Asker değil,
gazeteci sorunu…
Asker hassasiyetini bilen, taşıyan, hatta zaman zaman üreten kimi
Ankara temsilcileri KKTC'nin askeri gün resepsiyonunda
Genelkurmay Başkanı
Orgeneral Yaşar Büyükanıt'a sormuşlar, “Türk Silahlı Kuvvetleri'nin çıkışlarının
AK Parti'ye yaradığı iddia ediliyor ne dersiniz…” diye…
“Elimizde veri yok ama sanmıyorum” demiş…
Tekrar sormuşlar:
“12
Nisan'da bir
basın toplantısı düzenlemiş,
cumhurbaşkanı konusunda görüşlerinizi açıklamıştınız. Seçimden sonra görüşleriniz değişti mi?”
Yanıtı, “Silahlı Kuvvetlerin görüşleri günlük olarak değişmez. 12 Nisan'da söylediklerimizin bugün de arkasındayız…” olmuş…
Yeni soru gelince
cevap vermemiş ve “
Kıbrıs için buradayız” demiş…
Kaşıyın beyler kaşıyın…
Ordunun yeni
kriz üretmesine önayak olun, daha beteri ordu,
toplum,
siyaset ve kamuoyu üzerinde beklenti oluşturacak baskılar kurun…
Askerin
seçim sonrası tepki verecek bir durumu, bir imkânı yok, ona yeni kanallar açın…
Kriz üretmeye meraklı, krizden beslenen bir gazetecilik anlayışı bu toplumu yordu ve yoruyor.
Şunu bilmeyen var mı: Bu ülkede askerin siyasete müdahaleleri, özellikle son dönemlerde, merkez medyanın özel çabaları sayesinde mümkün olabilmiş, en azından bu çabalar sayesinde meşruiyet kazabilmiştir.
Bu kimi gazete ve gazeteciler için sadece “ideolojik bir
destek” değildir.
Aynı zamanda “mesleki ve
ekonomik bir yatırım”dır…
Kârı düşük olsa da, kazanmanın en kolay, en risksiz yoludur bu yatırımlar.
28
Şubat'ta bu tür yatırımlar yaptılar.
AK Parti iktidarının ilk dönemlerinde askeri destekleyen, kışkırtan, aslında beklenti içinde tavırlar aldılar.
27 Nisan arifesinde bir kez daha şaha kalktılar…
Vatan Gazetesi'ne bir bakın…
28 Şubat alışkanlıklarıyla yıllarca asker müdahale etsin beklentisi içinde oldular.
Olmadı.
Bu kez geminin rotasını çevirmeye kalktılar. Seçimler sonrası sayfalarını AK Parti'nin seçimleri kazanmasını bu siyasi partinin derin başarısına bağlamaya çalışan makaleler, haberler, yorumlarla doldurdular.
Ama şimdi gazeteci
Genelkurmay Başkanı'nı, 6 kelimeden oluşan bir tepki cümlesi kurmaya itince, bu tepkiyi, asker tepkisi olarak sürmanşetten veriyorlar:
Üstelik vurguyu güçlendirerek: “Sözde değil özde dedik, aynen arkasındayız…”
Ne anlamalıyız bundan, asker ya da
sivil okur olarak?
Yani kriz devam mı ediyor?
Yani asker Gül'ün adaylığı sonrası yeni bir
bildiri mi verecek?
Yani istedikleri olmazsa asker
darbe mi yapacak?
Evet kaşıyın…
Ama şu açık: 26 Nisan 2007 tarihinde asker yaptığı çıkışla Türkiye'de bir müdahale süreci başlatmıştı.
Bu süreç 22 Temmuz'da temelden sarsıldı…
Bugün aynı yere geri dönmek için Türkiye'nin gerçekten çıldırmış olması gerekir.
Kimi kurumların, kimi aktörlerin tüm rasyonaliteleri kaybetmeleri icap eder.
Basının böyle bir süreci gündeme getirmek yerine, bu süreçten iyice uzaklaşmasını beslemesi gerekir…
Demokrasiyi kollayan gazeteci sorumluluğu, Genelkurmay Başkanı'na soru sormanın biçiminde ve niyetinde yatar. Alınan yanıtı sürmanşet yapmakla, iç sayfada haber yapmak arasındaki farkta yatar.
Gazeteciler kendi imkanlarıyla olay yaratıp bunu haberleştiremezler…
Gazeteciler nakil araçları değildir…
Gazeteciler kriz cihazları da değildir…
Ama bizde böyle değil…
Bizde sorun gazetecide…
Ali Bayramoğlu/YENİ ŞAFAK