İstanbul 13. Ağır
Ceza Mahkemesince
Silivri Ceza İnfaz Kurumları Yerleşkesi'nde görülen davanın bugünkü
duruşmasına, gazeteci-yazar
Tuncay Özkan,
Cumhuriyet gazetesi
Ankara Temsilcisi Mustafa
Balbay ve eski Özel
Harekat Dairesi Başkan Vekili İbrahim
Şahin'in de aralarında bulunduğu
tutuklu 41
sanık katıldı.
Tutuklu yargılanan
Başkent Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mehmet
Haberal, eski
İnönü Üniversitesi Rektörü Prof. Dr.
Fatih Hilmioğlu,
emekli Tuğgeneral Levent Ersöz,
Mustafa Dönmez,
Mehmet Ali Çelebi, Hüseyin Keskin ve
Oğuz Bulut ise duruşmaya gelmedi.
Duruşmada, tutuksuz yargılanan emekli
Orgeneral Hurşit
Tolon, Hüseyin Nazlıkul, Adnan Bulut, Hüseyin
Vural Vural ve İlyas Çınar da hazır bulundu.
Duruşmada söz alan sanık
Tuncay Özkan'ın avukatı Ahmet Çörtoğlu, dünkü oturumda savcının duruşmaya gözlemci olarak katılan
CHP milletvekillerinden Şahin Mengü'nün bir sanıkla olan avukatlık ilişkisi nedeniyle milletvekilliğinin düşmesi için duruşma tutanaklarının
TBMM'ye gönderilmesini istediğini hatırlattı.
''
Ergenekon''
iddianamesinde
Şahin Mengü ile Tuncay Özkan arasında geçen konuşmalara yer verildiğini ifade eden Çörtoğlu, ''
Savcı, vekillikle ilgili olan bilgi ve birikimini altına
imza attığı iddianamede de kullansaydı'' dedi.
Duruşmada daha sonra, Tuncay Özkan
sorgu ve
savunmasını yapması için salondaki kürsüye geldi.
Özkan, savunmasına geçmeden önce neyle suçlandığı konusunda hala bilgisi olmadığını belirterek, ''Savunma yapma isteğim sonsuzdur. Tarihi
sorgulama, yüzyılın büyük sorgusunda bu iddianame sakattır ve siz kabul ettiğiniz için de bu sorunları yaşıyoruz. Bana soracağınız her soruya
yanıt vereceğim. Bildiğim her şeyi açıklayacağım. Bunu savunma olarak da kabul edersiniz. Dün yaşananlardan sonra da hala akıllanmadım sayın başkanım'' diye konuştu.
"HER ŞEY UNUTULUR, BU ZULÜM HATIRLANIR"
İkinci ''Ergenekon'' davasının tutuklu sanığı gazeteci-yazar Tuncay Özkan, iddianamenin ''Türk hukukunun Kerbelası'' olduğunu ileri sürerek, ''Zulmüyle hatırlanacaktır. Her şey unutulur, bu zulüm hatırlanır'' dedi.
İstanbul 13.
Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmada savunmasını yapan Özkan, iddianameyi ve hazırlayan cumhuriyet savcılarını eleştirdi. Suçu konusunda hala bilgi sahibi olmadığını iddia eden Özkan, suçunu öğrenmek için 70 sayfalık dilekçe verdiğini söyledi.
Özkan, ''TBMM'yi ortadan kaldırmaya teşebbüs etmek''le suçlandığını belirterek,
matbaa ustası olan ve kurşun zehirlenmesi nedeniyle
kanser olup 42 yaşında ölen babası
Ziya Özkan'ın, TBMM çalışanı olduğunu kaydetti.
Meclis'in her bir karesinde çocukluğunun geçtiğini anlatan Özkan, ''Bahçesindeki ağacın dalından
elma koparıp yedim. İlk sapanımı meclisin bahçesindeki ağacın dalından yaptım. Babam 42 yaşında öldüğünde TBMM'nin bize bağladığı dul ve yetim aylığı ile okuduk. TBMM'yi ortadan kaldırmaya teşebbüs ettiğim iddiasını bana nasıl yazarlar? TBMM'de en son görevim Cumhuriyet Gazetesinin parlamento şefliğiydi. Böyle bir suçlamanın olması için vicdansız olmak lazım. Bahçesine kadar tanıdığım, ağacından
meyve koparıp yediğim o meclisi, benim tarafımdan ortadan kaldırmaya götürüyorlar. Elinizde bir don lastiği, nereye uzarsa oraya çekiyorsunuz'' görüşünü savundu.
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel'in dün duruşmaya gözlemci olarak katılan CHP milletvekillerinin ''milletvekilliklerinin düşürülmesi talebini'' eleştiren Özkan, ''Duruşmada aleniyet varsa, TBMM iç tüzüğü gereğince de üyeleri denetim faaliyetlerini yürütebilir. Demokrasi dersi verenlerin
demokrasiyi iyi öğrenmesi gerekir. Metinlerin arkasına dayanılarak
politika yapılmaz. Savcılık makamı dün
siyaset yapmıştır. Biz hukuk arıyoruz, onlar politika yapıyor. Ergenekon iddianamesi büyük bir hatayla başlıyor. Savcılık makamının algıladıklarına değil, algılamadıklarına hayranım. Savcılara göre bu sanıkların yapamadıkları bir şey yok. İddianamede bir kahraman yaratılıyor. Pelerinleri var uçar diyorlar. Anlayamadıklarına da Ergenekon diyorlar. Ergenekon diye bir şey var ama algılayamıyorlar'' iddiasında bulundu.
''Savcılar, iddianamenin hem efendisi, hem kölesi olmuştur'' görüşünü ileri süren Özkan, iddianameyi ölü doğan bir bebeğe benzetti.
''
Alevi olmak''la suçlandığını anlatan Özkan, ''
Muharrem ayındayız, buyurun, bize de iftara bekleriz. İnançlarımızdan dolayı da mı sorgulanacağız? Ben gözaltına alınacağımı biliyordum. Çıktım, televizyonda söyledim. Ben doğruluk için burada varım'' dedi.
Özkan, iddianamenin siyasi bir plan olduğunu ileri sürerek, şunları savundu:
''Özgür, cesur, mert ve yazdıklarına güvenilen bir iddianame için çok şey feda edebilirim. Demokrasi güvercinini, Recep'in tavuğu haline getirmeye çalışıyorlar. Ben bunu kabul etmem. Yeminle söylüyorum, özür dileyecekler. Herkes ölümlü, güç dediğiniz şey ateşten bir top. Kimin elinde çok kalırsa yakar. Savcılık içinde bulunduğu durumdan kurtarılmalıdır. Umarım yanlış anlamazlar ve bataklıktan çıkmak için dost elimi tutarlar. Bu kinle, bu sevgisizlikle gidecekleri bir yer yoktur.''
Tutuklu sanık Tuncay Özkan, ''Beni gönderecekleri Silivri'den öteye bir yer var mı? Buradan öteye Silivri'ye yaptıracağınız bir
mezarlık kaldı. Ona da varım. Savcılığın tutumuna ilişkin söyleyeceklerim bunlardır'' diye konuştu.
Mahkeme heyetine de seslenen Özkan, ''Lütfen bana söyleyin, benim hatam ne? Ben nerede yanlış yaptım? Niye öyle bakıyorsunuz? Okuyup kabul ettiğiniz metin bir politik metin. Bu iddianame Türk hukukunun Kerbelasıdır. Zulmüyle hatırlanacaktır. Her şey unutulur, bu zulüm hatırlanır'' iddiasında bulundu.
Özkan, ''Niye burada olduğumun delillerini sunacağım. Beni öldüreceklerdi, onun için buradayım'' dedi.
İstanbul Adliyesinde ''Matkap Operasyonu'' ile ilgili savcıya ifade verdiğini belirten Özkan, ''İfade verirken
Zekeriya Öz de odaya girdi. O da dinledi. Matkap dosyasını getirin. Bu
mafya liderini dinleyin.
Zekeriya Öz'ü dinleyin'' diye konuştu.
AA