Merkezi Trabzon'da bulunan HEGEM Başkanı Adem Solak'ın editörlüğünü yaptığı ve 44 kişinin ölümüyle sonuçlanan olayın nedenlerini araştırarak,
sosyal bilimler perspektifinde çözüm önerileri sunmayı amaçlayan 123 sayfalık
rapor,
Muğla Üniversitesi'nden Prof. Dr. Nurgün Oktik,
Gazi Üniversitesi'nden Doç. Dr. Tevfik
Erdem ve Aile Araştırmaları Genel Müdürlüğü'nden sosyolog Ercan Şen tarafından hazırlandı.
Raporda, Bilge köyünün sosyal ve
ekonomik yapısı, daha önce meydana gelen olaylar, 44 kişinin öldürüldüğü
katliam, katliam zanlılarına ait bilgiler ve ifadeleri, katliamın nedenlerinin yanı sıra, ekonomik ve sosyal bir neden olarak ''
koruculuk'' sistemi ile sosyolojik bir neden olarak ''Aşiret ve ataerkil
aile'' yapısı ele alınıyor.
Ayrıca, inceleme aşamasında bilim adamlarının katıldığı ''
beyin fırtınaları toplantıları''ndaki görüşlerine yer verilen raporda,
bölgedeki şiddet olayları ele alınıyor. Raporda, daha önce açıklanan bazı raporlar ile medyaya eleştiriler de yöneltiliyor.
Raporun son bölümünde ise 22 bilim adamının, olaya ilişkin genel değerlendirmeleri ile yapılması gerekenler sıralanıyor.
Raporun bu bölümünde, Bilge köyünde yaşananların ve bireyleri şiddete yönlendirenin, içinde bulundukları şiddeti besleyen ve
destekleyen yapı olduğu savunuluyor.
''Bölgede çok güçlü bir aşiret geleneği ve bu gelenek içinde hapsedilmiş bir birey profili'' bulunduğunun vurgulandığı raporda, ''bireyin bu güçlü aşiret ve ataerkil aile içerisinde adeta buharlaştığı'' belirtiliyor. ''Körü körüne, mutlak itaatin'' olduğu bu durumun, iradesini ve gerektiğinde tepkisini ortaya koyamayan bireyi, ''en aşağılık cinayetleri işlemeye yönlendirebildiğinin'' anlatıldığı raporda, şu görüşlere yer veriliyor:
''Birey adeta büyülenmiş gibi aile meclisi veya aşiretler tarafından alınan kararlar doğrultusunda ailesinin en yakın fertlerini gözünü kırpmadan öldürebilmektedir. Güçlü aile-aşiret yapıları kendisine itaatkar hale getirdiği bireyin adeta özgürlüğüne ipotek koymuştur. Bireylerin aşiret ya da ataerkil aileler etrafında bütünleşmelerine neden olan durum, insanların bir haksızlıkla karşı karşıya kaldıklarında, haklarını
aramada bir çözüm yolu olarak devlete başvurma yerine kendi başlarına, kendi güçlerini birleştirerek çözüme ulaşmaya çalışmalarıdır.''
-''HUKUK BİLENE GÖRÜŞ SORULMAZ''-
''Bölge insanında, resmi
adalet sisteminin her zaman güçlüden yana olduğuna dair güçlü bir inanış vardır'' denilen raporda, şu ifadelere yer veriliyor:
''O nedenle yaşanan ihtilaflarda, okumuş insanlara, hukuk bilen kişilere görüş sorulmaz, sorunları kendi anlayış ve yöntemleriyle halletme yoluna giderler. Bölge insanının hak arama mücadelesini yürütebileceği zeminin resmi makamlar ve yollar olduğu ve burada adaletin terazisinin taraf tutmadan objektif kararlar alabileceği hissi ve güvenini bölge insanına kazandırmak gerekmektedir.''
Şiddet olgusunun ortaya çıkmasında ve yoğunluk kazanmasında bölgesel faktörlerin dışında başka etkenlerin de olduğu vurgulanan raporun sonuç bölümünde, Bilge köyünde yaşanan olayın anlık bir olay olmayıp, birbirine bağlı olarak ekonomik, sosyal ve politik birçok olayı içinde barındırdığına değiniliyor.
-''OLAYIN TÖREYLE İLGİSİ YOKTUR''-
Bu olayın
Mardin'e has bir olay olmayıp hem Türkiye'de hem de dünyanın birçok yerinde yaşanmış ve yaşanabilecek olduğundan söz edilen bu bölümde, şu tespitlere yer verildi:
''Olayın töreyle ilgisi yoktur. Olayı inceleyenlerin çoğunun belirttiği gibi, olayda ekonomik çıkar ve güç çatışması ve sistemden kaynaklanan bazı sorunlar birbirini tetiklemiştir. Olay tamamen şiddeti içinde barındırmaktadır. Kapalı ve geniş aile görünümündeki failler, kendi adaletlerini gerçekleştirmişlerdir. Şiddet araçlarına sahip olmak ya da kolay erişim, şiddet eylemlerini kolaylaştırmaktadır. Bu olayda erkek failler korucu olup hepsinin silahı vardır. Bu köyde yaşananlar bölge açısından bir birikimin patlaması olarak nitelendirilebilir. Yıllardır bölgede süren çatışma ve koruculuk sisteminin işleyişi de bu olayın nedenlerinden birkaçı olarak değerlendirilebilir. Eğitim düzeyinin düşük olması, nüfus yoğunluğu ve gelirin kaynağının bu olayda önemli bir rolü vardır.
Özellikle bölgede koruculuktan başka işin üretilmemiş olması da
modern bireyin ortaya çıkmasında büyük bir engel oluşturmaktadır. Bölgedeki geleneksel erkek kültürünün sürdürülmesi, kadınların eğitim düzeyinin düşük olması da şiddetin yaygınlaşmasında önemli bir etkendir. Medyanın uzun yıllardır bu bölgede 'modern ataerkilliği' ön plana çıkaran programlar yapması da bu tür olaylarda önemli bir etkendir.
Çocuk hakları, kadın hakları,
insan hakları gibi
demokrasi kültürünün temel değerleri henüz bölgeye taşınamamıştır. Bu da şiddetin adeta bölgede kültürleşmesine yol açmış, her çeşit şiddet riskini yaygın hale getirmiştir. Çok uzun yıllardan beri, özellikle memurlar için bölgenin bir
sürgün yeri olarak görülmesi, başta eğitim olmak üzere çağdaşlaşmayı sağlayacak temel
hizmetlerin aksamasına yol açmıştır. Devlet adına iş yürütenler, şiddeti çözme konumunda iken ne yazık ki zaman zaman şiddet uygulayan olmuşlardır.''
-ÖNERİLER-
Raporun son kısmının ''öneriler'' bölümünde ise kadınların sürekli şiddete maruz kaldığı ve çocukların şiddet görerek büyüdüğü her çevrede sıra dışı şiddet olayları yaşanması riski olduğu vurgulanarak, şunlar kaydedildi:
''Şiddet kültürünün doğallaştığı bölgelerimiz başta olmak üzere benzer olayların yine yaşanması olasılığı çok yüksektir. Bu açıdan kurumlar her yönüyle hazırlıklı bulunmalı, kurumlar arası
işbirliği kültürü böyle olaylar olmadan geliştirilmelidir.
Çocuk koruma kanunu gereği, ilgili kuruluşlar böyle durumlar karşısında rollerini doğru oynamalıdırlar. Bu açıdan
ülkemizin her bölgesinde 'Çocuk Eğitim Kampüsleri' acilen kurulmalıdır. Mardin ilinde olaydan önce başlatılan 'Eğitim Yoluyla Şiddetin Azaltılması ve Suçun Önlenmesi Projesi'ne ve özellikle aile eğitimi seferberliği çalışmalarına kararlı ve etkili bir şekilde devam edilmelidir.''
-''BÖLGE ÇOCUKLARININ YATILI OKUMALARI ÖZENDİRİLMELİ''-
Başta nüfus planlaması olmak üzere, sağlık ve sosyal hayatla ilgili yaygın bilgilendirme kampanyalarının başlatılması gerektiği vurgulanan raporda, ''Bu bağlamda okullar uygun zamanlarda birer Aile Eğitim Merkezi haline dönüştürülmelidir. Şiddet, ancak yaşamın değerli kılınması eğitimiyle önlenebilir. Sistemin bireye verdiği değer ve bunun gerçek hayata yansıması önemli tutulmalıdır'' denildi.
Bölge çocuklarının her türlü masrafı devletçe karşılanmak üzere, değişik illerde ve yatılı olarak okumalarının özendirilmesi gerektiği vurgulanan raporda, başkaca sıralanan bazı öneriler de şöyle:
''Bölgede güçlü bir sosyal bilimler üniversitesi kurulmalıdır. Bu bölgede hizmet üretmeleri için ülke düzeyinde
sivil örgütler özendirilmeli v
e devletçe desteklenmelidir. Bölgede insan hakları, çocuk ve kadın hakları bilinci her yolla geliştirilmelidir. Bilge köyü olayı sonrası
mağdur duruma düşen tüm çocuklar en kısa zamanda devlet korumasına alınmalı, önce
psikolojik tedavileri yapılmalı ve sonra eğitimlerine devam etmeleri için her fırsat sağlanmalıdır.''
-''MARDİN VE DİĞER İLLERDE RİSK HARİTALARI ÇIKARTILMALI''-
Bölgenin tamamında devlet adaletinin ön plana çıkartılarak, güvenlik zafiyetinin tamamen ortadan kaldırılması gerektiği vurgulanan raporda, şunlar belirtildi:
''Toplumda demokrasi kültürünü geliştirmek, şiddetle ilgili farkındalık duygularını yaratmak için bölgede sürekli ve yaygın kültürel etkinlikler yapılmalıdır. Mardin ili, ilçeleri ve köyleri için risk haritaları çıkartılmalı, bu çalışma tüm diğer iller için de yapılmalıdır. İlgili tüm kurumlara sosyologlar alınmalıdır. Kurumların, ailelerin, toplumun
gelişimi-değişimi sosyolojik olarak araştırılmalı, ihtiyaç duyulan çözümler zamanında üretilmelidir.
SHÇEK ve RAM gibi kuruluşların kadroları güçlendirilmeli, okullardaki
rehber öğretmen açığı giderilmelidir.''