Güneş "Aile büyüklerinin yılda bir kere ziyaret edilmesi, ruhsal bağların kesilmesi ileride anne-
babaların başına gelecek felaketin habercisidir.
Keşke yeni yapılan binalar
aile bütünlüğü önemsenerek yaşlıların da oturabileceği şekilde yapılsa. Evler içerisinde ebeveyn banyoları var, keşke bir kapı da büyükanne-büyükbabanın kendi hayatlarını sürdürecekleri odalarına doğru açılıyor olsa." dedi.
Temmuz ayı sayısında "Aile büyüklerinin çocuk terbiyesindeki rolü" konusunu işleyen aylık kültürel aile dergisi
Moral Dünyası dergisi konuyla ilgili olarak
Fatih Üniversitesi Öğretim Görevlisi
Uzman Pedagog
Adem Güneş ile aile büyüklerinin çocuk terbiyesi üzerine etkileri konusunda yapılan bir röportaja yer verdi.
Günümüz şartlarına bakıldığında büyükanne ve büyükbabaların çok defa kendi memleketinde, torunların da başka şehirlerde oturduklarını ifade eden Güneş, "Günümüzdeki iş şartları veya sosyal
yaşam bunu beraberinde getiriyor maalesef.
Ama kendi ailesine ve aile bağlarına önem gösteren anne-babalar mutlak surette, her ne kadar fiziksel bir
ayrılık yaşıyor olsalar da, bugün teknolojinin imkânlarını da kullanarak aile büyükleriyle olan ruhsal temaslarını ve ailenin içerisindeki manevi şahsiyetlerini, büyükanne-büyükbabaların evin içerisinde var olduğu hissini mutlaka çocuklara aktarmaları lazım." diye konuştu.
Aile büyükleriyle ilişkide süreklilik olması gerektiğini kaydeden Güneş, şunları söyledi: "10-15 günlük ziyaretlerle, aradan bir sene geçmiş yaz ziyaretleriyle aile bağları kurulamaz.
Böyle olmaması için teknolojinin de imkânları kullanılarak aile büyüklerinin ruhsal temaslarını ve ailenin içerisindeki manevi şahsiyetlerini, büyükanne-büyükbabaların evin içerisinde var olduğu hissinin mutlaka çocuklara aktarılması lazım.
Çocuklar belki büyükanne ve büyükbabayla iki yıl da görüşmemiş olabilir, ama varlığı evin içerisinde hep olmalıdır. İstişare yapılacağı zaman, bir
takım kararlar alınacağı zaman anne-baba 'Acaba annem bu konuda ne düşünür? Acaba senin baban bu konuda ne düşünür?' diye hep hatırlatmalıdır.
Aile büyükleriyle bir şekilde irtibatın koparılmaması, aidiyet duygusunun var olması, çocuğun etken bir çocuk olması, güçlü bir ruha sahip olmasında etkilidir.
Yani ne kadar geniş bir aidiyet duygusuyla çocuk bir yere bağlanmışsa o çocuğun duruşu, yürüyüşü, bakışı değişir. Çeteleşmelerin temelinde aslında bu yatar. Kendi ailesiyle aidiyet duygusu kuramamış olan çocuk, sürekli kendisini tersleyen anne ve babadan uzaklaşıp, kan bağı olmasa da dışarıda kendisini bir gruba ait hissetmek istiyor."
Aile büyüklerinin yılda bir kere ziyaret edilmesi, ruhsal bağların kesilmesinin aile ve çocuk üzerinde olumsuz izler bırakacağını ifade eden Güneş sözlerini şöyle bitirdi:
"Keşke yeni yapılan binalar aile bütünlüğü önemsenerek yaşlıların da oturabileceği şekilde yapılsa. Evler içerisinde ebeveyn banyoları var, keşke bir kapı da büyükanne-büyükbabanın odasına doğru açılıyor olsa.
O odada aile büyüklerinin kendi hayatlarını sürdürecekleri lavabosu, banyosu gibi bir takım ihtiyaçlarını karşılayabilecek ayrı bir oda olmuş olsa. Eskiden bunlar vardı.
Günümüz binaları da böyle olmalıdır aslında. Evin içerisindeki sükûneti sağlayan, bir önceki nesille bir sonraki nesil arasındaki bağı oluşturan, istifade edilecek yüzlerce tecrübesi olan aile büyükleriyle bir arada bulunuyor olmak bir ailenin geleceği açısından oldukça önemlidir. Siz ebeveyn banyosunu hazırlarken kendiniz ve çocuğunuzu düşünüyorsunuz.
Yarın kendi çocuğunuz da kendisini ve kendi çocuğunu hesaba katacak, sizi dışlayacak. O da kendi ebeveyn banyosunu hazırlayacak. Sizin yerinizi hazırlamayacak. Bu çok trajik bir şeydir."