"Kadın, çocuk herkesi diri diri yaktık. Allah, Muhammed'in ümmetini bir daha bu hale düşürmesin."
Dersim katliamının belgeleri ‘Kara Vagon'la ortaya çıkıyor
DERSİM olaylarının yaşandığı dönem 2. Tabur, 9. Bölük'te görev yapan 101 yaşındaki Diyarbakırlı erlerden Eskeri Akyol, 74 yıl sonra “Kara Vagon” belgeselinde Dersim'de yaşanan korkunç olayları anlattı. Diyarbakır'ın
Dicle ilçesi
Altay köyünde iki kız ve iki erkek babası olan Eskerî Akyol ömrü boyunca Dersimde yaşanan vahşetin acı izlerini yüreğinde taşıdı.
‘Dersim Tenkil Harekâtı' katliamın 74. yıldönümü olan 5 Mayıs'ta Bilgi Üniversitesi'nde yönetmenliğini Özgür Fındık'ın yaptığı “Kara Vagon” adlı belgeselde anlatılacak. Hasan Saltık arşivinden ilk defa yayınlanan fotoğrafların da yer aldığı belgeselde katliamın biri elden
tanıkları konuşuyor. Katliam sırasında asker olan Eskeri Akyol şahit olduğu vahşeti anlatırken o anı tekrar yaşıyormuşçasına “Allah Muhammed'in ümmetini bir daha bu hale düşürmesin !..” diyor.
Evleri içindekilerle birlikte yaktık
İşte katliamın son tanıklarından Eskeri Akyol'un yaşadıkları : “Biz Diyarbakır'dan yedi gün, yedi gece yürüyerek gittik Dersim'e. Gittikten sonra bizi Ali Boğazı'na verdiler. Gittiğimizde evler yakılıyordu.
Askerler ulaştıkları evleri içindekilerle birlikte gazyağı döküp yakıyorlardı. Komutanımızın adı Ethem Atalay'dı. Elazığlı olduğunu söylüyorlardı. ”
Öyle yaşlı benim gibi insanlar...
“... Kaçanların bir kısmı derelere, mağaralara sığınmışlardı. Daha dirençli olanlar, (
Munzur) nehirden karşıya geçiyorlardı. Askerler öyle yetişir yetişmez ateşe veriyorlardı mağaraları. Sonra gittiğimizde/baktığımızda, öyle çoğu yaşlı benim gibi. Getirip üst üste yığıyordu askerler ve üzerlerine gazyağı döküp ateşliyorlardı. Öyle canlı canlı... Kadın, çoluk - çocukları da yakıyorlardı...”
Kutu Deresi'ni ceset kokusu sardı
“Dersimliler çok öldürüldüler! Kutu deresinden ceset kokusundan durulamıyordu. İnsanları öldürüp atmışlardı. Öylesine felaket görülmemiştir. Maalesef kötü askerler çoktu. Onlar kadın, çoluk-çocuk ayrımı yapmazlardı. Kadınları götürüp kötülükler yapıyorlardı. Allah, Muhammed'in ümmetini bu hale düşürmesin. Aynı bizim gibi Zazaydılar. Kurmançlar da vardı. Dersim
köylülerinden de askerler vardı yanımızda. Biz aynı milletin çocukları idik ve birbirimizle savaşıyorduk.
Öldürdükleri kadınların altınlarını da alıyorlardı
Askerler evleri yaktığında, kimi kadınlar başlarını pencereden dışarı sarkıttıklarından, ölürken boyunlarında altınları ile öylecene kalıyorlardı. Piranlı Hecık'ın torunu, Husey'nin oğlu Mısfa ile Dersim'de birlikte askerdik. O (Mısfa), onbaşıydı. Biri daha vardı, adı: Hem'ın oğlu Zubey' di, Akrag Köyü'ndendi. Meğer bu ikisi daha önceden tanışıyorlarmış. Baktım bu ikisi benden saklayarak suda bişeyler yıkıyorlar/oğuşturuyorlar.
Dedim:” Ağa o nedir?”
Dedi:” Hopekli bişey yoktur..”
Onlar gittikten sonra bir ara fırsat bulup torbalarına baktığımda, meğer ki altınlarmış. Beşi bir yerde, beşi bir yerde, ortasında da bir nuska vardı. On tane idi. Sonra dedim: “(Mısfa) bu altınları ne yapacaksın?
Dedi:” Götürüp karıma takacağım.”
Dedim:” Ne yaparsan yap, ama bunu yapma!..”
Dedi:” Valla takarım.” Daha yeni evli idi (...). Sonra da götürüp karısına takmış... Tanık olanlar,
yemin ediyorlardı; diyorlardı: “Altınları karısının boyna takar takmaz, karısını bir titreme tutmuş ve ölmüş...” (...)
370 köylü elleri bağlı ölüme yürüdü Kara Vagon belgeselinde ilk kez Hasan Saltık arşivinden yayınlanan bazı fotoğraflarda yer alıyor. Dersim tenkim harekatı sırasında ‘asilere'
yardım ve yataklık yaptıkları gerekçesiyle Xeç (Demirkapı) Köyünden toplanarak elleri bağlanan köylüler Beyaz Dağ'a götürülerek
infaz edildiler.
Yazar Emirali Yağan'ın Xeç köyü katliamı ile ilgili hazırladığı çalışmada yer alan bilgilere göre sadece Demirkapı Köyü'nden 370 kişi topluca öldürüldü.
KEMAL GÜMÜŞ