil, kendilerine ve sanıklara da zarar veriyor.
En yakın örnek
emekli Orgeneral Hurşit
Tolon'un
tahliyesinde yaşandı. Tahliye haberi hukuk fakültesi birinci
sınıf öğrencilerinin bile güleceği biçimde '
beraat' gibi veriliyor. Hatta
Hürriyet hızını alamıyor, kararı bütün 'Ergenekonzede'lere teşmil etmeye çabalıyor. Karar çok basit aslında: Nöbetçi
mahkeme tutuksuz yargılanmak üzere ve yurtdışına çıkış kısıtlamasıyla birlikte tutukluluk halinin kaldırılmasına hükmediyor. Tolon'un tutukluluk halini 4 ayrı mahkemenin çeşitli zamanlarda görüşerek onayladığı örtbas ediliyor. Şu anda salıverme işlemine
imza atan mahkemenin bile aynı yöndeki talebi reddettiği gözden kaçırılıyor. Saygı
Öztürk, savcı karara
itiraz eder ve reddedilirse Tolon için
dava açmasının
tartışmalı olacağını savunacak kadar ileri gidiyor. Tutuklananlara suçlu muamelesi yapmak ne kadar yanlış ise, tahliyeleri beraat olarak sunmak da aynı ölçüde hata.
Ceza Muhakemeleri Usul Kanunu'na göre mümkün mertebe tutuksuz yargılama
tercih edilmeli. Fakat her salıvermeyi beraat şeklinde kamuoyuna yansıtıp mahkemeyi
baskı altına almaya çalıştığınızda ters tepkiye sebep oluyorsunuz. Ergenekon davasını devlet içindeki illegal örgütlenmelerin temizlenmesi adına fırsat görenleri tahliyelere karşı çıkmaya itiyorsunuz. İtiş kakıştan en büyük zararı sanıklar görüyor. Yargılanıp aklanma hakkının kullanımı için uygun ortam oluşmasını engelliyorsunuz.
Benzer bir konu delillerin bir parçasını oluşturan
telefon dinlemelerle ilgili
Yargıtay kararı. 8. Daire önündeki bir davayla ilgili "içeriği maddi delillerle desteklenmeyen telefon görüşmelerinin cezalandırmaya yeterli olmayacağı" hükmünü verdi. Karara
muhalif kalan üyeler, dinlemenin hukuka uygun şekilde yapıldığını kayıtlara geçirerek silahların ele geçmemesinin suçun oluşumunu engellemediğini belirtiyor. Yerinde bir hukukî tartışma. Bazen
telefon dinleme değil, bizzat
itiraf bile cezalandırmaya yeterli olmayabilir. Hukukta suça yeterlilik ve araçların suça elverişliliği kavramları vardır. Sarı çizmeli Mehmet Efendi
darbe planları yaptığını itiraf etse ilk önce bunu gerçekleştirecek imkâna sahip olup olmadığı araştırılır. Suça elverişli araçlara sahip değilse, ya
akıl hastanesine gönderilir veya mahkemeyi gereksiz meşgul cezasına çarptırılır. 8. Daire'nin kararını Ergenekon adına suiistimal edecekleri şimdiden uyaralım. Soruşturma kapsamındakiler hakkındaki tek delilin telefon dinlemeleri olmadığı aşikâr. Ele geçirilen cephaneler, suikast planları ve daha önemlisi işlenmiş
cinayetler var ortada.
Danıştay saldırısı bile tek başına savunmanızı çürütmeye yeter.
Ergenekon'la başı dönmüş medya bağlantısız gibi görünen bir çok olayda hata yapıyor. Mesela Hürriyet'in sürmanşetini dün Tolon Paşa ile paylaşan bir haber daha vardı:
Üniversite, Kırkıncı Hoca ile el ele. Güya
Atatürk Üniversitesi'nin internet sitesine konulan bir duyuruda "Kırkıncı Hoca cemaatiyle kurduğumuz yararlı işbirliğimiz sonucunda cemaat yurtlarında barınabilmenize imkân tanıyan muvakeleyi Sayın
Hocaefendinin lütfu ile nihayete erdirmiş bulunuyoruz." denilmiş. Böyle bir duyurunun üniversitenin internet sitesine konulabileceğine ihtimal verebiliyor musunuz? Rektör Hikmet Koçak, "Sahtekârlar şifremizi kırmış, bizimle ilgisi yok." diye açıklama yapıyor. Buna rağmen 'Üniversite, Kırkıncı Hoca ile el ele' başlığıyla sürmanşet yapıyorsunuz. Ayrıca Kırkıncı Hocaefendi, onlarca kitabıyla bu millet v
e devlet için faydalı olmaya çalışan bir din âlimi. Hakkında bırakın suçu, isnadı bile yapılamamış bir insan. Tam anlamıyla yargısız
infaz örneği. Hadi bir soruyla bitireyim: İktidar partisinin çocuklarının ticarî faaliyetlerini bağıra bağıra gündeme getiriyorsunuz. Etik olarak tartışılır ama hiçbiri suç değil. Bazı
paşa yakınlarının askerlik yapmamalarıyla ilgili iddialara neden tek satır yer vermiyorsunuz?
BÜLENT KORUCU-ZAMAN