Ergenekon avukatından al haberi
Bu yazıya oturduğumda ‘
Ergenekon davası’nın ilk celsesi sona ermiş, ilk
arbede yaşanmış, ilk sözlü sataşmalar muhatabını bulmuş, ilk fırçalar atılmış, Drej Ali-
Sırrı Sakık diyaloğu internet sitelerine düşmüş, ‘Ergenekon’un
sürpriz destekçileri’ çay ve sigara molasına çıkmış, ‘en sürpriz destekçi’ sıfatını anasının ak sütü gibi hak eden
Yaşar Okuyan’a ‘Başkanım, ne olacak bu durumlar?’ sorusu sorulmuş, ikinci celse için tüm
hazırlıklar tamamlanmış,
sanıklar yerlerini almıştı...
İkinci celsede olanları bilmiyorum.
Pardon, bir de ‘çatışma’ haberi geldi.
Bayrakları, flamaları ve anlamlı dövizleriyle
Silivri’ye çıkarma yapan
İşçi Partisi taraftarlarıyla, Ergenekon karşıtları arasında
kavga çıkmış.
Muarızlar, muhalifleri (ESP, DTP, Özgür-Der ve SDP üyelerini)
sopa ve
tahta parçalarıyla dövmeye kalkışmış. Daha doğrusu, muarızlar, ‘Ergenekon davası geri çekilsin,
PKK terörü anında biter’ vecizesinin sahibine verdikleri desteği şiddetle taçlandırmaya çalışmışlar. Bu da, ‘en ilginç
mahkeme anısı’ olarak kayıtlara geçecek bir durum herhalde.
Neyse...
Polis duruma müdahale etmiş de, büyük bir ‘tatsızlığın’ çıkmasına engel olmuş.
İkinci celsede olanları bilmediğim için, İşçi Partili sanıkların avukatlığını üstlenen değerli
Ceyhan Mumcu’nun
tanık talebini mahkeme heyetine iletip iletmediğini de bilmiyorum.
Biliyorsunuz, mahkemede iki tür tanık yer alıyor:
Gizli tanık.
Gizli olmayan tanık.
Gizli tanık, adı üstünde, ‘gizli’ olduğu için, görüş mesafesinden uzak bir
kabine konuşlandırılıyor ve sesi deforme edilerek salona sunuluyor.
Gizli olmayan tanık da, şallak mallak,
Allah ne verdiyse, tüm mevcudiyetini göstererek konuşuyor.
İşçi Partili sanıkların avukatı Ceyhan Mumcu,
duruşma öncesi, Ergenekon davasında yapacakları savunmanın detaylarını açıklarken, ilginç bir isimden söz etmiş ve daha da ilginç sayılabilecek bir çıkış yaparak, ‘
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı
Abdurrahman Yalçınkaya’yı tanık olarak kullanacaklarını’ söylemiş.
Nasıl yani?
Hayır... Elbette olur... Olmamış bir şey değil. Gerekirse başbakanlar da tanık olarak mahkemeye çağrılabilir. Cumhurbaşkanları da çağrılabilir. Olmuştur. Olmalıdır da...
Peki,
Abdurrahman Yalçınkaya tanık olarak kendisini kullandıracak mı?
Mesele bu.
Mumcu’ya göre Başsavcısı bugüne kadar İşçi Partisi için ‘ihtar bile’ vermemiş. Bu da davanın en önemli kanıtlarından biriymiş.
Nasıl yani?
Şöyle:
Başsavcı iki parti hakkında
kapatma davası açmış, birçok partiye ‘uyarı’ cezası göndermiş, ama spekülasyonların odağında olduğu (yahut odağında tutulduğu) halde İşçi Partisi hakkında ‘hiçbir işlem’ yapmamış. Bu da gösteriyormuş ki, bu partinin terör olaylarıyla uzaktan yakından ilişkisi yokmuş. Dolayısıyla, bu partinin ‘sanık’ konumundaki yöneticileri ‘yargılama dışında’ tutulmalıymış.
Olur, hayhay.
Fakat iki ‘şey’ var...
İşçi Partisi terör olaylarına bulaşmamış olabilir. Bence de bulaşmamıştır.
Fakat bu partinin genel başkanı olan zat, ‘oy çoğunluğu’nun bir şey ifade etmediğini, dolayısıyla ‘
demokrasi dışı arayışların’ normal sayılacağını, ilericilerin ‘tankları’ bulunduğunu, ‘Ergenekon davası geri çekilmeden PKK terörünün bitmeyeceğini’ söylemiş, söyleyebilmiş bir adamdır ve mebzul miktar
kripto ve ‘gizli
belge’yle yakalanmıştır.
Hadi bunun takdirini mahkemeye bırakalım.
Peki, Ceyhan Mumcu iyi mi yapmıştır?
İşçi Partisi’ne ‘ihtar bile’ vermemiş olan Başsavcı’yı ne duruma soktuğunun farkında mıdır?
Bir soru da değerli Başsavcı’ya:
Çok güzel iddianameler hazırlıyorsunuz, tadı damağımızda kalan ‘yakın ve uzak tehlike’ değerlendirmeleri yapıyorsunuz...
Peki, demokrasiye yönelik uzak ve yakın tehlikeler karşısında neden kılınızı kıpırdatmıyorsunuz?
Oluyor mu yani?
AHMET KEKEÇ-STAR