Allah'ına kadar Tayyip!
Efendiler, sebep sonuç bir tarafa...
Ne olursa olsun nihayet, ahir ömrümüzde
Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni temsil eden bir kişinin sesinin, hem de uluslararası ceberrutlara karşı gür bir şekilde çıktığını duymak nasip oldu...
Biz alışmışız bu ülkenin tepesindekilerin, bizleri temsil edenlerin sümsük tavırlarına ve de itilip kakılmayı bizlere “büyük diplomatik başarı” diye yutturmalarına!.. Ülkemizi birinci dereceden ilgilendiren hayati ilişkilerde bile, bir kenara konulup konu mankeni olarak kullanılmaya...
Ekranda daha ilk andan itibaren duyduklarıma inanamadım...
Başbakan çatır çatır,
İsrailliyi param parça ediyor, hiç evelemeyip gevelemeden eşkıyalığını, cinayetlerini, entrikalarını suratlarına vuruyor...
Allahına
kurban Recep
Tayyip Erdoğan!..
Diasporacı tuzağı!
Davos lobisi belli ki bu toplantı ile
Peres’i aklamak için seferberdi!.. Peres İsrail’in haklı olduğunu “mecburen
katliam!” yaptığını söyleyecek, etrafına yerleştirilen katılımcılar da “Adam haklı, bak çare kalmamış” zeminini hazırlayacaklardı
hesap bu!..
Bir kere toplantıyı yönettirmek için oraya oturttukları herif yamuk!..
Washington Post gazetesi yazarı David Ignatius... Seçilmiş
ajan!..
Ortadoğu’da İsrail yanlısı görüşleriyle yazdığı yazılarla ünlü.. Bu zat yani Bay Ignatius, daha önce de Türkiye’nin bölgedeki girişimlerinden oldukça rahatsız bir isim... Türkiye’yi yazılarında “
Osmanlı tavrını andırıyor” diye yorumlamış.
Çok ilginçtir, aynı zamanda,1920 yılında ABD’ye göç eden bir
Ermeni ailenin çocuğu! Aslen Harputlu olduğu belirtiliyor. ABD’deki Ermeni lobisiyle hareket ediyor ve Türkiye aleyhine özellikle de dış politikalarını eleştiren yazıları bulunuyor.
Bu adamı, bu özellikleriyle bu oturumu yönetsin (yönlendirsin) diye oraya oturtmuşlardı ve ne yapıyordu?..
Başbakan’ı kolundan tutup çekiştirmeye teşebbüs ediyordu!..
O sahneyi görünce... O anda dedim ki, “Aha da şimdi Tayyip buna bir çakacak, herif Keto gibi uçacak!..” Bereket, Başbakan o kadar Kasımpaşalı olmadı, herifi şöyle bir silkeledi tamam...
Monşer cemaati ayaklandı!
Atatürk Havaalanı’na iner inmez, “içimizdeki İsrail!” Başbakan’a mikrofonu uzattı, patronlardan talimatlı “Ne yaptın, İsrail’le ilişkileri mahvettin mi!!?” sorusunu patlattı!..
O da şöyle dedi “Ben monşer değilim. Çekirdekten
siyasetçiyim. Monşerlerin adetini bilmek de istemem. Milletimize sünepelik yakışmaz!..”
Şimdi “monşer lobisi”nin memleket sathına yaydığı yorum şudur. “Türkiye bedel ödeyecek. 24
Nisan’da ABD’deki
Yahudi lobisi Obama’nın
Ermeni olayları konusundaki rutin açıklamasında ’soykırımı’sözcüğünü kullanmasına karşı lobi yapmaz... ABD Kongresi’ne gelebilecek herhangi bir soykırımı tasarısı herhangi bir sıkıntı olmadan geçer. İsrail’in kapalı kapılar ardından dile getirdiği ‘
Hamas terör örgütü, bizim Hamas’la mücadelemizi eleştiriyorsunuz siz de aynısını Kürtlere yapmıyor musunuz’ tezi artık daha yüksek sesle dile getirilir.
PKK ile mücadele konusunda ABD ve
Avrupa’daki Yahudi lobisinden gördüğü
destek ortadan kalkar...”
Olabilir!.. Haysiyetli olmanın bedelidir, şereftir... Asıl olan şudur...
Atatürk’ten sonra Türkiye’nin teslim alındığını, “uysal
koyun” haline getirildiğini söylemiyor muyuz?..
Buyrun işte, nihayet bir Başbakan’ın sesi çıktı...
Recep Tayyip Erdoğan, İsrailliye “Yanlış yapıyorsun” derken ABD’ye de çaktı mı?.. Çaktı... Bunu da AB kaynaklarına yakın bir merkezde yaptı mı?.. Yaptı...
“Diplomatik skandalmış da, uluslararası ilişkilermiş de... Hem onlardan
ödül almış, şimdi de bu ne işmiş de!. İç siyaset, yerel seçimler aşkınaymış da..”
Sonuçta yaptı ya, çaktı ya!..
Neyse bedeli, haysiyetin bedelidir!..
BEHİÇ KILIÇ - YENİÇAĞ