Akinalı Thomas'ın da hocası olan 13. asrın büyük filozofu ve
bilim adamı Büyük Albert, bilginliğini göstermek için Paris'e Arap kıyafetleri giyerek gelirmiş. Endülüs'teki
İslam medeniyeti,
Avrupa'nın özellikle bilimsel gelişiminde büyük rol oynadı.
15. asırla birlikte İslam medeniyetinin bayraktarlığı
Osmanlı Devleti'ne geçti. Fakat daha çok askerî ve siyasî yönüyle öne çıkarılan Osmanlı'nın bilimsel tarihi,
modern bilim tarihinde yer almıyordu.
İslam Konferansı Teşkilatı'nın Genel Sekreteri Prof. Dr.
Ekmeleddin İhsanoğlu, "
Bilim tarihindeki bu 600 yıllık
ihmal edilen dönemi ortaya çıkardığı için" bilim tarihi alanının en prestijli
madalyası ile ödüllendirildi. 'Bilim tarihi disiplininin nobeli' olarak nitelendirilen Koyre ödülüne layık görülen İhsanoğlu, madalyasını önceki
akşam Paris'te düzenlenen bir törenle aldı. Avrupalı meslektaşlarının İhsanoğlu için övgü dolu konuşmalar yaptığı törende İhsanoğlu, "Ödülü şahsım adına değil ülkem adına alıyorum." dedi. İslam dünyasının, ilim alanında geçmişte olduğu gibi ileri seviyelere erişebileceğini ifade eden İhsanoğlu, fakat bunun için birkaç neslin değişmesi gerektiğini söyledi. Zaman'ın sorularını cevaplandıran Türk bilim adamı, "Bu iş olacak ama, Jöntürk kafasıyla değil. Enerjimizi kendi aramızda tüketmeyelim. Bulunduğumuz kısırdöngüden kurtulmamız lazım." şeklinde konuştu.
Akinalı Thomas'ın da hocası olan 13. asrın büyük filozofu ve bilim adamı Büyük Albert, bilginliğini göstermek için Paris'e Arap kıyafetleri giyerek gelirmiş. İslam dünyası bugün bu alanda çok geride. Aldığınız bilim madalyası, tarihi hatırlattı. Ödülünüzü bu çizgide nasıl değerlendiriyorsunuz?
Tam bir kontrast. O gün
İslamiyet en ileri kültür, bilim ve medeniyet seviyesini temsil ediyordu. Onun için devrin en büyük bilim adamı
Müslümanların kıyafetleriyle dolaşıyordu. Bu gelişmişlik halini ifade etmek için. Ben bu güzel ödülü ilk defa bir Türk olarak almanın gururunu taşıyorum. Benim açımdan bu sırf şahsıma değil kurmaya çalıştığım bir ekol var, ödülü bunun takdiri manasında alıyorum. Maalesef geleneklerimizi kaybeden, kaideleri reddeden bir millet haline dönüştük. Bir ara, devrimler adına geleneklerimizi,
demokrasi adına kanunları inkâr ettik. Kerameti kendinden menkul, bir Jöntürk kafasıyla hakikat sırf bazı insanların kafasında olan görüştür ve o görüşü herkes kabul etmek durumundadır, bunu kabul edenler iyilerdir reddedenler kötülerdir şeklinde çok sübjektif, basit, temelsiz ve yoz bir anlayış hakimdi. 30 yıldan beri yapmakta olduğum çalışmalar bunlara meydan okuyan çalışmalardır. Ve bu çalışmalar nihayet bugün Uluslararası Bilim Tarihi Akademisi, Koyre madalyası ile ödüllendirilmiştir. Bu şunu gösteriyor,
Türkiye de biz doğru yolda sebatla devam ettiğimiz ölçüde biz Avrupa'ya da, dünyanın ilk on ülkesi arasına da gireceğiz. Ben bu
hedefe inanıyorum, yeter ki biz kendi enerjimizi kendi aramızda tüketmeyelim yani bir
Galatasaray-
Fenerbahçe kısırdöngüsü içerisinde olmayalım. Dünya Kupası'na oynayalım. Benim yapmak istediğim buydu.
İslam dünyasının, ilim ve bilimde tarihte olduğu gibi büyük oynayabileceğine inanıyor musunuz? Nasıl olacak?
Elbette. Ama bunu kısa zamanda yapmak mümkün değil, çünkü bunu yapmak için birkaç neslin değişmesi lazım ve birkaç İslam ülkesinin aralarında büyük
işbirliği yapması gerekiyor. Ancak ben şunu görüyorum. Türkiye'de son yıllarda birtakım önemli gelişmeler var, bu gelişmelerle bilim adamlarımızın uluslararası atıf indekslerinde seviyesi yükseliyor. Bizim üniversitelerimiz ve araştırma kurumlarımız da büyük projeler yaparak dünya bilimine katkı sağlarsa bizden de
Nobel çıkabilir. Çünkü başka türlü olmuyor. Münferit bir şahsi dehayla, fizikte kimyada Nobel kazanmak mümkün değil. Biz ilerleyeceğiz, yeter ki Türkiye bu fasit daireden, kısırdöngüden kurtulsun. Ama, sorunuzdaki hedefe ulaşmak için çok zamana ihtiyacımız var.
İşiniz çerçevesinde İslam dünyasını çok yakından takip ediyorsunuz. Bu yönde bir bilinçlenme var mı?
Var. Pakistan'da, Malezya'da var.
Endonezya da gelişiyor. İran'da var. Belirli bir hedefe sahip bazı ülkelerde bu var. Teşkilat içerisinde bu yöndeki işbirliğini geliştiriyoruz. Biz şimdi hedef olarak 10 sene içerisinde ülkelerimizden gayri safi milli hasılalarının yüzde 1'ini araştırmaya harcamalarını istiyoruz. Ve bu ülkeler arasında araştırma konusunda daha sıkı bir işbirliği sağlamak istiyoruz.
İKT, bu noktada aktif bir rol üstlenecek mi?
Bazı projelerimiz var. Bunlardan bir tanesi, İslam Konferansı Teşkilatı üyesi 57 ülkedeki üniversiteler arasında bir ranking yapmak ve onlar arasında ilk 20'yi seçmek. Ve bu 20 üniversiteyi dünyanın en iyi 500 üniversitesi arasına sokmak.
İKT Genel Sekreteri olarak, Avrupa ülkelerini sık sık ziyaret ediyor, temaslarda bulunuyorsunuz. Avrupa, başörtüsü tartışmalarının ardından son dönemde cami inşası üzerinde İslam'ın yerini tartışıyor. Tartışmaları izliyor musunuz? Ne düşünüyorsunuz?
Avrupa'nın cevaplandırması gereken bir soru var: Avrupa Müslümanlar için bir vatan mı,
yurt mu, yoksa Avrupa Müslümanlar için ev sahibi mi? Bu soru çok önemli. Avrupa ile İslamiyet'in tarihi asırlara dayanıyor. Endülüs'ün ardından Osmanlı ile İslam Avrupa'da idi ve bugün milyonlarca Müslüman Avrupa'da yaşıyor. İslam, bilim alanında da Avrupa'ya ciddi katkılarda bulundu. Ve İslam bugün Avrupa'nın ikinci dini. O zaman, Avrupa'nın İslam'dan korkmaması lazım. Bir birlikteliğin sağlanması lazım ve bu noktada hem Avrupa'ya hem de Müslümanlara düşen şeyler var. İKT olarak bu yönde çalışıyoruz. Fakat Avrupa'nın tarihi boyunca farklılığa tahammülü yoktur. Avrupa'da asırlar boyu devam eden din savaşları, milliyetçilik ve din üzerinden kurulan çatışmalar daha sonra Yahudilere karşı yöneldi. Avrupa'nın genlerinde başkalarına karşı bir tahammülsüzlük var. Avrupa, İkinci Dünya Harbi sonrasında iki önemli gelişme kaydetti. Bunlardan biri AB fikri, diğeri ise Museviliği reddetmek yerine kabullenmek. Avrupa medeniyetinin judeo chretien temelleri üzerine inşa edildiğini kabul etmek. Biz de diyoruz ki gelin artık bizimle barışmanın zamanı geldi. Bugünkü Avrupa'nın, judeo chretien ve Müslüman olduğunu kabul edelim. Bence bunu entelektüel bazda halledersek, siyasi temel üzerine oturtursak bu meselelerin büyük bir kısmı hallolacak.
Avrupa, Müslümanları ev sahibi olarak kabul edebilecek mi?
Benim iddiam bu ama bu yarın olmayacak. Fakat bu yolda ilerlememiz lazım. Hedefimiz bu olmalı. İslam Konferansı Teşkilatı olarak uluslararası kuruluşlarda ve ülkelerle gerçekleştirdiğimiz ikili temaslarda bunun için çalışıyoruz. Örneğin, İslam Düşmanlığını İzleme Merkezi kurduk. Biz fikir hürriyetine karşı değiliz. Bu hürriyetin, suistimal edilmesine ve edepsizliğe karşıyız. Hakaretamiz ifadelerle bir buçuk milyar insanın mukaddes saydığı değerlere karşı saygısız bir şekilde
hakaret etmesine karşıyız. Başka bir şey demiyoruz biz.
Çalışmalarınız sonuç veriyor mu? Tepkiler nasıl?
Bir gelişme var. Kendini beğenmiş, küstah, 'biz sizinle konuşmayız, bizim değerlerimiz bu, sizin değerlerinize önem vermiyoruz' diyen ilk tavırdan çok daha farklı bir tavır var bugün ve bu müspet bir gelişme.
Avrupa, AB ile dinin toplumsal alandaki yeri konusunda yeni gelişmelere sahne oluyor, örneğin AB dinlerle
diyalog işbirliğine geçti. Özellikle
Vatikan AB'yi çok yakından izliyor, hatta etkilemeye çalışıyor. İKT'nin
Avrupa Birliği ile ilişkileri nasıl?
İKT,
Brüksel ilişkilerine çok önem veriyor. Onun için çok yakın bir zamanda Brüksel'e bir daimi temsilcilik açıyoruz. AB nezdinde bir
büyükelçi tayin etme safhasındayız.
Akdeniz İçin Birlik'e gözlemci olmak için başvuru yaptığınız ifade ediliyor...
Biz süreçle ilgileniyoruz. Akdeniz İçin Birlik çerçevesi içerisinde Akdeniz'in güneyinde, doğusunda ve kuzeyinde üyesi olan tek
teşkilat biziz. Avrupa Birliği kuzeyi temsil ediyor,
Arap Ligi güneyi temsil ediyor, biz her cenahtan birçok ülkeyi temsil ediyoruz, onun için böyle bir işbirliği kurulurken İKT'nin olmaması bir eksikliktir. Bu eksiklik yakında giderilecek. İKT olmadan kurulacak bir Akdeniz birliği eksik olacaktır.
Müslümanlar İslam Konferansı Teşkilatı diye bir kuruluşu günlük hayatlarında ne zaman görecekler?.. Örneğin, ortak takvim gibi koordinasyon gerektiren çok sayıda sorun var...
Bu alanda takvim konusunda çalışmalarımız var. Birleşik hicri takvim projemiz var. Bunu sağlamak için büyük gayret içerisindeyiz.
Koyre madalyası
Uluslararası Bilim Tarihi Akademisi üyeleri arasında yapılan
oylama ile belirlenen Koyre madalyası, bilim tarihi alanında önemli çalışmalar yapan araştırmacılara veriliyor. Akademiye 1999 yılında, Ordinaryus Profesör Aydın Sayılı'nın ardından kabul edilen ikinci Türk olan İhsanoğlu'nun bu alanda uluslararası düzeyde yayınlanmış çok sayıda eseri bulunuyor. 1968 yılından bu yana verilen madalya, adını bilimsel düşünce tarihçisi Alexander Koyre'den alıyor. Madalyanın ilk sahibi Isaac Newton'un bilimsel çalışmalarını derleyerek gün ışığına çıkaran Derek Thomas Whiteside.
ZAMAN