Türkiye Sanayici ve İşadamları Konfederasyonu'nun (
TUSKON) 2. Olağan Genel Kurulu'na katılan TİM Başkanı
Oğuz Satıcı, Türkiye'nin
siyasi istikrarının garantisinin
ekonomik istikrar olduğunu vurguladı. Türkiye'nin önemli hedeflerine ulaşmak için çalıştığını belirten Satıcı, "Türkiye kendi kendine bir zarar vermezse bu hedeflerine mutlaka ulaşacaktır." şeklinde konuştu.
AK Parti'nin kapatılmasına ilişkin açılan
davayı değerlendiren
Oğuz Satıcı, "Bu
akıl dışı duruma karşı Türkiye'nin bütün kurum ve kuruluşları gerekli tepkiyi verecektir." dedi. Siyasi partilerin de
kapatma davasına tepki göstermesi gerektiğini vurgulayan Oğuz Satıcı, bu tür tartışmalar nedeniyle Türkiye'nin kaybettiğini söyledi.
HİSARCIKLIOĞLU: SİYASİ PARTİLERİN KOLAYLIKLA KAPATILMASI, TÜRK DEMOKRASİSİNE ZARAR VERMEKTEDİR
Türkiye
Odalar ve
Borsalar Birliği (
TOBB) Başkanı
Rifat Hisarcıklıoğlu, AK Parti hakkındaki kapatma davasıyla ilgili olarak, ''Siyasi partilerin kolaylıkla kapatılması Türk
demokrasisine zarar vermektedir'' dedi.
TOBB Başkanı Hisarcıklıoğlu konuyla ilgili yaptığı yazılı açıklamada şunları kaydetti:
''Türkiye
Cumhuriyeti demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir. Demokrasinin de içinde yer aldığı bu dört ilkenin hiçbirisinden vazgeçilemez.
Siyasi partiler demokrasinin vazgeçilmez unsurlarıdır. Siyasi partilerin kolaylıkla kapatılması Türk demokrasisine zarar vermektedir. Bugüne kadar gördüğümüz örnekler de bunu göstermektedir.
Uluslararası piyasalarda nereye gideceği belli olmayan bir çalkantının tam ortasında ekonomiye odaklanılmalıdır.
Herkesin, serinkanlılıkla hareket edilmesi gereken bir sürecin içinde olduğumuzun farkında olmasında fayda vardır.''
İTO BAŞKANI MURAT YALÇINTAŞ: ŞAŞKINLIK İÇİNDEYİZ
İstanbul Ticaret Odası (İTO) Başkanı
Murat Yalçıntaş,
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya'nın, Adalet ve Kalkınma Partisi'nin kapatılması istemiyle
Anayasa Mahkemesi'nde dava açmasıyla ilgili olarak, "Bu davanın, ekonomik istikrar ve güven ortamını bozucu etkisi olacaktır. Türkiye, belirsizlik ve tedirginlik ortamına sürüklenebilir" dedi.
Başkan Yalçıntaş, "Yargıtay Başsavcılığı'nın, 22 Temmuz 2007
seçimlerinde Türk halkından yüzde 47 oy alarak ikinci kez iktidara gelen Adalet ve Kalkınma Partisi'ne karşı açtığı kapatma davasını,
iş dünyası olarak büyük bir şaşkınlık içinde karşılıyoruz. Ayrıca bu davanın, Adalet ve Kalkınma Partisi'nin '
laiklik karşıtı eylemlerin odağı' haline geldiği şeklindeki soyut ifadelere dayanmasını ve Parti yöneticilerine yönelik siyasi yasaklamalar istenmesini, ülkemizin son dönemde gerçekleştirdiği demokratik ilerlemeyle bağdaştıramıyoruz" diye konuştu.
Kapatma davasının, Türkiye'nin uzun bir aradan sonra tekrar yakaladığı siyasal ve ekonomik istikrar ve güven ortamını bozucu bir etkisi olacağını kaydeden Yalçıntaş, "Ancak gerek Türk kamuoyunun, gerek Yüce Mahkeme üyelerinin, gerekse AK Parti yöneticilerinin akl-ı selimle hareket ederek, bu sıkıntılı sürecin ülkemize zarar vermeden atlatılmasını sağlayacaklarına inancımız tamdır" dedi.
Türkiye Cumhuriyeti'nin laik, demokratik ve sosyal bir hukuk devleti olma niteliklerinin Türk milletinin her ferdi tarafından özümsendiğini ve bu ilkelerden vazgeçilmesinin mümkün olmadığını vurgulayan İTO Başkanı Yalçıntaş,
demokratikleşme,
insan hakları, eşitlik alanında atılan hiçbir adımın, maksadı dışında değerlendirilerek, Türkiye'yi sıkıntıya sokacak bir gelişmeye neden olarak gösterilemeyeceğini ifade etti.
İTO Başkanı Yalçıntaş, şöyle devam etti: "Türk iş dünyası siyasi istikrarsızlığın olduğu dönemlerde Türkiye ekonomisinin önemli fırsatlar kaybettiğine şahit olmuştur. 2002 yılında yakalanan siyasal istikrarla birlikte tesis edilen ekonomik istikrar sayesinde, 2003-2007 döneminde ise makro ekonomik istikrar açısından gerek
yurt içinde gerekse yurtdışında takdirle karışlanan bir performans ortaya koyulmuştur. Türkiye ekonomisi 23'üncü çeyrektir aralıksız büyümektedir. Kişi başına
milli gelir, iki katı oranda artmıştır. Ülkemiz dünyanın en büyük 17'nci ekonomisine sahip olmuştur. Ancak; bu kapatma davasıyla Türkiye bir tedirginlik ve belirsizlik ortamıyla karşı karşıya bırakılmıştır. Oysa, gerek Türkiye ekonomisinin makro dengeleri açısından gerekse
yerli ve
yabancı yatırımcıların kararlılığı açısından siyasi istikrar birinci önceliğe sahiptir. Siyasi istikrarı ortadan kaldırarak, yeni belirsizlikleri gündeme getirecek böylesi gelişmeler, Türkiye ekonomisini derinden etkileyecektir. Çünkü bu dava, küresel piyasalardaki sıkıntıların gelişmekte olan ekonomileri nasıl etkileyeceğinin tartışıldığı bir ortamda, Türkiye için sıkıntıların daha da büyümesi anlamına gelecektir. Bu nedenle siyasi istikrarı kalıcı kılacak açılımları ve adımları öne çıkarmak, sadece
siyasi partilerimizin değil, başta kamu görevi yapan kurumlar olmak üzere tüm karar mekanizmalarının birincil görevidir."
İTO Başkanı Murat Yalçıntaş, iş dünyasının kapatma davasını, Türkiye ekonomisinin mevcut makro dengeleri açısından önemli bir risk olarak kabul ettiğini ve Türkiye'nin dünyadaki algılanması bakımından ise önemli bir tehdit olarak gördüğünü de belirtti. Yalçıntaş, "Ayrıca, Türkiye'nin AB'ye tam üyeliği noktasında önemli reformlar yaparak, müzakere sürecini başlatan bir partinin, bugün kapatma davasına muhatap olmasını da son derece ilginç buluyorum. AK Parti'nin kapatılma davasıyla karşı karşıya kalması, Türkiye-AB ilişkilerinde yeni sıkıntıların habercisi olacaktır" diye konuştu.
DİSK GENEL BAŞKANI ÇELEBİ: DAVA DAHA DA GÜÇLÜ OLARAK İKTİDARA GELMELERİNE NEDEN OLACAK
DİSK Genel Başkanı
Süleyman Çelebi, ''Sokaklarda yürüyen binlerce emekçi AKP iktidarına hak ettiği cevabı verirken, AKP'yi kapatmaya yönelen davranışlarda bulunmak demokratik olmadığı gibi, benzeri düşüncelerin yarın daha da güçlü olarak iktidara gelmesine neden olacaktır'' dedi.
Çelebi, yaptığı yazılı açıklamada, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının, AK Parti'nin kapatılması istemiyle Anayasa Mahkemesine dava açtığını hatırlatarak, böylelikle ''Türkiye demokrasisinin kapatmakta yine hiçbir çekince görmediği,hatta garip bir şekilde böyle ayakta durduğu, 28. partinin kapatılma sürecinin de başladığını'' savundu.
Bugüne kadar 26 siyasi partinin kapatıldığını hatırlatan Çelebi, ''ama günümüzde soldan sağa siyasetin bütün yelpazesinde yeni partilerle yoluna devam eden siyasal düşüncelerin kapatmalarla veya antidemokratik manevralarla eritilemeyeceği, eritilse bile bunun son derece otoriter ve katı bir
yönetim anlayışı olduğunun açık olduğunu'' iddia etti.
Demokrasilerde
özgürlük, eşitlik ve çağdaşlık karşıtı düşüncelerin etkisizleştirilmesinin toplumsal muhalefetin gücüyle olacağını ifade eden Çelebi, şunları kaydetti:
''Sokaklarda yürüyen binlerce emekçi AKP iktidarına hak ettiği cevabı verirken AKP'yi kapatmaya yönelen davranışlarda bulunmak demokratik olmadığı gibi, benzeri düşüncelerin yarın daha da güçlü olarak iktidara gelmesine neden olacaktır. Parti kapatmalar üzerinden çözüm aramak aynı zamanda gerçek muhalefetin serpilip güçlenmesinin de önünün kapatılması demektir.
Sendikalar ve siyasi partileri kapatarak bir talebin, bir hakkın veya bir siyasi düşüncenin örgütlenmesinin önüne geçildiğini zannedenlerin, yarın kendilerinin de aynı yöntemle saf dışı bırakılmayacaklarının garantisinin olmadığı bir sürece evrilmiştir Türkiye.''
Çelebi, ''antidemokratik Seçim Yasası yoluyla yüzde 47 oyla Meclis'te çoğunluk diktatörlüğüne kavuşan, toplumsal talepleri görmezden gelen, onları aşağılayan ve bildiğini okumaktan vazgeçmeyen, sığ bir demokrasi anlayışıyla ülkeyi yönetmeyi hedefleyen, başka bir partinin kapatılma sürecini ayakta alkışlayan AKP'nin, kendine demokrat tavrıyla bu sürecin kurbanı olduğu kadar ana sorumlusu da olduğunu'' savundu.