Bu gelişme,
Baykal'ın sadece ıslak
imza değil,
Ergenekon,
Balyoz,
Erzincan ve kozmik oda süreçlerindeki tezlerinin de büyük
darbe aldığının habercisi.
Baykal, başından beri belgeye karşı retçi tavır sergiledi. "Fotokopi, fasa fiso" yollu ifadeleri sürekli tekrarladı. Yargılananların yanında yer aldı; devlet kurumlarına güvensizlik beyan etti. Islak imzalı belgeyi ispatlayan her tespiti, belgeyi itibarsızlaştırma yoluna gitti. Israrla istediği
jandarma incelemesinden çıkan sonuca rağmen, geri adım atmayacağı da anlaşılıyor. Nitekim, şimdi '
parmak izi' istiyor.
Ülke geleceğini yakından ilgilendiren diğer
dava ve soruşturmalarda kendini gösteren bu tavır, tutarlı bir politikaya işaret etmiyor. Kaldı ki, tecrübeli
siyaset adamının, bütün bunların ne anlama geldiğini bilmemesi imkansız. Darbeler dahil
kriz dönemlerini bizzat yaşadı. O halde, Baykal'ın duruşunu anlamak için yürüttüğü strateji ve kodlarına bakmak gerekiyor.
Darbe/cunta tartışmalarından alnının akıyla çıkmasının, Türkiye'ye normalleşme yolunda önemli fırsatlar sunacağı çok açık. 'Darbe' kuşkularının boş olmadığını göstereceği gibi dengeleri
yerli yerine oturtacak. Böyle bir gelişme, kuşkusuz
iktidarın da lehine. AK Parti'nin
mağduriyet/meşruiyet/hareket alanını genişletmesi; anayasa değişikliği dahil yasal düzenlemelerin önünü açması muhtemel. Halkın,
referandum ve cumhurbaşkanlığı seçimine ilişkin tercihlerini etkilemesi de.
CHP, bugün için böyle bir sürece girilmesini pek istemiyor.
Buna paralel, asker-
sivil ilişkilerinin ideal sınırlarına çekilmesiyle ilgili yönü de var meselenin. CHP liderliği, iktidar-asker uyumu ve uzlaşmasına mesafeli duruyor. Her hadiseyi rejim sorununa çekme, askeri müdahil/müttefik konumda tutma çabası bundan. 28
Şubat ve 27 Nisan'da da böyleydi. Baykal, askerin damarına basıyor adeta. Her fırsatta, hükümet desteğinde TSK'ya savaş açıldığını ileri sürüyor, askeri 'sinmiş, savunmada' gösteriyor, 'mağdur askerlerin haklarını kimin koruyacağını' soruyor, Genelkurmay'a suskun kaldığını hatırlatıyor. Baskıyı, sadece hükümete değil, komuta kademesine de uyguluyor. Demokrasi ve askerin iç dinamikleri açısından tehlikeli söylemin getireceklerinin farkında elbette. Bunu, çatışma kültürünün siyasetten kurumlara sıçramasında sakınca görmeyen ideolojik gelenek göze alabilir ancak.
"Islak belgenin sahte olduğu ortaya çıkarsa Ergenekon
iddianamesi çöker. Çünkü iddianame bu tür belgelere dayandırılmıştır." demişti CHP lideri. Şimdi tersi oldu, kendi iddiaları çöktü. Şüphesiz,
Albay Dursun Çiçek itiraf etse bile inanmayacak, avukatlık sürecek. İşin sırrı Balyoz planı için söylediklerinde gizli: "Doğruysa, benim dünyam çok sarsılır."
ZEKAİ ÖZÇINAR-ZAMAN