Kimseleri vardı elbette. Yalnız değildiler. Altı çocuk büyütmüşlerdi.
Antalyalı bu çiftin hikayesini dün izledik. Feyzullah Amca yataktan düşüp bacağını kırmıştı. Yalnızlığının tek ortağı eşinin ise, kalkıp kapıyı açacak gücü bile yoktu. Antalya polisi onları işte bu içler acısı halde buldu.
Muğla'da bir
kaldırım üzerinde, tek başına hayata
veda eden
Kore Gazisi içinse artık çok geçti.
Türkiye bu iki olayı ibretle seyretti. Vicdanı olanların, kendi anne babaları geldi akıllarına. Sonra aynı soru, zihinleri kurcaladı; "Ne oluyordu bize?"
Anadolu'nun toprağı da insanı da vefasıyla bilinirdi. Üstüne üstlük inandığı
peygamber, iman ettiği kitap da öyle emrediyor, anne babayı baş tacı yapın diyordu.
Bizi biz yapan, değerlerimiz değil miydi? Bizi büyüten, gözünden sakınan anne babamıza, ne yapsak borcumuzu ödeyemeyeceğimizi unuttuk mu ki, bazı anne babalar bir yerlerde terkedilmişlik yaşıyordu.
Ne demekti anne babadan bıkmak? Yüce Yaratıcı'nın rızasını kazanmak bile onların rızasına bağlıyken.
Sevgi, saygı, hürmet. Bütün istedikleri de bu kadar zaten. Belki bir de dualarda unutulmamak.