CHP Genel Başkanı Deniz
Baykal,
Anayasa Mahkemesi,
Danıştay ve
Yüksek Seçim Kurulu (YSK) arasında bir
kaos olduğunu, bu kaos karşısında hukuk mekanizmalarının işlemediğini savunarak, ''Bütün bunların temelinde
Başbakan'ın 'Türkiye'de ikinci bir
Anayasa Mahkemesi mi var?' değerlendirmesi yatıyor'' dedi.
Baykal, toplantıya verilen arada yaptığı açıklamada, Türkiye'nin,
belde belediyeleriyle ilgili çeşitli kurumların aldıkları kararlar sonucu büyük bir hukuk krizinin içine sürüklendiğini savundu.
''Türkiye'de fevkalade yanlış bir durumun oluşmasına
seyirci kalındığını'' iddia eden Baykal, ''Yasal düzenlemeden sonra Anayasa Mahkemesi'nin aldığı karar, buna bağlı olarak Danıştay ve YSK'nın aldığı karar, Türkiye'de bir hukuk kaosunun, hukuk kargaşasının potansiyel olarak ülkemizde barınmakta olduğunu somut bir şekilde ortaya çıkarmıştır. Yapılan bu yanlışlıklar Türkiye'de hukuk sisteminin ciddi bir kaosa her an dönüşebilecek bir tabiat taşıdığını ortaya koymuştur. Çok üzüntü verici olmuştur. Bu asıl sorundan belki daha önemli bir konudur'' diye konuştu.
YSK'nın Danıştay'ın konuyla ilgili kararını değerlendirdiğini ve
dava açan belediyelerin
seçime katılabileceklerini karara bağladığını hatırlatan Baykal, şöyle konuştu:
''Bunun üzerine çok garip bir şeye
tanık olduk. Anayasa Mahkemesi Başkanı yeni bir karar açıklar gibi bir değerlendirme yaptı. Bir süre sonra Anayasa Mahkemesi'nin böyle bir yeni kararının olmadığı Anayasa Mahkemesi Başkanvekili'nin açıklamasıyla ortaya çıktı. Bunun üzerine Anayasa Mahkemesi Başkanı 'Biz eski karara
destek veren insanlar bu düşünceyi dile getirdik' diye, hukuk sistemimizde bu güne kadar hiç tanık olmadığımız bir açıklama yaptı.
Yargı organları kararlarını yorumlayarak değil, kararların kendileriyle konuşurlar. Karar, alındıktan ve ilan edildikten sonra kendi başına bir gerçeklik, hukuki değer kazanır. Bu niteliğiyle karar, ilgili bütün diğer kamu ve hukuk kurumları tarafından değerlendirilir, yetkileri dahilinde gereken adımlar atılır. 'Biz o kararla şunu demek istedik' diye YSK kararına karşı Anayasa Mahkemesi Başkanı'nın bir açıklama yaptığına tanık olduk. Örneği görülmemiş bir şey.''
-''KAOS KARŞISINDA HUKUK MEKANİZMALARI İŞLEMİYOR''-
Danıştay'ın aldığı kararla ilgili bir sorun olması halinde bunun çözümü için İdari Dava Daireleri Genel Kurulu'na
itiraz edileceğini, bunun hukuk sisteminde belli olduğunu anlatan Baykal, bu yola başvurmayıp, ''Biz öyle söylemek istemedik, böyle söylemek istedik'' şeklindeki bir açıklamanın hukuk sisteminde yeri olmadığını kaydetti.
Anayasa Mahkemesi'nin 8 üyesinin açıklama yaparak, Yüksek Mahkeme Başkanlığınca yapılan açıklamayı desteklemediklerini duyurduğunu hatırlatan Baykal, sözlerini şöyle sürdürdü:
''O kararın Anayasa Mahkemesi'nin tavrıyla ilgili başkan tarafından yorumlanışının kendileri açısından kabul edilemez olduğunu söylemişlerdir. Bir kaos daha çıkmıştır. Anayasa Mahkemesi içinde kaos var. Anayasa Mahkemesi ile Danıştay, YSK kararları arasında bir kaos var ve kaos karşısında hukuk mekanizmaları işlemiyor. Konuşuluyor...
Bütün bunların temelinde Başbakan'ın 'Türkiye'de ikinci bir Anayasa Mahkemesi mi var?' değerlendirmesi yatıyor. Başbakan bunu söylüyor. Başbakan bunu söyledikten sonra Anayasa Mahkemesi Başkanı o kararı yorumluyor. Böyle bir şey olabilir mi? Hukuka yakışır mı? Anayasa hukukunu
uygulama konumunda olan bir kuruma yakışır mı böyle şeyler? Karar ortada. İsteyen istediği gibi yorumlar. Varsa bir yanlışlık, o yanlışlık karşısında gerekeni yetkili merciler yapar. Yol, yöntem, hukuk var.''
-''CUMHURBAŞKANI'NIN ALDIĞI KARAR HUKUKİ ZAFİYET İÇİNDE''-
Türkiye'de hukukun hızla kaybolduğunu savunan Baykal, Anayasa'nın 105. maddesinin 2. fıkrasının ''Cumhurbaşkanının tek başına yayınladığı kararların ve emirlerin aleyhine hiçbir yargı organına başvurulamayacağını'' öngördüğünü söyledi.
Baykal, Cumhurbaşkanı Gül'ün Dokuz
Eylül Üniversitesi Rektörlüğü'ne yaptığı atamanın ardından bu konudaki başvuru üzerine
Ankara 15. İdare Mahkemesi'nin yürütmeyi durdurma kararı verdiğini hatırlattı. Baykal, karar çıkmasının hukuka aykırı olmadığını, ''tam hukuka aykırılık'' söz konusu olduğunda bütün düzenlemelerin geçerliliğini yitirdiğini ifade etti.
''Türkiye'de cumhurbaşkanlığı uygulaması demek ki yargı organları tarafından, Anayasa'da çok açıkça 'bunların aleyhine yargıya başvurulamaz' denilmiş olmasına rağmen, iptal edilebilecek zafiyetler taşıyor. Böyle bir şey düşünülebilir mi?
Cumhurbaşkanı'nın aldığı karar o kadar hukuki zafiyet içindeki Anayasamızın 105. maddesinin 2. fıkrası dahi o kararı koruyamamış. Çünkü bugün ayrıntılarını basında gördük, yarım gün çalışan birisi
rektör olarak atanmış. Mümkün değil... Daha sonra da yarım günden tam güne geçişle ilgili usul, geçmişe yönelik olarak evrakta oynamalar yapılma suretiyle kitabına uydurulmak istenmiş. Her yerde perişanlık. Türkiye'ye böyle bir tablo yakışıyor mu?
Bu kadar çürümenin
Cumhurbaşkanlığına kadar, Anayasa Mahkemesi'ne kadar tırmanmış olması Türkiye'ye yakışıyor mu? Ne var bunların altında? Bunların altında hukuka, kurala saygı gösterme sorumluluğunu taşımayan bir
siyaset anlayışı var. O siyaset anlayışı Cumhurbaşkanlığı konusunda bu zafiyeti ortaya çıkarıyor. Devletin en önemli yargı kurumları, Başbakan'ın açıklaması, o açıklamayı değerlendirmek isteme arayışları, bu arayışların en yukarı yargı organlarında yer bulmuş olması sonucunda işler çığrından çıkıyor.
YSK toplantı halinde, YSK ne karar alacak? Üyeler Anayasa Mahkemesi Başkanı'nın açıklamasını reddetmişler. Şimdi ne olacak hep beraber bakıyoruz. Yakışmıyor, gerçekten çok acı bir tablo. Büyük üzüntü içindeyim. Bu hukuk kaosu, hukuk kargaşası Türkiye'de yönetimin hangi sorunlarla ülkeyi karşı karşıya bıraktığını bir kez daha önümüze çıkarmıştır.''
CHP Genel Başkanı
Deniz Baykal, Anayasa Mahkemesi, Danıştay ve Yüksek Seçim Kurulu (YSK) arasında bir kaos olduğunu, bu kaos karşısında hukuk mekanizmalarının işlemediğini savunarak, ''Bütün bunların temelinde Başbakan'ın 'Türkiye'de ikinci bir Anayasa Mahkemesi mi var?' değerlendirmesi yatıyor'' dedi.
CHP Parti Meclisi (PM), Genel Başkan Deniz Baykal başkanlığında toplandı. Baykal, toplantıya verilen arada yaptığı açıklamada, Türkiye'nin, belde belediyeleriyle ilgili çeşitli kurumların aldıkları kararlar sonucu büyük bir hukuk krizinin içine sürüklendiğini savundu.
''Türkiye'de fevkalade yanlış bir durumun oluşmasına seyirci kalındığını'' iddia eden Baykal, ''Yasal düzenlemeden sonra Anayasa Mahkemesi'nin aldığı karar, buna bağlı olarak Danıştay ve YSK'nın aldığı karar, Türkiye'de bir hukuk kaosunun, hukuk kargaşasının potansiyel olarak ülkemizde barınmakta olduğunu somut bir şekilde ortaya çıkarmıştır. Yapılan bu yanlışlıklar Türkiye'de hukuk sisteminin ciddi bir kaosa her an dönüşebilecek bir tabiat taşıdığını ortaya koymuştur. Çok üzüntü verici olmuştur. Bu asıl sorundan belki daha önemli bir konudur'' diye konuştu.
YSK'nın Danıştay'ın konuyla ilgili kararını değerlendirdiğini ve dava açan belediyelerin seçime katılabileceklerini karara bağladığını hatırlatan Baykal, şöyle konuştu:
''Bunun üzerine çok garip bir şeye tanık olduk. Anayasa Mahkemesi Başkanı yeni bir karar açıklar gibi bir değerlendirme yaptı. Bir süre sonra Anayasa Mahkemesi'nin böyle bir yeni kararının olmadığı Anayasa Mahkemesi Başkanvekili'nin açıklamasıyla ortaya çıktı. Bunun üzerine Anayasa Mahkemesi Başkanı 'Biz eski karara destek veren insanlar bu düşünceyi dile getirdik' diye, hukuk sistemimizde bu güne kadar hiç tanık olmadığımız bir açıklama yaptı.
Yargı organları kararlarını yorumlayarak değil, kararların kendileriyle konuşurlar. Karar, alındıktan ve ilan edildikten sonra kendi başına bir gerçeklik, hukuki değer kazanır. Bu niteliğiyle karar, ilgili bütün diğer kamu ve hukuk kurumları tarafından değerlendirilir, yetkileri dahilinde gereken adımlar atılır. 'Biz o kararla şunu demek istedik' diye YSK kararına karşı Anayasa Mahkemesi Başkanı'nın bir açıklama yaptığına tanık olduk. Örneği görülmemiş bir şey.''
-''KAOS KARŞISINDA HUKUK MEKANİZMALARI İŞLEMİYOR''-
Danıştay'ın aldığı kararla ilgili bir sorun olması halinde bunun çözümü için İdari Dava Daireleri Genel Kurulu'na itiraz edileceğini, bunun hukuk sisteminde belli olduğunu anlatan Baykal, bu yola başvurmayıp, ''Biz öyle söylemek istemedik, böyle söylemek istedik'' şeklindeki bir açıklamanın hukuk sisteminde yeri olmadığını kaydetti.
Anayasa Mahkemesi'nin 8 üyesinin dün açıklama yaparak, Yüksek Mahkeme Başkanlığınca yapılan açıklamayı desteklemediklerini duyurduğunu hatırlatan Baykal, sözlerini şöyle sürdürdü:
''O kararın Anayasa Mahkemesi'nin tavrıyla ilgili başkan tarafından yorumlanışının kendileri açısından kabul edilemez olduğunu söylemişlerdir. Bir kaos daha çıkmıştır. Anayasa Mahkemesi içinde kaos var. Anayasa Mahkemesi ile Danıştay, YSK kararları arasında bir kaos var ve kaos karşısında hukuk mekanizmaları işlemiyor. Konuşuluyor...
Bütün bunların temelinde Başbakan'ın 'Türkiye'de ikinci bir Anayasa Mahkemesi mi var?' değerlendirmesi yatıyor. Başbakan bunu söylüyor. Başbakan bunu söyledikten sonra Anayasa Mahkemesi Başkanı o kararı yorumluyor. Böyle bir şey olabilir mi? Hukuka yakışır mı? Anayasa hukukunu uygulama konumunda olan bir kuruma yakışır mı böyle şeyler? Karar ortada. İsteyen istediği gibi yorumlar. Varsa bir yanlışlık, o yanlışlık karşısında gerekeni yetkili merciler yapar. Yol, yöntem, hukuk var.''
-''CUMHURBAŞKANI'NIN ALDIĞI KARAR HUKUKİ ZAFİYET İÇİNDE''-
Türkiye'de hukukun hızla kaybolduğunu savunan Baykal, Anayasa'nın 105. maddesinin 2. fıkrasının ''Cumhurbaşkanının tek başına yayınladığı kararların ve emirlerin aleyhine hiçbir yargı organına başvurulamayacağını'' öngördüğünü söyledi.
Baykal, Cumhurbaşkanı Gül'ün
Dokuz Eylül Üniversitesi Rektörlüğü'ne yaptığı atamanın ardından bu konudaki başvuru üzerine Ankara 15. İdare Mahkemesi'nin yürütmeyi durdurma kararı verdiğini hatırlattı. Baykal, karar çıkmasının hukuka aykırı olmadığını, ''tam hukuka aykırılık'' söz konusu olduğunda bütün düzenlemelerin geçerliliğini yitirdiğini ifade etti.
''Türkiye'de cumhurbaşkanlığı uygulaması demek ki yargı organları tarafından, Anayasa'da çok açıkça 'bunların aleyhine yargıya başvurulamaz' denilmiş olmasına rağmen, iptal edilebilecek zafiyetler taşıyor. Böyle bir şey düşünülebilir mi?
Cumhurbaşkanı'nın aldığı karar o kadar hukuki zafiyet içindeki Anayasamızın 105. maddesinin 2. fıkrası dahi o kararı koruyamamış. Çünkü bugün ayrıntılarını basında gördük, yarım gün çalışan birisi rektör olarak atanmış. Mümkün değil... Daha sonra da yarım günden tam güne geçişle ilgili usul, geçmişe yönelik olarak evrakta oynamalar yapılma suretiyle kitabına uydurulmak istenmiş. Her yerde perişanlık. Türkiye'ye böyle bir tablo yakışıyor mu?
Bu kadar çürümenin Cumhurbaşkanlığına kadar, Anayasa Mahkemesi'ne kadar tırmanmış olması Türkiye'ye yakışıyor mu? Ne var bunların altında? Bunların altında hukuka, kurala saygı gösterme sorumluluğunu taşımayan bir siyaset anlayışı var. O siyaset anlayışı Cumhurbaşkanlığı konusunda bu zafiyeti ortaya çıkarıyor. Devletin en önemli yargı kurumları, Başbakan'ın açıklaması, o açıklamayı değerlendirmek isteme arayışları, bu arayışların en yukarı yargı organlarında yer bulmuş olması sonucunda işler çığrından çıkıyor.
YSK toplantı halinde, YSK ne karar alacak? Üyeler Anayasa Mahkemesi Başkanı'nın açıklamasını reddetmişler. Şimdi ne olacak hep beraber bakıyoruz. Yakışmıyor, gerçekten çok acı bir tablo. Büyük üzüntü içindeyim. Bu hukuk kaosu, hukuk kargaşası Türkiye'de yönetimin hangi sorunlarla ülkeyi karşı karşıya bıraktığını bir kez daha önümüze çıkarmıştır.''