Geçen hafta, "
Baykal için düğmeye kim bastı?" diye sorarken, bir ölçü hatırlattım: İş, neticesiyle belli olur. Netice ortada: Baykal gitti, Kılıçdaroğlu geldi. Herhalde hâlâ, "bu, iktidarın komplosu" saçmalığını ağzına alan çıkmaz. Çıkarsa, "
AK Parti,
CHP'nin başına Kılıçdaroğlu'nu getirdi" zırvası, kargaları bile güldürür...
Ben tezimde ısrarlıyım. CHP'deki
operasyon, bir statüko operasyonudur. Zira
vesayet rejiminin sahipleri, tam anlamıyla köşeye sıkıştı. Cuntacılardan
hesap sorulmaya başlanması, özellikle
Danıştay saldırısının
Ergenekon davasıyla birleştirilmesi,
darbecilikten
muvazzaf general ve amirallerin tutuklanmaya başlaması,
Abdi İpekçi, Uğur
Mumcu, savcı Doğan Öz, Çetin Emeç cinayetlerinin, PKK- Ergenekon bağlantılarının karanlıklardan kurtulmaya başlaması, vesayetin ağalarını bir çaresizlik cenderesine soktu. AK Parti'yi içten bölemiyorlar, kapatamıyorlar ve darbe yapılamıyor... Statükoya, bir yarma harekâtı gerekiyor.
Hedef, AK Parti iktidarına son vermek. CHP, MHP ve BDP, yeni oyuncular olarak görülüyor. Bu üçlüden, bir
koalisyon çıkartmak
hedefine kilitlenildi.
YSK'nın,
referandum için 120 gün demesi, Türkiye'yi en uzun dört aya mahkûm etti. Bunu bir fırsat olarak görüyorlar. Stratejileri şöyle:
Önce CHP'nin başından Baykal gidiyor. Çünkü CHP'yi yüzde 20'lere sabitledi. Dünkü anketlerle devreye hemen girildi. "Kılıçdaroğlu ile CHP 14 puan sıçradı..." haberleri, bildik numaralar. "
Gandi Kemal" parlatması ise,
Tansu Çiller ve
Mesut Yılmaz parlatmalarından ezberimizde... Bu medyanın daha ilk günkü tavrından işkillendiğimizi, geçen hafta yazdık. Baykal ile ilgili görüntüler ilk yayınlandığında, herkes ne oluyor derken, onlar gerçek mi, montaj mı demeden, "eşini milletvekili ile aldatan Baykal
istifa etmeli" dediler. Yeni kurtarıcının "Gandi Kemal" olduğunu da yine ilk onlar ilan ettiler. Yani kendini 1.
Kuvvet zanneden "medyamız" yine başrollerde.
CHP kurultayından sonra,
Anayasa Mahkemesi kararı beklenecek.
Anayasa değişikliği paketi iptal edilirse, yeni bir moral
mevzi kazanılacak. İptal edilmezse, referandum sürecindeki operasyona geçilecek.
Provokasyonlar için düğmeye basılacak. Muğla'daki olaylar, büyük şehirlere taşınacak. Paralel olarak, AK Parti'yi
kapatma düğmesine basılacak. Dün Zaman'da, iki
Yargıtay üyesi arasındaki konuşmalar yer aldı. İlginçtir bu konuşmaların sahipleri, "konuşmalar bize ait değil, ses analizi için suç duyurusu yapıyoruz" demiyorlar. Ne diyorlar o konuşmalarda: "Ersan'a da şunu söyledim; 'Bunu yaparsan Yargıtay başkanısın.' Yapmazsan, beni hiç ilgilendirmez. Üç tane adaysınız;
Abdurrahman Yalçınkaya,
Kadir Özbek ve sen. Üçünüzün hangisinin öne geçeceğine bağlı. Kadir'e de söyledim. O da etkili bir şeyler yaptı. Şu anda Abdurrahman Bey bir dava daha açabilir."
Referandum sürecinde
kapatma davası açılması, AK Parti seçmenini ürkütmeye, sindirmeye yönelik olacak. Referandumda hayır çıkartmak için canla başla çalışacaklar. Evet, statüko Baykal için düğmeye bastı ve zincirleme reaksiyon başladı. Ancak,
toplum mühendisliğindeki reaksiyonların çoğu geri tepiyor. Milletle uğraşmak, toplum mühendislerini hep yenilgiye uğrattı. Şu anda da bir bataktalar ve kıpırdadıkça batıyorlar.
Hâlbuki milletle ve halkın seçtikleriyle inatlaşmaktan vazgeçebilirler. Bu
ülke hepimizin ve hepimize yer var. Sadece, hukukun üstünlüğünü, hepimizin eşit yurttaşlar olduğunu kabul etmek gerekiyor, bu kadar...
Mesela istense,
Kemal Kılıçdaroğlu ile
demokratikleşme için yeni bir sayfa açılabilir. Kılıçdaroğlu, CHP'yi Ergenekon'un avukatlığından azleder ve demokratikleşmeye
destek verir.
Değilse, CHP'de uyandırdığı heyecana rağmen, Sayın Kılıçdaroğlu, komplonun bir parçası olmaktan kurtulamaz. Onun isminin yanına da, bir "son kullanma tarihi" düşülür...
HÜSEYİN GÜLERCE-ZAMAN