DTP
Diyarbakır Milletvekili Aysel Tuğluk’un ‘
ittifak arayışı’na ilişkin açıklaması (daha doğrusu yazısı) epey tepki topladı.
Kimileri bu açıklamayı, ‘
Kürt sorununa sol perspektiften bakmaya çalışıyor’; kimileri de ‘liberalizme karşı sol dayanışmanın altını çiziyor’ şeklinde yorumladı.
Nuray Mert daha başka bir şey söyledi.
Bence hiçbiri değil...
Tuğluk, ‘Kürt hareketi’nin (kendisini
PKK’yla özdeşleştiren Kürt hareketinin) öncelikle, ‘dönüştürücü/
modernleştirici’ bir misyonu olduğunu, Kemalist-sol çevrelerin artık bunu idrak etmeleri gerektiğini ve ancak dönüştürücü/jakoben güçlerle kurulacak bir ittifakın ‘Kürt hareketi açısından’ anlamlı olabileceğini söylüyordu.
Üstelik, çok da açık konuşuyordu.
Mesela şu satırlar: ‘Kemalistler, sol,
muhalif ve aydın çevreler Kürtlerle uzlaşmanın kaçınılmazlığına inanıyorsa, ılımlı
İslam denilen ve aslında ne olduğu, nasıl tanımlanacağı çok da belli olmayan ve tamamen ‘imparatorluk’ güçlerinin imalatı bu projeye karşı modern aklın ve demokratik kültürün birbirini kabul eden zemininde buluşabilmelidir...’
Bilmiyorum, ‘şerh’e gerek var mı?
Şunu söylüyor Tuğluk:
Bizi tanıyın, biz de gericilere karşı sizlerle aynı safta savaşalım.
Kaç yıl öncesiydi?
Kemalist-sol yayın organlarından birinde (muhtemelen
Öcalan tarafından Bekaa Vadisi’nde
tören kıtasıyla karşılanan adamın dergisiydi)
Abdullah Öcalan’la
Mustafa Kemal’i kıyaslayan bir yazı yayımlanmıştı.
İkisi de ulusunun bağımsızlığı için savaşıyormuş.
İkisi de karizmatikmiş.
İkisinde de
Allah vergisi ‘lider’ vasfı hemen ‘ön plana’ fırlıyormuş.
İkisi de modernleştirici ve dönüştürücüymüş, falan filan...
Burada hemen araya girmem lazım:
Mustafa Kemal liderdi, amenna. Ulusunun ‘
bağımsızlık savaşı’nı kazandı,
Türkiye Cumhuriyeti devletini kurdu, sonunda ‘
Atatürk’ oldu. Büyük, çok büyük bir liderdi...
Ama birilerinin utanmadan ‘kıyas öznesi’ haline getirdiği Abdullah Öcalan kendisinde bir kurtarıcı, bir yalvaç, haşa bir ‘nezir’ vehmedenlerin yüzünü kara çıkarmak pahasına ulusunu sattı.
Nasıl bir kıyas mantığıdır bu?
Hazır konu açılmışken, 10 küsur yıl önce
Radikal gazetesinde yayımlanan ‘Öcalan röportajı’nı da hatırlatayım, tam olsun.
Radikal muhabiri, kendi ifadesiyle ‘
terör üssü’ne girip Apo’yla bir söyleşi gerçekleştirmişti; ‘Türk ordusu ilericidir’ başlığı altında sunulan söyleşide Apo, TSK’nın ‘dönüştürücü/modernleştirici’ misyonuna övgüler yağdırıyor, hızını alamayıp ‘dinsel gericiliğe’ karşı ilerici çevrelerle ittifak kurabilecekleri mesajını veriyordu.
Bu tür mesajları, yakalandıktan sonra da sık sık vermeye başladı.
Hatta, mahkemede bile, ‘İşte buradayım. Beni görün.’ demeye getirdi.
‘Ben yazmıştım’ demekten hoşlanmam ama, ben yazmıştım... Bundan sekiz yıl önce (10 Ocak 2000 tarihinde Yeni
Şafak’taki köşemde) aynen şöyle demiştim:
‘Öcalan, günün birinde,
Güneydoğu’daki ‘dinsel gericiliğe’ karşı yeni bir
işbirliği zaruretinin ‘müttefik öznesi’ haline getirilirse şaşırmayın.’
Apo’nun (dolayısıyla Tuğluk’un) işbirliği teklifi Kemalist-sol çevrelerde nasıl inikas bulur bilmiyorum.
Herhalde güler geçerler...
Ama şaşırmıyoruz
Çünkü Tuğluk malumu ilam ediyor...
AHMET KEKEÇ/STAR