Marmara Bölgesi'ni vuran 17
Ağustos ve 12
Kasım depremlerinin zayiatları hafızalardan silinirken,
Türkiye bir hafta önce
Balıkesir Manyas Gölü'nde sonra da Gemlik Körfezi'nde meydana gelen 5,2'lik depremlerle sarsıldı.
Böylece gözler yeniden deprem tedbirleri ve çalışmalarına çevrilirken, bölgelerdeki binaların güçlendirilmesine ilişkin yönetmeliğin
teknik çalışmaları da tamamlandı. Bayındırlık ve
İskan Bakanlığı'nın yeniden yapılanacak resmi ve özel binaların depreme dayanıklı
tasarım şartlarının belirlendiği yönetmeliğe dönük teknik çalışmalarının sonuçlanmasının ardından, finansmanının nasıl sağlanacağı konusu gündeme geldi.
Afet İşleri Genel Müdürü Mustafa Taymaz, devletin bu konudaki çalışmalarına başladığını belirtti. Bunun için
Hazine Müsteşarlığı'nın, yurtdışındaki bankalardan
ucuz kredi temin edeceğini söyleyen Taymaz, büyük ihtimalle daha önce de çalışmış oldukları,
doğal afetlerin zararlarını azaltmada kredi veren tek kuruluş olan
Avrupa Konseyi Kalkınma Bankası'nı
tercih edeceklerini sözlerine ekledi. İşin teknik boyutunun, mevzuat boyutunun ve finansman boyutunun olduğuna değinen Afet İşleri Genel Müdürü, "Bununla ilgili Kat Mülkiyeti Kanunu'nda değişiklikler yapıldı, bu mevzuat ayağı. Yapılan teknik çalışmalar var, bu da teknik boyutu. Bir de bunun hayata geçirilmesi için finansman ayağı lazım." dedi. Türkiye'de 125 milyon yapı stoku olduğunu, bunların yüzde 8'inin güçlendirilmesinin gerektiğini ifade eden Mustafa Taymaz, Türkiye'nin 1950'li yıllardan sonra hızlı bir yapılaşmaya gittiğini ve bu doğrultuda da çarpık kentleşmenin meydana geldiğini dile getirdi. "Dünyada güçlendirme yönetmeliğini ilk biz uygulayacağız." diyen Taymaz, Bayındırlık ve İskan Bakanlığı'nın yönetmelikle deprem bölgelerinde yapılacak binaların deprem öncesi veya sonrasındaki performanslarının değerlendirilmesini ve güçlendirilmesi için gerekli kurallar ile minimum şartlarını sağladığını bildirdi. Taymaz'ın verdiği bilgiye göre; yönetmelikteki 'binaların depreme dayanıklı tasarımı'nın ana ilkeleri, 'hafif şiddetteki depremlerde binalardaki
sistem elemanlarının herhangi bir
hasar görmemesi, orta şiddette yapısal ve yapısal olmayan elemanlarda oluşabilecek hasarın sınırlı ve onarılabilir düzeyde kalması, şiddetli depremlerde ise can güvenliğinin sağlanması amacıyla kalıcı yapısal hasar oluşumunun sınırlanması' olarak sıralanıyor.
İstanbul'daki binaların yarısı ömrünü tamamladı
Son iki sarsıntının ardından görüşleri alınan uzmanlardan bazıları, yaşananların beklenen büyük Marmara depreminin habercisi olduğu görüşünü savunuyor. Türkiye Hazır Beton Birliği Genel Sekreteri Ferruh Karakule ise gerekli önlemlerin alınmaması halinde İstanbul'da olacak 7 büyüklüğündeki bir depremin can kaybının yanı sıra büyük maddi zarara yol açacağına dikkat çekiyor. İki büyük depremin ardından aradan geçen 7 yıllık sürede gerekli tedbirlerin alınmadığına dikkat çeken Karakule, İstanbul'da
17 Ağustos büyüklüğünde bir depremin olması halinde maddi kaybın en az 50 milyar dolar olacağını belirtiyor. İzmit'te meydana gelen depremin faturası ise yaklaşık 15 milyar dolar olarak
hesap edilmişti. "1-2 milyar dolar harcanarak bu zararın önüne geçilebilir." diyen Karakule'ye göre eski binalarda yaşayanlar büyük risk altında. Betonun ömrünün 50 ile 80 yıl arasında değiştiği tespitinde bulunan Karakule, İstanbul'daki yapıların en az yarısının eski binalardan oluştuğunu dile getiriyor.
ZAMAN