Ramazan Ayı'nın manevi atmosferi her yeri kuşattı. Camiler dolup taştı, türbeler ziyaretçi akınına uğradı,
Sultanahmet'te yürüyecek yer kalmadı. Talep bu kadar fazla olunca da
iftar sonrası eğlence adı altında yapılan etkinliklerin sayısı giderek arttı. Özellikle şehir dışından da oldukça fazla ziyaretçi alan Sultanahmet Meydanı bu artışla beraber artık o manevi atmosferini kaybetmeye başladı. Bu olayda en büyük suçlular şüphesiz gelenekleri yaşatıyorum diyerek
semayı, faslı ve eğlenceyi ayakaltına düşüren uyanık esnaf. Ramazan'ı yeme, içme ve safi eğlence olarak algılayan bu esnafın bazı değerleri popüler kültüre
kurban etmesiyle Sultanahmet'te görmekten hoşlanmadığımız görüntüler her
sokak arasında karşılamaya başladı bizi. 15 yıl önce belediyeler tarafından başlatılan iftar sonrası etkinlikleri ilk başladığı zamanlarda elbette böylesine büyük bir karmaşa yaşanmıyordu. Merkezleri Sultanahmet ve
Eyüp Sultan olan bu etkinlikler vatandaştan da oldukça büyük ilgi görüyordu. Halkın bu ilgisinin farkına varan
küçük işletmeciler ise
mübarek ayda coşan manevi duyguları deyim yerindeyse “kullanmak” adına, semazenler tutup, fasıl ekipleri çağırıp duyguları istismar etmeye başladılar.
GENELGEYLE YASAKLANDI AMA...
İlk başlarda halkın ilgisini çeken bu etkinliklerde artık ipin ucu iyice kaçırıldı. Sultanahmet'te kurulan dükkânların çoğunda sema gösterilerini izlemek için para ödemeniz ya da mekanda bir şeyler yiyip içmeniz gerekiyor. Yani olay artık tamamen “duygusal”. Normal şartlarda sema gösterilerinin uygun olmayan mekân ve şartlarda, kısaltılarak veya başkalaştırılarak icra edilmesi
Kültür Bakanlığı'nın yayımladığı bir gerekçeyle yasaklandı fakat görünen o ki bu yasağı pek dinleyen yok. Gelelim bu işi bilen uzmanların yapılan etkinlikler konusundaki değerlendirmelerine. Uzmanların çoğu bu konuyla ilgili tek başlık etrafında toplanıyor: “Sema çok özel bir ayindir ve ruh dünyasıyla ilgilidir. Bunu ticari amaçla yapmanın adı sema olamaz”. Senelerdir bu etkinliklerin içerisinde yer almadığını ve özellikle Sultanahmet'e gitme gafilliğine düşmediğini söyleyen yazar
İskender Pala “Bu yapılanları
Osmanlı ve dinle örtüştürmek olmaz. Çünkü o dükkânlarda yapılan gösterilerin hiçbirinde en ufak bir maneviyat sezemiyorum” diyor. Fasıl konusunda ise musikinin halktan koparılamayacağını söyleyen Pala en azından çalınan parçalarla ilgili bir
düzenleme yapılmalı görüşünü savunuyor.
İstiklal Caddesi'nde çalınan müzikle Sultanahmet'tekinin arasında bir fark olmalı diyen yazar olayın çözülmesi için epeyce düşünülmesi gerektiğini de ifade ediyor. Ramazan eğlencesi kavramını doğru bulmayan
sanatçı Ahmet
Özhan ise “Ramazan'da eğlenmek ne demektir. Ya da bu eğlence sazlı, sözlü, semalı mı olmalıdır” diye sormadan edemiyor. Ramazan'da eğlenmenin en iyi yolunun
Kuran-ı Kerim okumaktan geçtiğini söyleyen Özhan “Orada yapılan etkinliklerin hiçbirinde samimiyet göremiyorum. Tamamen ticari kaygılarla yapılan, adına sema denen olaya ise hiç yorum yapmıyorum. Sema kapalı kapılar ardında, büyük bir
ilahi aşkla yapılır. Bunların ki tam bir şov” diyor.
Yapılanlar sema değil turistik gösteri
İskender Pala: Evvela ben bu yapılanlara sema gösterisi denmesini doğru bulmuyorum. Bu sadece turistik amaçla yapılan bir dans gösterisi olabilir. Bunun haricinde bir anlam yüklemek yanlıştır. Ramazan eğlencesi adı altında meydanlarda bunun kullanılması ise eğlence anlayışımızın değişmediğinin göstergesidir. Ramazan eğlencesini fasıldan ve semadan ibaret görmek günümüzün modası.
Acil müdahale edilmeli. Fasıl konusunda ise musikiyi halktan ayıramayacağımız için bunu daha doğru bir zemine oturtup, özel etkinlikler hazırlamak lazım. Yani işi bilen ellerin bu Sultanahmet Meydanı'na el atmaları şart.
Ramazan eğlencesi zikrullahtır
Ahmet Özhan: Ramazan eğlencesi denilen şey bu mudur merak ediyorum. Ramazan eğlencesi zikrullahtır.
Kuran-ı Kerim okumaktır, tefekkürdür. Ama biz nedense Ramazan eğlencesi ismi altında küçük dükkânlarda sema gösterileri yapıp, fasıl grupları çıkarıyoruz. Bir kere sema çok özel bir ayindir. Böyle halka açık yerlerde ulu orta yapılmaz.
Gönül işidir, ruhunuzu dinlersiniz. Ama şimdikilerde amaç ticari. Semayı etnik bir dans haline getirdiler. Bunu da istedikleri her yerde sergiliyorlar. Yapılanlar çok yanlış.
Ramazan karnaval ayı değildir
Dücane Cündioğlu: İki yıldır söylediklerimi tekrarlayacağım.
Ramazan ayı tıkınma ayı değildir, karnavallar ayı ise hiç değil. Ey talib, o pahalı, o şatafatlı,
mükellef sofralarda verilen iftarlardan uzak dur, çünkü hem orucun oruç olmaktan çıkar, hem kendini Muhammed'in kokusunu duymaktan mahrum etmiş olursun. Akşam tıkınmak için sabahtan kendini aç bırakan zavallılar gibi de olma! İftar ve sahurlarda şatafat içinde tıkınanların orucu fasiddir. Zahirde değil, bâtında.
Maneviyattan uzak
festival
Prof. Dr. Mahmut
Erol Kılıç: Günümüzde Ramazan eğlenceleri camiden kaçanlar için sosyal realite haline gelmiştir. Ramazan toplumda sosyal bir şenliktir, iyidir kötüdür ona bir şey diyemem ama manevi yoğunlaşmadan uzaklaşmış bir tür festivaldir. Bizim toplumumuz her daim eğlenmek istiyor. Din dışı eğlenme de günah olduğundan insanlar Ramazan'da, dini eğlencelere katılınca daha rahat hissediyorlar kendilerini.
YENİ ŞAFAK