Cinayetin üzerinden tam 20 yıl geçtiğine dikkat çeken
avukat Mahmut Vefa,
dosyanın 5 Temmuz 2011 tarihinde zamanaşımından düşeceğini açıkladı. Vedat Aydın
cinayetinin
Kürt meselesinin dönüm noktalarından biri olduğu, PKK'nın Güneydoğu'da kitleleri harekete geçirme kabiliyetini bu cinayetten sonra geliştirebildiği ileri sürüldü.
Vedat Aydın, 5 Temmuz 1991 günü gece 24.00 sularında kendilerini polis olarak tanıtan kişilerce 'ifadesi alınmak üzere' evinden alındı. O gecenin tanığı olan eşi Şükran Aydın'ın ve avukatı Hüsniye Ölmez'in tüm çabasına rağmen bir daha izine rastlanmadı. Ta ki, üzerinde 8 kurşun yarası ve sayısız işkence izi bulunan cesedi iki gün sonra
Ergani-
Maden yolu üzerinde bulunana dek.
Vedat Aydın cinayeti bölgede yeni bir sürecin başlangıcı oldu. Bu cinayetten önce de infazlar yaşanıyordu ancak simgesel isimlere yönelik ilk büyük eylemdi. O yüzden de Aydın'ın cenaze töreni bölgedeki ilk kitlesel eyleme dönüştü. Binlerce kişinin katıldığı cenazede çıkan olaylarda da 13 kişi öldü, çok sayıda katılımcı da yaralandı. Aydın'ın ailesi 1991 yılından beri bu cinayetin sorumlularının
hesap vermesi için mücadele veriyor. Ancak, cinayeti aydınlatmak için harekete geçmeyen mekanizma, ailenin geri kalanını
hedef haline getirdi. Eşinin öldürülmesinden sonra şikâyetçi olarak
emniyete giden Şükran Aydın, dönemin
Diyarbakır Emniyet Müdür Yardımcısı Hüseyin Kocadağ (1996'da
Susurluk kazasında öldü) tarafından sorgulandı ve ölümle tehdit edildi. 5 yıl boyunca
JİTEM tarafından yakın takibe alındığını belirten acılı eş, 1991'den bugüne kadar tam 60 kez gözaltına alındığını söylüyor.
Bu cinayet, Diyarbakır'da devam eden JİTEM
davalarında da suçlamalar arasında yer aldı. Ancak iki dosya da yıllardır sürüncemede bırakıldı. Birine 8 yıl boyunca
mahkeme arandı. Diğeri ise
Jandarma Genel Komutanlığı ile mahkeme arasında gidip gelen "JİTEM var mı, yok mu?" yazışmalarının gölgesinde zamanaşımına düşeceği günü bekliyor.
MELİK DUVAKLI