Deniz
Baykal, Ergenekon'u değerlendirdi. NTV'de soruları yanıtladı.
İşte Baykal'ın gündeme ilişkin değerlendirmesi;
- Bu üslup bizim üslubumuz değil. Bu demode bir üslup,
hakaret etmeye, hatta
küfür etmeye yönelik bir üslup. Bu konuda söylenebilecek bir şey yok! Ben kimseye hareket etmiyoruz, benim işim bu değil.
- Bakınız iki önemli
dava süreci var. Bu süreçler arasında değiş tokuş yapma gayreti var.
- Bugün çok acı bir haber okuduk. Bir iş adamı, Ergenekon'un kasası olduğu söylenen kişi 11 aydır tutukludur. Eşi diyor ki, eşim gözaltına alınınca, geçinemedim bu nedenle Yalova'ya taşındım. Yani bunu anlamak mümkün değil. Şimdi cezaevinde ölmesin diye kalkıp,
tahliye ediyorsunuz. Ne kadar acı! Bunu savunmak mümkün mü? Hukuk işliyor diyorlar, nasıl bir hukuk bu? İkisini nasıl karşılaştırırsınız. Birisi parti kapatmayla ilgili ve dünyanın kabul ettiği bir bir kurum, diğerinde ise bakın nasıl işliyor hukuk.
- Bir
emekli askerin söylediklerine bakın lütfen. Dün, Sarızeybek açıklama yapıyor. Nasıl bir iş bu!
- Bakın
Sinan Aygün'e. Bakıyorsunuz çalışma odasından
silah çıkıyor. Bir an için düşünün bu silahı kim koydu? Bunu bilmiyoruz... Üzerinde
parmak izi yok, kimse silahla ilgili birşey bilmiyor. Bu karakolda herşey tespit ediliyor. Sonra
baskın düzenleniyor ve Aygün'ün odası didik didik aranıyor. Şimdi soruyorum, bu silah o an bulunsaydı ne olacaktı?
- Son iki günde ortaya çıkan bir durum var. 12 Temmuz'da galiba
bomba bulunmuş sonra
imha edilmiş. Böyle birşey olur mu? En önemli
delil yok ediliyor.
-Siz
soruşturma yürütüyorsunuz. Bunun için Ankaralarda kalkıp
operasyon düzenleyip, Aygün'e kadar hatta bir gazeteci olan Baybal'a kadar uzanıyorsunuz. Sonra size delil olan bombaları imha ediyorsunuz. Delil imhası, delillerin yok edilmesi. Delillerle başlıyorsunuz,
kıyamet koparıyorsunuz sonra da delilleri yok ediyorsunuz.
-
Danıştay cinayetinde kalkıp,
Başbakan çıkmıştır ve bu çok derin bir cinayettir demiştir. Yahu sen Başbakansın bırak buna adliyeler baksın. Sonra da kalkıp, hukuk bunu tespit etmiş ve tek kişilik bir
eylem olarak nitelemiştir; ailesi bile bunu böyle söylemiştir.
-Sonra Ümraniye'de bulunan bombalar ele alınmış, Başbakan açıklama yapmış
Dışişleri Bakanı açıklama yapmıştır. O zaman davaya gerek yok. Dışişleri bakanı sanane? Gördük istihbaratı, sonunda gelinen durumu hepbirlikte gördük. Bu çok yanlış bir durum. Ak Parti'ye
yandaş medya, bunların ismini söylemek istemiyorum, ama yazmışlar sonra da adli işlem yapmıştır.
Savcı tek başına çalışmıyor. Nerden biliyorum? Yahu gazeteciler yazıyorlar açın Star'ı açın Yenişafak'ı onlar yazıyor.
-Sinan Aygün'ün yok kasasından şu çıktı. Sanane ne? Seni ne ilgilendirir adamın parası, zengin bir adam. Şimdi bakın olayın gidişini çok işi görelim. Söymediklerimin hepsi doğrudur. Bomba dediler, bombayı imha ettiler.
- Son olarak dün söylenenler. Temmuz'un 7'sinde şunlar olacakmış. Bunlar deli saçması şeyler. Bunlar Türk halkını ne sanıyorlar! Siyaset, adaleti çok tehlikeli bir oyuna itiyor. Malesef çok kötü şeyler oluyor. Bunlar çocuk mu kandırıyor? Bunların hepsi palavra, hemde büyük palavra!
-Toplumda ülkenin kaderiyle ilgilenen pekçok kimse suspus olmuş kenara çekilmiş onları göreve davet ediyorum. Başbakan kalkıp
iddianame iki gün sonra gelecek diyor. Sen nereden biliyorsun kardeşim? Sonra bana kalkıp sen Ergenekoncuların avukatı mısın diyorsun. Bakın ben size söylüyorum. Başbakan eğer bu davanın savcısı gibi hareket ediyorsa bende bunların avukatıyım!
-Ülkede bunlar araya girecek resmi bir yer bırakmadılar. Biz
cumhurbaşkanı seçim sürecinde söyledik. Cumhurbaşkanını battal etmişssiniz,
Anayasa Mahkemesi'nde sorun olan bir partinin üç çekirdeğinden birini cumhurbaşkanı yapmışsınız. Bunlar yakışıyor mu? Şimdi
Türkiye, cumhurbaşkanını arıyor. Emekli askerlere, emekli cumhurbaşkanlarına bakıyorlar. Böyle mi olur yahu!
-Biran önce
toplum, kamuoyu ve yargı görevini yapmalıdır.
-Bakın lütfen dikkat edin! Birileri sokağa çıkıp, daha tutuklamalar olmadan
darbe söylentilerle, İstanbul'da yürüyüş yaptı. Birileri kalkıp darbeye hayır mitingi yaptı.
Allah Allah! Bir darbedir aldı gittti, toplum sanki bir darbe tehtidi varmış gibi bekleyişi sokulmak, bir önlem alınsın talebini yükseltmek. Böyle bir bekleyişe sokalım ki bu
gözaltılar makul gözüksün.