Barışa hiç 24
Mayıs 1993’teki kadar yaklaşılmamıştı.
Asker bile
genel af istiyordu. Ertesi gün
katliam oldu, herşey tersine döndü. 15 yılda binlerce insan öldü, ölüyor.
Generaller ‘af’ dedi
Doğan
Güreş’in
Genelkurmay Başkanı olarak katıldığı 24 Mayıs 1993 tarihli Milli
Güvenlik Kurulu bildirisinden: “Eylemlere katılmış ama kan dökmemiş
PKK’lılar teslim olursa haklarında hiçbir kovuşturma açılmamalı. Ötekiler için de bu anlayış çerçevesinde gerekli düzenlemeler yapılmalı.”
Demirel bile hazırdı
Özal ölmüş, Demirel cumhurbaşkanlığına seçilmişti. 25 Mayıs 1993’te ilk kez bakanlar kuruluna
başkanlık edecekti.
Hükümetin
gündeminde bir gün önceki
MGK bildirisi, yani genel af kararı alınması vardı. Ama
Bingöl’den katliam haberi geldi. Aranan
komplo bulunmuş, 33 asker şehit olmuştu.
Katliama gönderdiler
O katliamdan yaralı kurtulup
felç kalan
Erdal Özdemir anlatıyor: “Bizi tek koruma vermeden, silahsız Bingöl’e gönderdiler. Kendim gideyim daha güvenli olur, diyenleri dayakla tehdit ettiler.” Ve bunu yapanların hiçbiri tek gün ceza yemedi.
33 kurşun JİTEM’ciden mi?
Bingöl’de 33 erin şehit edildiği kanlı olaydan hemen sonra
Elazığ 8.
Kolordu Askeri Mahkemesi savcısı
Binbaşı İnayet Taş,
ihmali olduğu gerekçesiyle aralarında Elazığ ve Bingöl il
jandarma komutanlarının da bulunduğu yedisi üst düzey komutan sekiz kişi hakkında
soruşturma başlattı. Haklarında görevi ihmal ve büyük zarar doğuran emre itaatsizlik suçlamasıyla
dava açılan komutanlar arasında daha sonra JİTEM’ci olarak adını sıkça duyuracak olan Elazığ’ın Kovancılar İlçe Jandarma Komutanı
Yüzbaşı Zahit Engin de bulunuyordu. Yargılama sonucunda
sanıklar önce bir yıl üç ay arasında
hapis cezasına çarptırılmalarına karşın Askeri
Yargıtay’a giden dava altı yıl sonra sanıkların
beraatine karar verilerek kapatıldı. Askeri Yargıtay’ın gerekçeli kararında yanlış
uygulamanın
Malatya’da başladığına dair özel bir not düşülmesine karşın, sorumluları davaya dahil edilmedi.
Yanlış uygulama Malatya’da başladı
Askeri Yargıtay’ın 1999’daki gerekçeli kararında şunlara yer verildi: “Mahkememizce yanlış uygulamanın Malatya
kontrol noktasından başladığı kanaatine varılmıştır. Çünkü Malatya-Elazığ
karayolunun güvenli olması ve bu nedenle
konvoy teşkil edilmeden araçların münferiden yola çıkarılmaları şeklindeki savunmanın haklı bir gerekçesi bulunmamaktadır. Çünkü bu araçlar, karayolu Elazığ’a kadar güvenli olsa dahi daha riskli bölgelerden geçeceklerine göre tedbirlerin Malatya’dan itibaren alınması icap ederdi. Ancak böyle bir tedbire başvurulmamış olması bu kadar yoğun sevkiyat yapılacağından haberdar olan Elazığ İl
Jandarma Komutanlığı’nın sorumluluğunu ortadan kaldırmamaktadır.”
‘İzahtan yoksun suç’ saptaması
Askeri Mahkeme, sanıkların ihmallerini “Her türlü izahtan yoksun emre itaatsizlik suçu” olarak tanımladı: “Malatya İl Jandarma Komutanlığı’ndan sevk edilen dağıtım erlerinin
terör örgütünün tehdidi altında bulunan Kovancılar ve Karakoçan ilçeleri sınırında kalan ana kara yolunda da bu karayolunun devamı olan Kuruca-Bingöl arasında yukarıda açıklanan emirlerin kendilerine ulaşmasına rağmen ve özellikle Bingöl İl Jandarma Komutanlığı’nın bu emirler haricinde
teröristler için hayati bir önem taşıyan Bingöl karayolunda eylemler planladığına dair, keza teröristlerin olay yerinde bulunduklarına dair önceden duyum almalarına rağmen daha önceki b
ölümlerde içeriği açıklanan müteaddit emirlerin gereğinin karar ve icra makamı durumunda bulunan Elazığ İl Jandarma Komutanı
Albay Hüseyin Yılmaz,
Harekat ve Asayiş Şube Müdürü Yarbay Sedat Şenoğul, Kovancılar İlçe Jandarma Komutanlığı, neticesi itibariyle her türlü izahtan vareste olan büyük zararlar meydana getiren emre itaatsizlik suçunu işledikleri, olay günü Baskil İlçe Komutanlığı’nda telsizci olarak görevli bulunan Bekir Sani Alp’in de il jandarma komutanlığına durumu iletmemek suretiyle memuriyet görevini ihmal ettiği iddiası ve yukarıda isimleri yazılı
subay sanıkların müsnet büyük zararlar doğuran emre itaatsizlikte ısrar suçundan eylemlerine uyan suçlardan cezalandırılmaları talep edilir.”
Duruşmalar gizli yapıldı
İhmalleri bulunduğu gerekçesiyle askeri
personel hakkında açılan dava 1993 yılının temmuz ayında başladı. Askeri savcı,
mahkemeden duruşmaların yapılmasını talep etti. Sanıklar ise duruşmaların açık yapılmasını istedi. Bu talep üzerine mahkeme heyeti duruşmaların gizli yapılmasına karar verdi.
Hapis cezası verildi
Duruşmalar sonucu zanlılara 1 ile 1.5 yıl arasında değişen hapis cezaları verildi. Ancak, taraflar kararı temyiz etti. Çeşitli aşamalardan sonra Yargıtay değişik bir gerekçeyle kararı bozdu.
Askeri Yargıtay’dan beraat
Askeri Yargıtay sanık Albay Hüseyin Yılmaz ve arkadaşları hakkında beraat kararı verdi. Beraat kararının gerekçesini ise şöyle açıkladı: “Sanık Hüseyin Yılmaz büyük zararlar veren emre itaatsizlikte ısrar suçunu işlediği iddiasıyla kamu davası açılmış ise de eyleminin memuriyet görevini ihmal şeklinde vasıflandırmasının gerektiği, ancak bu suçun da sübuta ermediği kanaatine varıldığından beraatına; Sanık Özcan Yarat’ın da beraatına, Askeri Yargıtay yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.” Bu hüküm taraflarca temyiz edilmediğinden 10
Şubat 1999’da kesinleşti ve dava dosyası da böylece kapanmış oldu.
İtirafçıların TİM Komutanıydı
JİTEM’ci Zahit Engin,
Diyarbakır’da JİTEM merkezi olarak bilinen Saraykapı’daki merkez ilçe jandarma komutanlığında görev yapıyordu. JİTEM’de itirafçıların da aralarında bulunduğu grupta Tim komutanıydı. İtirafçılar Adem Yakın,
Muhsin Gül,
Abdülkadir Aygan, Mesut Memetoğlu, Saniye Emlük (Alataş), Kemal Emlük gibileri emrindeydi. Muş HEP İl yöneticisi Harbi Arban, İlyas Eren, Fikri Özgen (79) ve itirafçı Muhsin Gül cinayetlerinde yer aldığı iddia edildi. İtirafçı
Abdülkadir Aygan, Engin ile ilgili şu itiraflarda bulunmuştu: “TİM komutanı Yüzbaşı Zahit Engin emrindeki rütbelilerle birlikte dur
durak bilmiyordu. Hergün tanımadığımız insanlar, gözleri ve elleri bağlanarak beyaz Toros arabalarla Saraykapı’ya getirilip hücrelere atılıyordu. Bu insanların çığlıkları en
hain Kürt”ü bile çileden çıkarmaya yeterdi. O tarihlerde azılı faşist Zahit Engin’in timi durmadan
Kulp bölgesine gidiyor ve insanları avlar gibi tutup getiriyorlardı. Diyarbakır merkezinde de gündüz gözüyle yurtsever insanları ‘PKK’lı terörist’ suclamasıyla ölüm hücrelerinde boğuyorlardı.” Zahit Engin’in adı, Albay
Ali Öz ile birlikte son olarak 11
tutuklu ve hükümlünün öldürüldüğü
Ulucanlar Cezaevi Operasyonu’nu davasında geçiyordu. Engin, Elazığ başta olmak üzere
Güneydoğu’da pekçok kentte görev yapmıştı.
MGK’dan katliam günü af bildirisi
33 erin şehit edildiği 24 Mayıs 1993’teki siyasi iklim oldukça dikkat çekiciydi. Aynı gün MGK bir af bildirisi yayınlamıştı. O günün siyasi atmosferine dair Kürt aydını Ümit
Fırat’ın arşivinde şu kısa bilgiler not edilmişti:
24 Mayıs 1993 tarihli MGK Bildirisi:
“Güneydoğu’da ve ülkemizin diğer köşelerinde huzur ve güvenin önemli şekilde korunduğu tespit edilmiştir. Alınan güvenlik tedbirlerine ilaveten, Güneydoğu’da iç barış ve istikrarın sürekliliği için toplumsal hoşgörüye uygun olarak, özellikle Olağanüstü Hal Bölgesi’nde
terör örgütüne katılmış olup da, kan dökülmesi eylemlerine girmemiş kişilerin gelip teslim olmaları halinde, haklarında kovuşturma yapılmamasına ve diğer terör örgütü mensuplarının durumlarının da bu anlayış içinde ele alınarak, gerekli düzenlemelerin yapılmasını hükümete bildirmeye karar vermiştir.”
Kürdistan Komitesi’nden bir yetkili,
“PKK gerillalarının bu koşullarda dağdan inmesi beklenmemelidir... Kararın, kendileri açısından tatminkar olamadığı, ...... Hükümet, PKK’ye af mı getirdi yoksa, bu siyaseten gol atma amacı taşıyan bir karar mıydı?” (
Cumhuriyet, 25 Mayıs 1993)
Bingöl - Elazığ Karayolu 3 ayrı yerden kesildi. 33 asker 2
sivil olmak üzere toplam 35 kişi öldürüldü. “Eylemi gerçekleştirenler Amed eyaletimizin, Şehit Hebul ve Şehit Ayhan taburlarıdır.” (KURD-HA, 25 Mayıs, 1993)
Abdullah Öcalan,
“Eylemin misilleme amacıyla kendilerince yapıldığını...” belirterek, “Barış istiyorlarsa bunun için hala
vakit vardır. Ateşkese ilişkin politikalarımız hala geçerli olup devam etmektedir...” (
Özgür Gündem 26 Mayıs 1993)
“Tüm olumsuz gelişmelere rağmen ve son eylemin uyarıcı niteliğini de göz önüne alarak, ateşkesi biraz daha uzatıyoruz. Ateşkesin sürmesi ve son olay gibi olayları engellemek için, Genelkurmay’dan bir yetkili gelsin, görüşelim. Yani bu konuda makul çözümler geliştirmekten kaçmıyoruz. Karşı taraf, ‘duymadık, bilmiyoruz, görmüyoruz’ diyor...” (Özgür Gündem,
27 Mayıs 1993)
8 Haziran 1993 Lübnan basın toplantısı,
“Ateşkesin muhatabını belki de Sayın Özal olarak görüyorduk. Özal’ın ani, acı ölümü bu süreci etkiledi. Bizimle en kapsamlı savaşı yürüten Özal’dı. Buna rağmen sorunun , bastırma, askeri yolla çözümlenemeyeceğini anlamıştı... Haberim olsa taktik önerirdim...Benim söylediğim gibi planlamam da olmamıştır. Bu biçimiyle gelişmesini ben de anlamlı bulmadım. Biraz
erken ve geniş hacimli olarak değerlendirdim.” (Özgür Gündem -
Hürriyet - Cumhuriyet, 9 Haziran 1993)
‘Bingöl olayı soruşturuluyor’
PKK Genel Sekreteri
Abdullah Öcalan’ın, Bingöl’de 33 askerin öldürülmesiyle sonuçlanan eylemle ilgili soruşturma başlattı. (Özgür Gündem, 10 Haziran 1993)
11 Haziran 1993 günü
Bakanlar Kurulu 483 sayılı Af Kararnamesi çıkarttı.
TARAF