CHP Genel Başkanı Deniz
Baykal, ''Bakın
Bursa'dan söylüyorum; valileri, genel müdürleri, daire müdürleri, herkes aklını başına alsın. Türkiye'de 'ben sırtımı AKP'ye,
Başbakan'a dayadım' diye kimse güvenmesin. AKP ile gelenler APS ile giderler'' dedi.
Bursa Fomara Meydanı'nda partisince düzenlenen mitingde halka hitap eden Baykal, sözlerine ''İyi ki siz varsınız. Türkiye'nin güvencesi sizsiniz'' diyerek başladı.
Baykal, Bursa'nın sadece bir
kent değil aynı zamanda tarihin, kültürün, medeniyetin en sağlam kalelerinden biri ve sanayinin göz bebeği bir kent olduğunu dile getirerek, ''Otomotivin, tekstilin, tarımın, sanayinin öncüsü Bursa'da yaşayanlar, Bursalılar nasılsınız, iyi misiniz? İşleriniz, keyfiniz yerinde mi?'' diye sordu.
Türkiye'de yapılan yanlışların ağır faturasını ödeyen kentlerin arasında Bursa'nın da bulunduğunu, insanlarının boynunun bükük olduğunu dile getiren Baykal, Türkiye'de
Kasım 2008 itibariyle resmi rakamlarla işsiz sayısının 1 milyon arttığını, gerçek ölçülerle bakıldığında işsizliğin yüzde 22 seviyesine geldiğini savundu.
Baykal, Türkiye'nin bugün büyüyen
ülke olmaktan çıkıp, küçülen bir ülke haline geldiğini öne sürerek, ''(Efendim sıkıntı dünyada var. ABD'de ekonominin küçülmesinden daha büyük hızla ekonomi Türkiye'de küçülüyor. ABD'deki işsizlikten daha büyük işsizlik Türkiye'de yaşanıyor). Yani, 'Kriz ABD'de çıktı' diyorlar; dayağı biz yiyoruz Türkiye'de. Benim
işçim, vatandaşım işten atılıyor, benim fabrikam kapanıyor. Sen, ne
tedbir aldın?'' diye konuştu.
Türkiye'de, bu yıl sadece Ocak ayında 138 bin kişinin borcunu ödeyemez hale geldiğini savunan Baykal, yılın tümüne bakıldığında belki bu rakamın 1,5 milyon olacağını, ancak bir tedbir alınmadığını ifade etti.
DENİZ BAYKAL SANA BUNU EYLÜL AYINDA SÖYLEDİ
Baykal, hükümete
ekonomik krize yönelik 7 tane çare söylediğini, ancak Başbakan'ın bunlara itibar etmediğini iddia ederek, şöyle konuştu:
''Çaren var; 7 tane söyledim. Bağırdı, çağırdı, olumsuz laflardan canım sıkıldı, ben de hak ettiği cevabı verdim, biliyorsunuz. 'İktidar değilsin ben
iktidarım, 40
fırın...' falan deyince bu, bak dedim; 'iktidar olmak ayrı adam olmak ayrı'.
Hani bizde bir hikaye vardır. Adam oğluna demiş ki; 'oğlum' demiş 'vezir olmuşsun ama adam olamamışsın' demiş. Ben de bunu hatırlatıverdim. Anlaşılıyor, etkili oldu, üslubunu biraz toparladı.''
Hükümetin, başlangıçta itibar etmediği önerilerden bir tanesini uygulamaya koyduğunu belirten Baykal, şöyle devam etti:
''Senin aldığın bu vergiler dünyada diğer ülkelerde alınmıyor. 'İndir bunu, 6 ay ' dedik. Bu 3 ay indirdi, ama indirdi. Bizim söylediğimizi yaptı. Şimdi birkaç gündür bir canlanma var. Herkes 'aman ne güzel stoktaki arabaları satıyoruz' diye seviniyor. Satarsın tabi
Deniz Baykal sana bunu eylül ayında söyledi. O zaman uygulasaydın, daha iyi olurdu.''
Baykal, ayrıca işçinin üzerinde dünyanın en yüksek vergisi bulunduğunu, bunun indirilmesi gerektiğini vurgulayarak, ''Bakın Bursa meydanında söylüyorum; yakında hükümet buraya da gelecek. Ama ne zaman gelecek, yıkıldıktan sonra, harabe ortaya çıktıktan sonra... Kardeşim, yıkılmadan yap ya... Bu ortamda işçi çalıştırmaktan daha güzel bir iş yok. Bir eve ekmek götürülmesine fırsat vermekten daha güzel bir şey yok. Bunu yapan insanı, o
Maliye Bakanı'nın gidip alnından öpmesi lazım'' diye konuştu.
Kredi kartı borçlularına kolaylık getirilmesi gerektiğine işaret eden Baykal, ''Başbakan 'Türkiye'deki
kredi borçlularının dürüst olduğuna inanmıyorum' diyor. Başbakan'a sormak lazım; '(sen işsiz kalmanın, evine ekmek götürememenin ne demek olduğunu bilir misin?)'' dedi.
YOLSUZLUK ÇAĞ ATLAMIŞTIR
Türkiye'de, bu hükümet döneminde cumhuriyet tarihinin en büyük yolsuzluklarının yaşandığını ileri süren Baykal, ''Geçmiş hiçbir hükümet bu ölçüde yolsuzluklara bulaşmış değildir. Bu hükümet döneminde yolsuzluk çağ atlamıştır. Orta çağdan sanayi çağına geçmiştir'' dedi.
Baykal, yolsuzlukların artık şirketleştiğini ifade ederek, ''Eskiden yolsuzluk yapan utanır, mahcup olurdu. Bunlar hiç utanmıyorlar, mahcup değiller. Bunlar millete, devlete
hizmet etmiş gibi dolaşıyorlar'' diye konuştu.
Deniz Feneri konusuna değinirken, Başbakan'ın dosyanın kabına, rengine değil içindeki dosyalara bakması gerektiğini ifade eden Baykal, ''Geniş, rahat adam'' ifadelerini kullandı. Baykal, şöyle devam etti:
''İnsanın her duygusu istismar edilir ama insaf ediniz. İnsanların dini inancı, vecibesi istismar edilebilir mi?... Böyle yaparak sadece parasını aldığı insanları aldatmış olmuyor. O insanlar parayı dini vecibesi için veriyor. O para yerine ulaşıyor mu? Ulaşmıyor. Ulaşmamanın sorumlusu kim
Allah aşkına? Böyle bir vicdansızlık olur mu? Yani bunlar o insanları değil, Allah'ı, peygamberi, dini, imanı, Kuran'ı da aldatmaya kalkıyorlar. Yaşanan olay bu.''
GEL MEHMET ALİ ERBİL'İ ÇAĞIRALIM
Başbakan Erdoğan'a televizyonda
tartışma önerisini de tekrarlayan Baykal, şöyle konuştu
''Bizim milletimiz televizyonda kim doğru söylüyor, kim
sahtekarlık yapıyor gözünden anlar. Çık sen söyle ben söyleyeyim, vatandaş ne düşünüyorsa başımla beraber. 'Gel'. Yok, arkamdan konuşacak. Arkamdan konuşmak sana yakışıyor mu? Başbakan'a kaçmak yakışıyor mu? Başbakan kaçar mı?
Televizyonda bir araya gelelim, Uğur Dündar'dan rica edelim. Eğer Uğur Dündar'ı istemiyorsan Ali Kırca'dan rica edelim, Ali Kırca'yı istemiyorsan Mehmet Ali Birand'dan rica edelim. Onlardan istemiyorsan gel Mehmet Ali Erbil'i çağıralım. O başarılı bir şovmen. Hem eğlence de olur.
Millet de dinler, esprilerini yapar, var mısın? Ben varım, sen var mısın? Ama o şansını kaybetti. Dün
akşam konuştu. Milleti uyardı, 'Aman ha' dedi, 'Bu memleketin gidişatından siz sorumlusunuz, gidişatı iyi görmüyorum'' dedi, anlattı gerekçelerini, çok güzel bir uyarı yaptı. Artık onu kabul etmez Başbakan, olmayıversin öbürlerinden seç. Başka önerdiğin birisi varsa bilelim, bak ben sana öneriyorum.''
MİLLETİN PARASINI YOLSUZLUKLA BAŞKALARINA AKTARMADIM
Deniz Baykal, Meclis'teki milletvekillerine dokunmadan kendisinin ve Başbakan'ın dokunulmazlıklarının kaldırılmasını önerdi.
Başbakan Erdoğan'ın kendisine eskort vermeyi önerdiğine de değinen Baykal, şunları dile getirdi:
''Benim, senin eskortuna ihtiyacım yok. Ben etrafımda koruma polisleriyle, güvenlik güçleriyle, arkamda panzer, önümde eskort, damlara yerleştirilmiş keskin nişancılarla dolaşmıyorum.
Bak bugün Bursa'ya anamın babamın evine gelir gibi geldim. Benim halktan korunmam, kaçmam için bir nedenim yok. Ben
haram, yetim hakkı yemedim, milletin parasını yolsuzlukla başkalarına aktarmadım. Haksız
kazanç peşine düşmedim. Oğlumun da kızımın da torunumun da hesabını veriyorum. Ailemin de hesabını veriyorum. Ne söylediysem milletim için söyledim. İnandığım için söyledim. Söylediklerimin arkasındayım. Sıkışınca
gömlek değiştirmedim, Hikmetyar'ın önünde diz çöküp, sonra Anıtkabir'de durmadım. Nereye kaçacağım? Eskortmuş, ne eskortu? Ben bu milletin, halkın bir parçasıyım...''
Baykal, Başbakan'ın CHP'ye, kendisine ve İsmet
İnönü'ye eleştiriler yönelttiğine işaret ederek, ''Varsa yoksa işi gücü o. Deniz Baykal, CHP, İsmet İnönü. Elinden gelse bir adım daha geriye atacak da oraya kadar gidemiyor. Oraya gidince frene basıyor'' dedi.
VALİLER AKP'NİN EMRİNDE
Tunceli'de dağıtılan yardımlara da değinen Baykal, bunun yoksullukla mücadele ile bir ilgisinin bulunmadığını söyledi. Baykal, şöyle konuştu:
''Seçime iki hafta kala, vali bu işlerin başında,
buzdolabı dağıtıyor. Başbakan da diyor ki; 'Ben valimin arkasındayım'
Yüksek Seçim Kurulu (YSK) 'Olmaz, hukuk,
kanun,
seçimin adaleti var' diyor. 'Beni ırgalamaz' diyor Başbakan. Başbakan'ı ırgalamazmış. YSK, kanun, hukuk ırgalamıyor. Allah aşkına 29 Mart'ta gerekeni yapın da bakalım milletin kararı ırgalıyor mu, ırgalamıyor mu? Bir görelim.''
Baykal, Başbakan'ın
Pozantı ve Eskişehir'deki gezilerine kamu görevlilerinin ''alkışlayıcı
ekip'' olarak taşındığını ileri sürerek, şöyle devam etti:
''Böyle
demokrasi, seçim olur mu? Bakanlar çıkıyor; 'Bizim adayımıza oy vermezseniz hizmet alamazsınız' diyor. Başbakan çıkıyor aynı şeyi söylüyor. Milleti tehdit ederek bir yere varmak mümkün mü? Bunlar milletin kararıyla oraya gelmediler mi? Milletin oyuyla iktidar oldular, şimdi milleti tehdit etmeye kalkıyorlar haddini bildirin bunlara. Derslerini verin bunlara Bursalılar.''
''
Valiler AKP'nin emrinde'' diyen Baykal, şunları kaydetti:
''Bakın Bursa'dan söylüyorum; valileri, genel müdürleri, daire müdürleri, herkes aklını başına alsın. Türkiye'de 'ben sırtımı AKP'ye, Başbakan'a dayadım' diye kimse güvenmesin. AKP ile gelenler Acele Posta Servisi'yle (APS) giderler. Tamam mı? Başbakan'a da buradan söylüyorum; öyle parti otobüsüne
oyuncakları doldurup, mitinge giderken çocuklara oyuncak dağıtmak Başbakan'ın işi değildir. Başbakan o çocuklara oyuncak dağıtacağına o çocukların babasına iş versin... Onu bırakmış çocuklara oyuncak dağıtıyor. Para milletin parası. Buzdolabının da oyuncakların da parası milletin parası. Milletin parasıyla milletin oyunu avlamaya çalışıyor.''
Deniz Baykal, konuşmasının sonunda Bursa'nın
Kestel ilçesinde silahlı saldırı sonucu şehit olan polis memurunun ailesine ve Bursa halkına baş sağlığı diledi.
Bu arada, Baykal'ın konuşma yaptığı sırada miting alanının üzerinden 4 kez geçen ve üzerinde
AK Parti Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Recep Altepe'nin adının yazılı olduğu motorlu
yamaç paraşütü, partililer tarafından
protesto edildi.
Baykal, bunun üzerine ''Aldırmayın, yapmayın. Onlar belki de 'CHP Fomara Meydanı'nı nasıl doldurdu' diye fotoğraf çekiyorlardır. Yapsınlar. Belediyenin son sefasını sürsünler. Değmez kendi hallerine bırakın'' dedi.