Deniz
Baykal, bazı
iddianameleri seviyor, bazılarını sevmiyor. Mesela,
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı değerli
Abdurrahman Yalçınkaya’nın, okuyanlara ‘Cumhuriyet gazetesinde siyasi
makale olarak yayınlansa yeridir’ dedirten iddianamesine bayılıyor.
Buna mukabil,
Zekeriya Öz’ün ‘
Ergenekon iddianamesi’nden nefret ediyor.
Bir ‘solcu’ ve ‘sosyal demokrat’ olan, memleketimizde sosyal demokrasiyi tesis etmesi beklenen Baykal, bundan bir süre önce, sevdiği iddianame çerçevesinde bir konuşma yapmış,
Anayasa Mahkemesi’nin elbette gereğini yerine getireceğini söylemişti.
Elbette yerine getirilecek ‘gerek’,
iktidar partisinin kapatılmasıydı.
Böyle mi olacak, bilmiyoruz...
Bekliyoruz.
Fakat Baykal’ın, sevdiği iddianame kadar, nefret ettiği iddianameyle de ilişkisi sorunlu.
Her zaman problem potansiyeli taşıdığı için sevdiğini niçin sevdiğini biliyoruz da, nefretinin nedenlerini çözemiyoruz.
Daha önce, ‘Ergenekon
örgütünün avukatı olduğunu’ söylemişti.
Şimdi de, iddianameyi küçümsüyor.
Böyle iddianame olmazmış. Bu, olsa olsa, ‘Biri Bizi Gözetliyor evinin
tutanak belgesi’ymiş.
Mesela şöyle diyor: ‘’Ergenekon denilen örgüte yönelik olarak
Türkiye’nin yetkililerinin harcadığı
mesai, eğer Türkiye’de
PKK terör örgütünün girişimlerine yönelik harcanmış olsaydı belki de
Güngören’deki bu olayı yaşamazdık.’’
Görüyorsunuz değil mi?
Hukuka saygılı sosyal demokrat
siyasetçiyi görüyorsunuz...
Hem iddianameyi gözden düşürmeye, işlevsizleştirmeye, iddiaların altını boşaltmaya çalışıyor, hem ‘Ergenekon denilen örgüt’ ifadesini kullanarak böyle bir örgüt yokmuş gibi davrananların elini güçlendiriyor, hem de şimdiden Güngören olayının faillerini ilan ediyor:
Bu işi PKK yapmıştır, ötesi yok.
Bu işi başkaları yaptıysa peki?
Üstelik ‘dost bombalar’da
parmak izi bulunan başkaları?
O başkalarının amacı, siyasete duyulan ihtiyacın ortadan kaldırıldığı kaotik bir vasatı
egemen kılmak ve sıcak müdahaleye zemin hazırlamaksa?
Baykal, nefret ettiği iddianamedeki ‘suç dosyaları’nı da görmüyor.
Suçlanan isimler konusunda hiç oralı değil.
Ne yani, böyle bir örgüt yok mu Sayın Baykal?
Danıştay hakimi Mustafa
Yücel Özbilgin makamında öldürülmedi mi?
Danıştay baskınını gerçekleştiren katilin ‘
Susurluk paşası’yla (ve diğer mütekait askerlerle) ilişkisi belgelenmedi mi?
Cumhuriyet gazetesinin bahçesinde patlatılan ‘dost bombalar’ın, bizatihi örgüt yöneticilerince
Kara Kuvvetleri’nden aşırıldığı ortaya çıkmadı mı?
Ergenekon yöneticilerinin ‘ülkemizde’ tespit ettiği ‘450 bin
hain’den biri, gazeteci
Hrant Dink değil miydi?
Kuva-yı milliye yemini yaptıran Fikri
Karadağ kim?
Muzaffer Tekin niçin intihara yeltendi?
Bunları duymamış olamazsınız...
Hadi bunları duymadınız diyelim... 40 yıl önce ‘cuntacılık’ oynayıp orduyu
darbeye kışkırtan saygıdeğer ve duayen gazeteciyi de duymamış olamazsınız.
Bu gazeteci ağabeyiniz, üstelik,
Ergenekon soruşturması çerçevesinde de içeri alınmıştı.
Hepinizin ağabeyidir.
Hukuka saygısı yoktur. Siyaset kurumundan ruh gibi tırsmaktadır ve şu yaşında bile üşenmeden darbe kovalamaktadır.
AHMET KEKEÇ- STAR GAZETESİ