Referanduma sayılı günler kala
BDP Eş Başkanı
Gülten Kışanak,
Türkiye genelinde
referandumu boykot edenlerin sayısının, oy kullananlardan yüksek olacağını açıkladı. Kışanak önceki gün parti genel merkezinde bir grup gazetecinin gündeme ilişkin sorularını yanıtladı. Kışanak’ın değerlendirmeleri şöyle:
BOYKOT TAVRI DEĞİŞEBİLİR Mİ?
"
Boykot tavrımız güncel
siyasetin belirlediği bir tavır değil. Bizim boykot tavrımızın temelinde yeni demokratik bir ana
yasanın çıkartılmasına olanak tanımak yatıyor. Bunun güncel politikayla bir ilgisi yok. Beş aydır
tartışma başladığından bu yana bunu söyledik, ama yapılamadı. O zaman bunun önünü açmak koşullarını yaratmak gerekiyor. Boykot, siyasal değeri en ciddi tavırdır. Biz, referandum sonrasında da “boykot oyları BDP’nin”dir demeyeceğiz. Ortaya çıkacak oran, tavır değişimi,
demokratikleşmeyi, demokratik anayasayı isteyenlerin tavrı olacaktır."
BDP, HÜKÜMETTEN NE BEKLİYOR?
"Şu andan itibaren bile, eğer zerre kadar samimiyet varsa,
seçim barajını düşürmek için zaman yeterli. İstenirse parlamentoyu olağanüstü toplantıya çağırmak mümkün. Yasa, iki gün içinde çıkartılabilir. Siyasetçilerin, seçim zamanlarında Diyarbakır’da ve uçakta söyledikleri sözler sabıkalıdır. Bunlar yerine getirilmeyen sözler. Bunlara güvenimiz yok. Yaşandı ve görüldü. Diyarbakır’da söylenecek sözlerden çok Ankara’da, Samsun’da, Rize’de ne söyleniyor, o önemli. Bu ülkenin sorunlarını biz ancak ortak yaklaşımla çözebiliriz. Ankara’da söylensin, Samsun’da söylensin, Başbakan’ın memleketidir Rize’de söylesin, gitsin Rize’de o belediye başkanına desin ki sen nasıl bir halkın kadınlarını aşağılarsın diye eleştirsin. İnanıyoruz ki, boykot edenlerin sayısı
evet ve hayır oylarından yüksek çıkacak. Yani sandığa gitmeme daha yüksek olacak. Bunu Türkiye geneli için söylüyoruz. Bölgedeki atmosfer tabi çok farklı. Yüzde 100 boykot diyen yerler de var. Ayrıca AKP’nin şöyle bir yaklaşımı var, o da şu: AKP demokratikleşme projesine gerçekten demokratik yaklaşsaydı,
bölge halkının desteğini alabilirdi. Ama bunu
tercih etmiyor. Tam tersine adım atmayacağım, ama sizi de kandırıp peşime takacağım yaklaşımı içinde. Bunun da bölgede karşılığını bulmadığını görecek bölgede."
'GENEL AF' SÖYLEMİ OYLARI ETKİLER Mİ?
"Bölgedeki siyasal bilinç çok yüksek.
CHP oradakileri sorunları aş iş diyor ama evet
ekonomik sorunlar fazla ama insanların birinci gündemi siyaset. Onun için bölge seçmeninin oyları, siyasal tercihlere göre çok kendini belirliyor, yüzer- gezer; iki demeçle kamuoyu yaratılarak alınacak oylar değil. Ortaya söylenmiş laflardan oy alırım hesabı çok yanlış. Ama Kılıçdaroğlu
genel aftan bahsetti diye bölge insanının politik tutumundan vazgeçip hayır cephesine geçeceğini düşünmek saflık olur. Kemal Bey’in yaklaşımı ayrı değerlendirilebilir. Eğer “genel af” genel olarak bir
Kürt sorununun barışçıl demokratik çözümü konsepti içinde bir yere oturuyorsa, bir anlamı vardır. Ama bu genel konsepti bir yana bırakıp, ‘Bunlar (
PKK)
silah bıraksın karşılığında biz onları affedelim gibi bir yaklaşımla bunu dile getiriyorsa, bunun karşılığı olmadığını herkes biliyor. Genel af ile birlikte dağda olan kişilerin gelip siyasal sosyal yaşama katılmaları ve önünün açılması da önemlidir. Genel af ile birlikte ki dağdakilerin düz ovada siyaset yapmasının yolunu açan, toplumsal hayata katılmasını sağlayan yasal düzenlemeye ihtiyaç olacaktır. Ama şu anki söylem, bu ihtiyacı tam karşılamıyor. Kürt sorunuyla ilgili hiçbir çözüm üretmeyip sadece af diye bakarsan bu sorunu çözmez."
ÖZAL ÖLMESEYDİ TÜRKİYE BU SORUNU ÇÖZERDİ
Kışanak, Öcalan’la 1993 yılından beri temas yürütüldüğünü ve bunun gizli -saklı yapılmadığını söyledi. Kışanak’ın bu sözleri 17
Nisan 1993’de hayatını kaybeden 8.Cumhurbaşkanı Turgut
Özal’ın bazı danışmanları aracılığıyla Öcalan’la temas kurduğu iddialarını akla getirdi. Kışanak bu konudaki soruya “O dönemd
e devlet adına görüşmeler yapıldığını düşünüyorum. PKK Özal’ın ölümünden üç gün önce
ateşkes ilan etmişti. Ancak ölümünden sonra ateşkes sona erdi. Özal ölmeseydi Türkiye bu sorunu 17 yıl önce çözmüş olabilirdi” dedi.
Vatan