Ali Saydam'ın Akşam'daki yazısının ilgili bölümü...
Aslında ‘Risk olmadan
kazanç da olmaz’... Ancak bu
akşam için bu
kural geçerli değil. Bu akşam
Türk Milli Takımı kaybetse de alkışlanacak... İşi
Avrupa’nın en iyi dört
takımından biri noktasına kadar getirdiği için alkışlanacak. Neredeyse yedeksiz çıkıp oynadığı için alkışlanacak... 300 Spartalı gibi elenip gitse de alkışlanacak... Yani siyasi
iletişim açısından sıfır risk... Bir de kazanırsa, siz seyreyleyin gümbürtüyü...
Risk yok, kazanç çok... Bir siyasi liderin eline siyasi kariyeri içinde kaç kez geçer böyle bir iletişim fırsatı? Belki bir, haydi bilemediniz iki ya da üç kere... Bakalım siyasi liderler bu olanağı nasıl kullanacaklar? Konuyu tahmin üzerine yazmamak için bizim
Ankara Sorumlumuz İsmail Küçükkaya’yı aradım.
Baykal, uzun gerekçeler ileri sürerek, özellikle de bu işten ‘popülist bir siyasi
rant’ çıkarmamak adına gitmeyeceğini söylemiş. Küçükkaya Baykal’ın iyi niyetinden şüphe etmiyor. Hatta biraz da geç kaldığı için ‘buldumcuk’ tavrı takınmak istemediğini düşünüyor.
Başbakan ise, büyük olasılıkla
cumhurbaşkanı gidiyor diye gitmiyormuş. DSP Başkanı
Zeki Sezer ise
Brüksel’de olmasına rağmen gitmiyormuş... ‘Masraf olmasın’ diye herhalde... Bahçeli’den bir haber yok. Kapalı kutu... Anglosaksonlar ‘No communication!’ derler hani...
Prof. Donald Wright’in 6 bin deneklik ünlü araştırmasına göre insanların
tercih ettikleri en etkili iletişim yüzyüze olanı. İkinci sırada görüntülü
telefon (video call) geliyor. Üçüncü sırada sesli iletişim, dördüncü sırada ıslak imzalı
mektup. Beşinci sırada ise imzalı
faks var. Altıncı ve son sırada, insanların en itici bulduğu iletişim aracı geliyor: SMS ve e-
posta...
Onun için Sayın
Deniz Baykal, benden size bir dost tavsiyesi: Tabii ki öncelikle maça gidin. Ama gitmezseniz de hiç değilse bu kez SMS göndermeyin. Ya telefon edin, ya da örneğin, ıslak imzalı bir mektup yollayın.