Yasal vârisler olarak kendilerine sorulmadan alınan bu karardan müteessir olduklarını söyleyen Ünlükul, uyarıyor: “Külliyattaki hangi eserin ne kadar neşredileceği her hükümete göre değişecektir. Bu da Risalelerin neşrini engeller.”

Bediüzzaman Said Nursi’nin kardeşi Abdülmecit Ünlükul’un torunu ve yasal vârislerinden Seyda Ünlükul, Risale-i Nurların devlet tekeline geçirilmesi yanlışından geri dönülmesini istedi. “Risaleler manen tüm Nur talebelerine aittir, isteyen istediği gibi aslına bağlı kalarak neşredebilir, yayabilir. Risalelerin neşir ve yayımını sadece Diyanet’e vermek hem baskı sayısını hem de okunmasını azaltacaktır.” dedi.

Zaman'ın haberine göre, Seyda Ünlükul, Bediüzzaman Said Nursi’nin kardeşi Abdülmecit Ünlükul’un torunu. Risale-i Nurların müellifi Bediüzzaman’ın yasal vârislerinden merhum Ünlükul ailesinin temsilcisi. Risale-i Nurların devlet tekeline geçirilmeye çalışıldığı bugünlerde yapılan yanlıştan ivedi olarak dönülmesi gerektiğini söylüyor. Ünlükul, Risale-i Nurların orijinal nüsha birliği sağlanarak serbestçe neşredilmesini istediklerinin altını çizerken, Üstad’ın talebinin de bu olduğunu vurguluyor. Risale-i Nurların devletleştirilerek neşredilmesi, Bakanlar Kurulu kararı ile Diyanet İşleri Başkanlığı tekeline verilmesi gibi girişimlere karşı çıkan Ünlükul, bugüne kadar her türlü hukuki ve fiili engelleme ve zorluklara göğüs gererek neşir vazifesini üstlenen yayınevlerine engel olunmaması gerektiğini kaydediyor. Ünlükul, orijinal nüsha birliği çalışmasını yıllardır savunduklarını, bunun için tüm ilgilileri, akademisyen ve yayınevlerini bir araya getirmek için gayret gösterdiklerini anlatıyor. Risale-i Nurları devletin de neşretmesinin Üstad’ın en büyük arzularından biri olduğunu belirten Ünlükul, ancak bunun ‘devletten başka kimse neşretmesin’ anlamına gelmediğine işaret ediyor.

Konuyla ilgili tartışmaları değerlendiren Seyda Ünlükul, Risale-i Nur hizmetinin sadece Türkiye ile sınırlı olmadığının altını çiziyor. “Risaleler 130’dan fazla dile çevrilmiş durumda. Diyanet tüm dillerde neşrini ve dağıtımı da üstlenecek mi?” diye soruyor. Bunun mümkün olmaması durumunda yapılacak uygulamanın sadece Türkiye’de Risalelerin neşrinin engellenmesine yol açacağını vurguluyor. Bu kararlar alınırken yasal vârisler olarak kendilerinin görüşlerine başvurulmamasından müteessir olduklarını ifade eden Ünlükul, özetle şu görüşleri dile getiriyor: “Risale-i Nurlar manen tüm Nur talebelerine aittir, isteyen istediği gibi aslına bağlı kalarak neşredebilir, yayabilir. Risalelerin neşir ve yayımını sadece Diyanet’e vermek onların hem baskı sayısını hem de okunmasını azaltacaktır. Torba yasaya dayalı olarak Risale-i Nurların devletleştirilmesi sonrasında inisiyatif tamamen siyasi iradede olacak. Külliyattaki hangi eserin, hangi miktarda, hangi nüsha esas alınarak neşredileceği siyasetin ve her hükümetin tarzına ve hedefine göre değişken ve belirsiz olacak. Sanki devletleştirilen Risale-i Nurları hükümetlerin daima aslına sadık kalarak basacakları, Risale-i Nur hizmetinde bulunacakları algısı oluşturulmuştur, bunun garantisi nedir? Anayasa Mahkemesi’nin bu yanlışa dur demesini umuyoruz.

Yasal vârisler olarak kanunlar çerçevesinde muhatap olmamız gerekmesine rağmen yok sayılmakla birlikte Risaleleri isteyen ve halen neşreden yayınevlerine engel olunması da ayrıca bizi rahatsız ediyor. Dileğimiz Risalelerin herkes tarafından orijinal nüsha birliği sağlanarak neşredilebilmesi. Risale-i Nur ekseninde Kur’an ve iman hizmetinde bulunan birçok cemaatin kendi yayınevleri var, bunların neşir ve yayımı engellenmemeli. Bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da hizmetlerine serbestçe devam edebilmeli. Diyanet de neşretmiş olduğu Kur’an-ı Kerim’in çağımıza bakan bir nevi tefsiri olan Risale-i Nur külliyatını da ücretsiz olarak tüm kütüphanelere ve talep edenlere sunmalı.”ZAMAN