Başsavcı, mütalaasında
Cumhuriyet Gazetesi yazarı
İlhan Selçuk'un
Hacıbektaş'ta yaptığı açıklamayı tekrarladı: "Türban insan hakkı değildir."
AK Parti'nin 'takiye' yaptığını ileri sürdü,
kapatma davasının AB ile ilişkileri etkilemeyeceğini savundu. Parti kapatmak için
Ceza Kanunu'nda suç olan fiilleri işleme zorunluluğu olmadığını iddia etti. AK Parti, ön
savunmasında suç
delili gösterilen haberlerin çoğunun tekzip edildiğine dikkat çekmişti.
Başsavcılık buna şöyle
cevap verdi: "Haberlerin tekzip edilmesi, haberin özünü, içeriğini değiştirmeye yetmez."
Başkent Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mehmet Turhan, partilerin kapatılmasını demokratik sistemin 'koruma aracı' gören bu tür yaklaşımların
demokrasiyle bağdaşmayacağına dikkat çekti. Turhan, "Bu demokrasi olmaz, faşist bir diktatörlük olur." dedi.
Gazi Üniversitesi
Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. İlyas Doğan,
halk iradesini önemsemeyen seçkinci çevrelerin sözcülüğünün yapıldığını savundu. Hukuk devletinde
laiklik kadar demokrasinin ve hukukun üstünlüğünün korunmasının da önemli olduğunun altını çizdi.
BBP Genel Başkanı
Muhsin Yazıcıoğlu, "Bu mantık doğruysa o zaman mahkemelere gerek yok." dedi.
Hukukçular Birliği Vakfı Başkanı Avukat
Sinan Kılıçkaya, ön savunmaya rağmen
iddianamede belirtilen hususların hiçbirinde değişiklik olmamasının objektifliğe uymadığına işaret etti.
Anayasa hukukçusu
Levent Köker, AB sürecinin aksamayacağı yönündeki görüşün geçerli olmadığını dile getirdi.
Avrupalı yetkililerin, 'AK Parti kapatılırsa müzakerelerin sonlanacağı' şeklinde açıklamalar yaptığını hatırlattı.
Türkiye Gönüllü Teşekküller Vakfı (TGTV) Başkanı Avukat
Necati Ceylan ise '
türban insan hakkı değil' şeklindeki değerlendirmeye şu karşılığı verdi: "İnançlar ve
kanunlar uluslararası anlaşmaların garantisi altındadır." Başsavcılığın savunmadan bir ay sonra Anayasa Mahkemesi'ne gönderdiği esasa ilişkin görüşleri 45 sayfa ile 16 sayfalık ek ve 2 CD'den oluşuyor.
[Hukukçular tepkili]
Partilere deli gömleği giydiriliyor
Prof. Dr. Mehmet Turhan (Başkent Üniversitesi): Partilerin kapatılmasını demokratik sistemin koruma aracı görmek, demokrasi anlayışıyla bağdaşmaz. Başsavcının dediğiyle demokrasi değil, faşist bir diktatörlük olur. Avrupa'da 2. Dünya Savaşı'ndan sonra 3 parti kapatılmış. Suç niteliği taşımayan eylemleri parti kapatmaya delil sayarsanız
ifade özgürlüğü tehlikeye girer. O zaman siyasi partilere deli gömleği giydirmiş olursunuz.
İrticanın siyasi partilere sızdığı iddiasına anlam vermek mümkün değil. İrtica TCK'ya göre suçtur, cezalandırılır.
Venedik Kriterleri bir partinin kapatılmasını açık bir şekilde terörle ilişkili olmasına bağlar.
Başörtüsü serbestliği özgürlüklerin genişletilmesini amaçlıyor. Laiklikle ilgisi yok.
AB, Başsavcılık gibi düşünmüyor
Prof. Dr. Levent Köker: Bu konu hukuki bir süreç olmaktan çıktı. İddianame ne ise mütalaa da öyle. Kapatma davasının hukuki olmadığını düşünüyorum. Başsavcının AB ile ilgili görüşleri kendisini bağlar. İddianameyle ilgisi yok. Üstelik AK Parti kapatılırsa müzakerelerin sonlanacağı şeklindeki ifadeleri hükümet değil, Avrupalı yetkililer kullandı. Bu cümleleri AB yetkilileri söyledi. Temsil gücü bu kadar yüksek bir partinin kapatılması milletin kapatılması demektir. Başka bir Avrupa ülkesinde bu tür şeyler göremezsiniz.
Davanın objektifliğine şüphe düştü
Sinan Kılıçkaya (Hukukçular Birliği Vakfı Başkanı): Mütalaada yeni bir şey yok. Önceki eleştirileri ortadan kaldırabilecek nitelikte değil. İddianamenin hukuki olmaktan çok siyasi olduğuna ilişkin eleştirilerin haklılığı devam etmektedir. İleri ve geri adım atmaması, davanın objektifliği konusunda şüphe uyandıracaktır.
Sivas'ı karanlık güçlere sormak lazım
Prof. Dr. İlyas Doğan (Gazi Üniversitesi): Mütalaada laik düzeni korumanın değil, hukukun üstünlüğünü kabulde zorlanan çevrelerin fiili etkinliğini sürdürmeye
hizmet eden bir üslup kullanılmıştır. İktidar partisinin kapatılması halinde siyasi
iktidar hukuk darbesiyle el değiştirecek ve yeni bir ara rejime kapı aralanacaktır. 1945'te çok partili hayata geçiş bir vatana
ihanet gibi gösterilmektedir. Başsavcının gönderme yaptığı
Çorum,
Maraş ve Sivas olaylarının da kendiliğinden gelişen olaylar olmadığı anlaşılmıştır. Bu olayları,
sivil siyasi iktidarları devre dışı bırakmaya çalışan karanlık güçlere sormak gerekir. Bir hukuk devletinde laikliğin korunması kadar demokrasinin ve hukukun üstünlüğünün korunması da önemlidir.
Başörtüsü, temel insan hakkıdır
Necati Ceylan (Türkiye Gönüllü Teşekküller Vakfı Başkanı): Başsavcılık, yorumlarını hukukun önüne geçirme tavrını sürdürüyor. Bu, çağdışı kalmış bir durumdur. Halkımız 'başörtüsü inancım' diyorsa bu bir temel haktır. İnançlar ve kanunlar uluslararası anlaşmaların garantisi altındadır. Başsavcının 'türban insan hakkı değil' değerlendirmesi yanlıştır.
Yargıç ve savcılar, yasayı uygular. Tartışmasını yapmaz. Bu tavırlar bırakın hukuk devleti olmayı, kanun devleti olmamızı bile zora sokmuştur. Eğer bu tavır sürerse partilere ve sivil
toplum kuruluşlarına gerek yok. Elit bir kesim kararları alır, halk da bunlara uyar.
Suç işlenmeden ceza olur mu?
Muhsin Yazıcıoğlu (BBP Genel Başkanı): Suç işlenmeden bir partinin kapatılabileceği görüşünü tasvip etmek mümkün değil. Bu nasıl bir hukuk devleti mantığıdır? Hukuk devletinde iddia vardır, savunma vardır, suçun sübuta ermesi için yargılama vardır. Her karar yargı sonucunda verilir. Türkiye gerçek bir hukuk devleti olmalı. Bu mantık doğruysa o zaman mahkemelere gerek yok.
'Türban insan hakkı değil' görüşü İlhan Selçuk'a ait
Başsavcılık, mütalaasında türbanın insan hakkı olmadığını savundu. Bu görüş, ilk olarak
Cumhuriyet Gazetesi İmtiyaz Sahibi İlhan Selçuk tarafından dile getirildi. Selçuk, 16
Ağustos 2006'da Hacı
Bektaş-ı Veli'yi
anma törenlerine katıldı.
Etkinlik kapsamında düzenlenen 'Bilimsel
Devrim ve Kemalizm' konulu panelde konuşan Selçuk, şu ifadeleri kullandı: "Bazıları '
insan hakları' tanımını yanlış yorumluyor. Mesela 'türban takmak insan hakkıdır' diye düşünenler var. Türban takmak insan hakkı değildir. Kadını erkekten aşağı gören, insan haklarına aykırı bir fikrin hayata uygulanmasıdır." Selçuk'a sivil toplum örgütleri sert tepki gösterdi.
Ehl-i Beyt Vakfı Başkanı
Fermani Altun, insanların
inanç ve tercihine göre yaşayabileceğini kaydederek, "Türban insan hakkı değilse nedir?" diye sordu.
TBMM İnsan Hakları Komisyonu Üyesi
CHP"li Ahmet Ersin, insanların istediği kıyafeti giyebileceğini, buna kimsenin itirazı olamayacağını söyledi.
Galatasaray Üniversitesi'nden Doç. Dr.
Ümit Kocasakal, bu yaklaşımın siyasî olduğunu vurguladı. CHP'li Mehmet
Yıldırım ise tepkisini, "Kadınlarımızın yüzde 80'inin başı örtülü. Bunların hiçbiri Cumhuriyet'e karşı değil." sözleriyle dile getirdi.
Mütalaa, 27 Mayıs iddianamesini hatırlattı
Başsavcının mütalaasında niyet okuması yaparak AK Parti'nin takiye yaptığını ileri sürmesi, 228 idamın istendiği
Yassıada yargılamasını hatırlattı. Yassıada mahkemesine sunulan iddianamede DP milletvekili Selahattin İnan'ın şu gerekçelerle idamı istenmişti: "Aslında bir şeyhtir. Ama bu şeyhliğini işine geldiği gibi bazen açıklar bazen açıklamaz. Bunu biliyorum. Şeyh diye geçinir ama şeyhlikle bağdaşır tarafı yoktur. Bunu da biliyorum. Memleketinde şeyh diye zekat toplar, zekatı hayır işlerinde harcayacağına üstüne oturur, biliyorum bunu. Halkı sömürür topraklarını alır, bunu da biliyorum. Gerekirse kendisine karşı direnenleri öldürtür. Hasılı bilmediğim tarafı yoktur. Almanya'ya gitti ama hastalık için değil, ne için gittiğini ben bilirim. Sonra onun davranışları, onun kafasının içi malumunuz. Gerçi burada bulunmadı ama burada olsaydı Selahiyet Kanunu'na muhakkak rey verecekti. Bu itibarla, o da ötekileri gibi anayasayı cebren ihlal etmiştir."