Basından cuntacılara sert tepki !..

Kaos Planı'nın orijinalinin Ergenekon soruşturmasını yürüten savcılara ulaşması ve Adli Tıp'ın raporuyla belgenin altındaki imzanın Kurmay Albay Dursun Çiçek'e ait olduğunun tespiti gazetelerde geniş yer buldu.

Basından cuntacılara sert tepki !..

Dün yayınlanan gazetelerin büyük çoğunluğu olayı manşetten veya birinci sayfadan şüpheye yer vermeyecek şekilde duyurdu. Adli Tıp Kurumu'nun ‘ıslak imzalı' dediği ‘İrticayla Mücadele Eylem Planı'nın orjinalini savcılığa gönderen ve kimliği belli olmayan subayın ihbar mektubunda, plandan haberdar olduğu öne sürülen Genelkurmay Başkanı Org.neral İlker Başbuğ suskunluğunu koruyor. Ancak dün çok sayıda gazeteci köşe yazısında belgeyi konu etti ve Başbuğ'a önerilerini sıraladı. Babıali'nin Başbuğ'a tavsiyeleri özetle şöyle: Köşe yazarları istifa istedi Oktay Ekşi / Hürriyet: Artık Enver Paşa'nın 70 -80 bin askeri Sarıkamış dağlarına gömmesine rağmen kimseye hesap vermediği dönemde değiliz. O nedenle Silahlı Kuvvetlerimiz, Türkiye'nin 1946'dan beri içinde bulunduğu ‘demokratik sistem'in gereklerine kendini artık uydurmalı ve ‘hesap sorulamazlık'tan, ‘hesap sorulabilirlik' zeminine geldiğini kabul etmelidir. Ertuğrul Özkök / Hürriyet: Genelkurmay Başkanı Orgeneral Başbuğ yeni bir belge çıktığı takdirde gereğini yapacağını söylemişti. Komutanı tanırım. Yapacağına eminim. Bu olaydan sonra, artık kamuoyunu tatmin edecek samimi bir açıklamanın yapılması şart oldu. Komutanlarımız bu konuda eleştiri yapan bazı kişileri önyargılı görebilirler. Ama emin olsunlar ki, benim gibi bütün hayatı boyunca ordusuna gözbebeği gibi bakmış insanların kafasında da sorular uyandı. Asıl onlar büyük düş kırıklığı yaşıyor. Vazo belki kırılmadı. Ama bu çatlakla yaşamak da kolay değil. Hasan Cemal / Milliyet: Benim birkaç sorum var. Genelkurmay Başkanı'na sormak istiyorum. Orgeneral Başbuğ, kâğıt parçası derken gerçeği biliyor muydu? Bilmiyor muydu? Zamanın Genelkurmay İkinci Başkanı'na sormak istiyorum. Orgeneral Hasan Iğsız, Birinci Komutan o basın toplantısında kâğıt parçası derken gerçeği biliyor muydu? Bilmiyor muydu? Orgeneral Başbuğ gerçeği bilmiyor idiyse, acaba İkinci Başkan biliyor muydu gerçeği? Bir başka varsayım: komutan da kendi karargâhlarında, burunlarının dibinde hazırlanan bir ‘darbe planı'ndan habersiz olabilirler miydi? Derya Sazak / Milliyet: Albay Dursun Çiçek olayından sonra yapılan spekülasyonlara karşın Başbuğ'un da Özkök'ten farklı bir tutum içinde olacağını düşünmüyoruz. Mektubu doğruysa ve ‘cuntacı' eğilimler varsa Genelkurmay Başkanlığı bunları soruşturarak, kamuoyunu bilgilendirecektir. Türkiye'de darbeler dönemi kapanmıştır. Ve Başbuğ, ‘demokrasiye bağlılığını' defalarca beyan etmiştir. ‘Kağıt parçası' dediği şey, Dursun Çiçek'e ait orijinal imzalı bir belgeyse ve arkasında ‘cunta' varsa komutan herhalde gereğini yapar.” Fikret Bila / Milliyet: Org. Başbuğ, fotokopi üzerinden tartışmalar sürerken, Türk Silahlı Kuvveleri'nin (TSK) demokrasiye ve Anayasa'ya bağlı olduğunu -altını birkaç kez çizerek- belirtmişti. TSK'da aksine eğilim taşıyanlar var ise bunların barınamayacağını yine birkaç kez vurgulamıştı. Kamuoyuna karşı bu taahhütte bulunan Genelkurmay Başkanı'nın, sorumluluğu saptanan kişileri TSK'da barındırmayacağını düşünmek gerekir. Güngör Mengi / Vatan: Başbakan Yardımcısı Arınç dün ‘Ben olsaydım' diye başlayarak Genelkurmay Başkanı'na yol gösteriyordu: ‘O kişiyi (Albay Dursun Çiçek) görevden alırdım. Açığa alırdım. En azından soruşturma neticelenene kadar gö-reviyle ilişkisini keserdim.' Bu aklı Bülent Arınç, Deniz Feneri rezaletini temizleyecek adaletin yolunu açmak için, Zahid Akman'ı RTÜK Başkanlığı'ndan indirmek için kullanmadı ama olsun; Orgeneral Başbuğ, Arınç'ın önerisini yine de yabana atmasın! Fatih Altaylı / Habertürk: Başbuğ, o gün ‘Böyle bir belge yok' diyeceğine ‘Genelkurmay Başkanlığı, Türkiye'ye tehdit oluşturabilecek her türlü faaliyeti izlemekle görevlidir. Bu bize yasaların verdiği bir görevdir' deseydi gün başı biraz daha fazla ağrırdı belki ama bugün ‘doğruları izleyen' veya ‘alt kademesinde olan bitenden haberi olmayan' bir komutan görüntüsü vermiyor olurdu. Umur Talu / Habertürk: Şimdi, ‘ıslak imzalı orijinal belge ve ihbar mektubu' vakasıyla birlikte, Orgeneral Başbuğ'un üstünde ağır tarihi sorumluluk var. Çünkü o günlerde hemen ‘kâğıt parçası' deyivermişti. Belli ki acele etmişti. Çünkü ülkedeki klişelerden biriyle, ‘TSK, demokrasi ve hukuk devletine bağlıdır. Böyle kişileri içinde barındırmaz' da demişti. Çünkü, ‘Yeni belge çıkarsa gereğini yaparım' da demişti. Çünkü, belli süre için başkanlığını üstlendiği Genelkurmay, bilgisi dahili veya haricinde, ‘vatandaşına veya vatandaşın seçimlerine karşı, millet egemenliğine karşı, Anayasa'ya karşı, hukuka karşı, demokrasiye karşı silahlı ve örgütlü komplo üssü' halinde ise eğer... Her halükârda sorumludur! Nazlı Ilıcak / Sabah: Hepimiz, Dursun Çiçek'in, Genelkurmay Başkanlığı tarafından nasıl himaye altına alındığına şahit olmuştuk. Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ, Çiçek, 2009 yılı Askeri Şûra'sında terfi edemeyince, basına yansıyan ‘önü kesildi' iddiaları üzerine, açıklama yapma gereği duymuştu: ‘Deniz Kuvvetleri Komutanlığı'nda sadece bir adet Deniz Piyade Amiral kadrosu var ve bu kadro dolu olduğu için Dursun Çiçek terfi edememiştir.' Belge hakkında ‘kâğıt parçası' demesi ve açıklama sırasındaki asabi tavrı da işin cabası. Bütün bu bilgiler ışığında, yeniden sormak istiyoruz: İlker Başbuğ nasıl davranacak? İstifa mı edecek, yoksa emekliye mi sevk edilecek? Hikmet Çetinkaya / Cumhuriyet: Genelkurmay Başkanı Orgeneral Başbuğ, belgenin fotokopisi ortaya çıkınca, bir basın toplantısı düzenlemiş ve şöyle demişti: ‘Bu bir kâğıt parçası.' Belgenin aslı savcılıkta şimdi... Orgeneral Başbuğ, kurumsal sorumluluk kapsamında gerekeni yapacaktır ama bu olay bununla noktalanmaz. Önce belgeyi gönderen gerçekten subay mı? Belge karargâhta mı üretildi? Sorumlular kimler? Yasemin Çongar / Taraf: Suçu yöneten şahıs ya da suç ortağı olması, Başbuğ'un görevden alınmasını kaçınılmaz kılar... Yok eğer Başbuğ, ‘suçlu' değil de, sadece ‘zaaflı' ise ve karargâhını içten içe oyduğu anlaşılan ‘cunta' konusunda gereğini bundan böyle yapacaksa, o zaman Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç'ın dün söylediği yerden işe başlamalıdır. Yani söz konusu suça adı karışan bütün askeri personeli, dört yıldızlı generaller dahil bütün subayları yargı süreci tamamlanıncaya dek açığa almalıdır. Türk Silahlı Kuvvetleri'ni ve komuta kademesini bir bütün olarak lekelenmekten kurtarmanın tek yolu budur. Ahmet Altan (Taraf): Bizim ordu disiplinden tamamen kopmuş. Kendini "her türlü hukuksuz eylemi yapma hakkına sahip" sanıyor. Bizim ordunun her yanından "hukuksuzluk" fışkırıyor. Türkiye'nin yolunun açılması, gelişmesi ve çağdaşlaşması için ordunun siyasetten çekilmesi, askerlerin hukuk tarafından denetlenebilmesi gerekiyor. Ahmet Kekeç / Star: Durumun ciddiyetini, ‘kâğıt parçası' açıklamasını yapmak zorunda bırakılan ve bir anlamda refüze edilen İlker Başbuğ Paşa da anlamıştır... İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı cunta oluşumunu araştıracak, Başbuğ da kendisini yönlendirenleri ortaya çıkarsın... Gerisi çorap söküğü gibi gelecektir. Ali Bayramoğlu / Yeni Şafak: Bunun bir kâğıt parçası olduğunu söyleyen, aslı ortaya çıkarsa gereğini yaparız, diyen, sahteciliğin peşinde koşan sözleriyle sivil yargıya işaret veren Genelkurmay Başkanı ne yapacak? İstifa mı edecek yoksa özür dileyip, temizliğe mi girişecek? İhsan Dağı / Zaman: Başbuğ'un yerinde olmak istemezdim, ama olsaydım ne yapacağımı biliyorum: Önce beni aldatanlardan hesap sorar, topunu yargıya intikal ettirir, sonra da kendim istifa ederdim. Oral Çalışlar (Radikal): Belge, ordudaki yasadışı bir yapılanmayı, seçilmiş meşru iktidarları zor yoluyla devirmeyi amaçlayan bir komployu kanıtlar nitelikte bir belgedir. (...) Bu belgenin sorumluları yargıya hesap verecekler. TSK, ülkemiz demokrasisinin sınırları içine çekilecek ve asli görevine dönecektir. Cengiz Çandar (Radikal): TSK'yı yıpratma kampanyası yok. TSK içindeki hukuksuzluk halinin böyle örtülmeye kalkışılmasıyla TSK yıpratılmış oluyor. TSK'yı yıpratmanın ve TSK'nın yıpranmasının önüne geçmek, hukukun önüne geçmemekle mümkün olacak. Mızrak çuvala sığmıyor... Taha Akyol (Milliyet): Hukuk sonuna kadar işlemeli, bir daha kimse böyle şeylere cesaret edememelidir. Bu, demokrasi için de TSK'nın itibarı için de zorunludur. Askerler bir de şunu düşünmeli: Niye öyle birkaç yıldır değil, en azından yarım yüzyıldan beri darbeler, cuntalar, müdahaleler, provokasyonlar, andıçlar söz konusudur? Bu problem, "bilgi sızmasını önlemek" gibi teknik bir sorun değil, "askerî ideoloji" ile ilgili ciddi bir sorundur: TSK artık 'toplum mühendisliği'nin çağının geçtiğini görmeli; Harbiye'den itibaren eğitimini buna göre gözden geçirmelidir. Ahmet Taşgetiren (Bugün): 'Kâğıt parçası' tanımlaması, çok erken verilmiş bir yargıdır ve kendi kendisini (Başbuğ) çok peşin bir bağlamadır. Kaldı ki ihbar mektubu, Genelkurmay Başkanı'nı dışarıdan belgeyi yargılayabilecek bir konumda değil, bizzat operasyonun içinde göstermektedir. EKREM DUMANLI ( Zaman): Bu saatten sonra ya hukuki süreç işletilerek ilgili kişiler kanun karşısında hesap verecek; ya da bu ülkenin orman kanunlarına göre yönetildiğine dair laflar duyulacak. SEDAT ERGİN (Hürriyet): Buradaki önemli bir güvence Orgeneral Başbuğ'un, “Benim sözlerim en büyük teminattır” diyerek, ek delil gelmesi halinde gereğinin yerine getirileceğini belirtmiş olmasıdır. Kamuoyu, kuşkusuz kendisinden bu sözlerin gereğini yerine getirmesini bekleyecektir. (...) Türk vergi mükellefleri, bu tür andıç çalışmalarını finanse etmek için vergi vermiyor. YALÇIN DOĞAN (Hürriyet): Belge gerçekten orijinal ise, böyle bir hazırlığın mantığı ne, nerede akıl? (...) İttihat ve Terakki ile yerleşen yüz yıllık gelenek artık yok olma menzilinde.
<< Önceki Haber Basından cuntacılara sert tepki !.. Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER