Bunun için ekstra duyum almaya da gerek yok. Çünkü
Türkiye tarihi bu tip saldırılarla dolu. 33 erin şehit edilmesi, Reşadiye Pususu,
Danıştay saldırısı gibi. 4 yıl sonra ortaya çıkıyor ki Danıştay'ın güvenlik kamerası kayıtları silinmiş, harddiski değiştirilmiş.
Bu durum bile ne kadar büyük bir provokasyonla karşı karşıya olduğumuzun tek başına delili sayılabilir. Aslında mahkemenin eksik
soruşturma ve yargılama yapması gibi sorgulanacak çok şey var.
Ama bugünlerde 'perde gerisi' çok hareketli. İç karartıcı senaryolar dolaşıyor. Duyumlara göre 'büyük
kaos planı' yürürlüğe kondu. Maksat önce
Anayasa değişikliğini engellemek, sonrasında da seçime kadar siyasi dengeleri değiştirmek.
Bu yüzden, Meclis'teki gergin oturumları,
Anayasa Mahkemesi Başkanı
Haşim Kılıç'ın önemli uyarılarını bir başka yazıya bırakıp 'muhtemel gelişmelere' dönelim.
'Duyumlara göre' zinde güçler kıyıda köşede kalmış grup ve
terör örgütlerini sahaya sürecekler.
DHKP/C ve
Hizbullah öne çıkan iki örgüt. Ayrıca bazı cemaat ve tarikatlardaki 'etki ajanları' harekete geçecek. Önemli bir ismi suikasta
kurban giden ve bir başka ismi sürekli TV ekranlarında dolaşan bir cemaatin adı öne çıkıyor.
Daha önceki olaylardan tecrübe edildiği için şunu söylemek de mümkün. Bu tip dönemlerde, kaos ortamı için ses getirecek
eylemler taktik ve operatif seviyede olur.
Ankara'da siyasete kilitlendiğimiz için çok yer veremedik ama son günlerde Güneydoğu'da ilginç toplantılar ve yürüyüşler oluyor. Ellerinde
Arapça flamalar ve sloganlar taşıyan gruplar var. 'Domuz bağı' ile bilinen örgütte hareketlilik yüksek.
Kaos ortamı oluşturma dönemlerinin demirbaşı her zaman
PKK'dır. Bu noktada PKK'nın 'derin ilişkileri ile dikkat çeken' lideri Murat
Karayılan'ın röportajını tekrar okumakta fayda var. Karayılan'ın verdiği ipuçları, aslında perde gerisindeki senaryolarla pişti oluyor.
Şöyle ki; Karayılan, Roj TV'deki röportajında
Tokat Reşadiye eyleminin bağımsız gruplarca ve tepki olarak yapıldığını söylemişti. Ama Habertürk'e verdiği röportajda konuyu ETÖ bağlantısı olduğu iddia edilen Cemil Bayık'a ve dolaylı olarak İran'a bağladı. Yani PKK cephesinde daha büyük bir planın yürürlükte olduğunu söylemek mümkün.
İlginç noktalardan birisi de şu:
Samsun-Ladik'te eylem olacağı, başta
Genelkurmay olmak üzere ülkenin tüm güvenlik birimleri tarafından biliniyordu. Ama gerekli
tedbir alınmadı. Neden göz yumuldu acaba?
Yine gözden kaçan bir ayrıntıyı not edelim. Geçen hafta Batman'da belediye
mezarlığının PKK'lılara ait bölümünde 30 mezar tahrip edildi. Ahmet Türk'e saldırı gibi bu tip provokatif eylemler önümüzdeki günlerde artarak devam edebilir.
Bölgeden gelen haberler ve
teknik takip verilerine göre son günlerde 'eylem baskısı' artıyor. Anayasa görüşmeleri sürecinde BDP'nin
TBMM oylamalarına girmelerini engelleyen Öcalan'ın 'eylem yapın' talimatı verdiği tespit edildi. Hatta bu amaçla Karadeniz'de eylem için neredeyse piyasadan çekilen bazı radikal sol örgütlerle iş birliğine bile gidildi.
'İnşallah istihbaratlar yanlış çıkar' demekle birlikte uyarı amaçlı olarak şu istihbari bilgiyi de not edelim.
Hakkari-
Irak sınırına yakın bölgelerde PKK'nın 8-9 adet SA-7
füzesi getirdiği bilgisi var ki bahar aylarında bu bilgi çok önem kazanıyor. 2006 yılında PKK'nın bazı
Ortadoğu ülkeleri üzerinden benzer füzeler aldığı tespit edilmişti.
Tekrar edelim. Türkiye çok önemli bir süreçten geçiyor. Anayasa değişiklikleri, demokratik
açılım,
Ergenekon davaları ve cunta soruşturmaları nedeniyle
gündem yoğun. Yani provokasyona uygun bir zemin var.
Bu aşamada 33 erin şehit edilmesi gibi büyük bir provokasyon tüm dengeleri değiştirir. Ayrıca büyük çaplı sabotajlar, siyasilere suikastlar ve
Dağlıca saldırısı gibi infial yaratacak
karakol baskınları olabilir.
İnsanın yazarken bile ruhu sıkılıyor. Ama bu konuda güçlü duyumlar var. Dikkatli olmak şart.
ADEM YAVUZ ARSLAN-BUGÜN