Biz seni cephelerde sevdik...

Türk Silahlı Kuvvetleri'nin Kuzey Irak'taki düzenlediği kara harekâtını, daha öncekilerden ayıran çok önemli hususlar var.

Biz seni cephelerde sevdik...

En önemlisi, bu harekât, ordu ile millet arasındaki gönül köprülerini yeniden sağlamlaştırmış, askere olan güveni pekiştirmiştir. Bu köprüler yıkılmış mıydı? Hayır ama zayıflamıştı. 50 yıldan beri yapılan demokrasi dışı müdahalelerin, millet iradesinin seçtiklerine karşı ters konumlara savrulmaların bunda büyük etkisi olmuştur. İşte son 28 Şubat süreci, 27 Nisan elektronik muhtırası.. herkes kabul etmeli ki millî vicdanda gücenmeler, kırılmalar meydana getirmiştir. Şimdi kış şartlarında, karlar altında sanki semadan başka yerlerden gelmiş gibi bembeyaz giysileriyle, biz rahat yataklarımızda yatarken soğuklarda, en yüksek rütbelisinden erine kadar Mehmetçiğin fedakârlığı, bizi alıp başka bir iklime götürüyor. Şehit cenazelerinde siyaset kokan tahriklerin yerine o kaynaşmalar, o Cumhurbaşkanı'ndan, Genelkurmay Başkanı'ndan şehit anaları, babaları, yakınlarına kadar yan yana duruşlar sanki yeni baharlara, bambaşka kapılar aralıyor. Bütün tahriklere rağmen siyasetten, türban tartışmalarından uzak kalan, Meclis iradesini öne çıkaran, devlet içine sızmış çetelerin etkisiz kılınması için hukuku adres gösteren anlayış ve davranışlar, elbette makul çoğunluğun dikkatinden kaçmıyor. Biz askerimizi kışlada ve cephede seviyoruz. Devlet, vatan, bayrak, ezan, namus ve huzur için en büyük güvencemiz olduğu için seviyoruz. Onun aslî görevleri dışına çıkıp/çıkartılıp yıpratılmasından korkuyoruz, üzülüyoruz, tedirgin oluyoruz, İkinci önemli tespitim şudur. Kış şartlarındaki bu askerî harekât, silahlı kuvvetlerimizin gücünü, hükümetin kararlılığını göstermesi bakımından dosta ve düşmana kuvvetli bir mesajdır. Hükümeti, "kar politikası"na yatmakla, bir şey yapmamakla eleştirenler, nedense şimdi susuyorlar. Baskın tarzındaki bu inisiyatif alan harekât, aynı zamanda başarılı bir diplomasiyle yürütülmektedir. Bu harekâtın çok önemli siyasî sonuçları olacaktır. Birincisi, bölgemiz ve Ortadoğu ile ilgilidir. Amerika Irak'ta bulunduğundan beri, yani 2003'ten beri Türkiye sınır ötesi harekât yapamıyordu. Bu, ABD ile savaşı göze almak demekti. Hatta ulusalcı tahrikçiler bu çılgınlığı bile savundular. Akıllıca yürütülen bir diplomasi ile bırakınız ABD ile karşı karşıya gelmeyi, Kuzey Irak Kürt yönetimini Amerika'ya karşı öfkelendiren bir işbirliği söz konusudur. Türk-Amerikan ilişkilerini, daha doğrusu Türkiye'nin gücünü doğru okuyamayan Kürt yönetimi, stratejik noktada Washington'ın kimi tercih ettiğini anlamış olmalıdır. Kuzey Irak'taki Türk askerî gücü, önümüzdeki günlerde Musul ve Kerkük için, Barzani'nin bildiğini okuyamayacağını anlatan kalıcı bir mesajdır. Türkiye artık bölgede askerî gücü ile vardır ve Barzani, Türkiye'nin bugüne kadar gösterdiği sabrın, acziyetten değil, ciddi devlet politikasından kaynaklandığının şimdi iliklerine kadar farkındadır. Türkiye elbette Kuzey Irak ile bundan böyle, PKK'nın ilişkileri bozan varlığından kurtulmuş olarak daha iyi münasebetler kuracaktır. Harekâtın başlamasıyla birlikte Irak Devlet Başkanı Talabani'nin Türkiye'ye resmen davet edilmesinin anlattığı da budur. İkinci siyasî sonuç, kendi içimizle ilgilidir. Güneydoğu meselesinin -isterse Kürt sorunu densin- çözümü için yeni bir zemin yakalanmıştır. AK Parti'nin bölgedeki yüzde 54'lük seçim başarısından sonra, barış içinde birlikte yaşama adına daha ümitli olacağımız yeni bir döneme giriyoruz. Hükümet, ekonomik, sosyal ve kültürel iyileştirmeler için hızlı davranmalıdır. HÜSEYİN GÜLERCE - ZAMAN
<< Önceki Haber Biz seni cephelerde sevdik... Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER