Hipermarket ve Genelkurmay
Özellikle büyük şehirlerimizde artık çok sayıda ‘hipermarket’ var. Bu çeşit devasa mağazaları sıradan ‘market’lerden ayıran şey, içlerindeki
satılık mal çeşitliliği.
Bir hipermarkette bulunan mal, 22 bin ÇEŞİTİN üstünde. Her bir ÇEŞİT maldan ortalama 10 adet bulunsa, mağazanın içinde veya hemen arkasındaki depoda tam 220 bin ADET maldan söz ediyoruz demektir.
Söz konusu mağazanın müdürü, bilgisayarının başına oturduğunda, diyelim bir paket burgu makarnanın ama onun da belirli bir paketinin hangi gün mağazanın
stokuna girdiğini, kaç gündür rafta beklediğini ve bir müşterinin şikâyeti üzerine hangi gün paketi delindiği için bozuğa ayrıldığını görebilir ve o makarnayı stoktan düşer, buna ilişkin muhasebe işlemi de yapılır.
Aynı hipermarketin bağlı olduğu genel müdürlükte, lojistikten ve tedarikten sorumlu genel müdür yardımcısı, her an
Türkiye çapında bütün market ve hipermarketlerinde hangi çeşit malların azaldığını, hangi mağazaya hangi maldan yeni partiler göndermek gerektiğini bilir, buna göre ana depodan mağazaya sevkiyatı planlar ve yapar.
Bir hipermarkette 22 bin ÇEŞİT ve en az 220 bin adet MALDAN söz ediyoruz, bölgesel depoları bundan kat be kat daha fazla çeşit ve sayıda malı içeriyor olmalı.
Market zincirinin satın aldığı, depoladığı, mağazasına gönderdiği ve sattığı her bir mal tek tek takip edilir, bunlara ilişkin muhasebe kayıtları her an yapılır.
***
Tamam,
Türk Silahlı Kuvvetleri’ni bir bütün olarak veya mesela
Kara Kuvvetleri Komutanlığı’nı bir bütün olarak bir market zinciriyle kıyaslamak yanlış olabilir ama lojistiğin, hele hele TSK’nın göreviyle ilgili ve en hassas ana sarf malzemesi olan
mühimmatla ilgili lojistiğin mantığı aynı. Tedarik ve stok takip
sistemi ile sarf takip sistemi de temelde çok farklı değil.
Bir
el bombası, duyulan ihtiyaç üzerine MKE’ye üretilmek üzere
sipariş ediliyor. Üretim sonrası o el bombası ana depoya giriyor. Oradan gitmesi gereken ihtiyaç sahibi birliğe ulaşıyor. Orada kullanılacak olursa da stoktan düşülüyor, bununla ilgili bürokratik işlemler tamamlanıyor.
Ama önceki gün
Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ’un basın toplantısından öğrendik ki, TSK’nın stok takip sistemi, depodaki her çeşit mühimmat için, tek tek o mühimmatı takip etmek üzere değil, o ÇEŞİT mühimmatı takip etmek üzere kurulmuş. Belirli bir el bombası veya LAW silahı takip edilemiyor.
Bu sisteme bir de herhangi bir birliğin sorumlusunun tek başına bir imzayla ‘Ben bu çeşit mühimmattan üç adet sarf ettim’ demesine dayalı denetim sistemi de eklenince, zaaflar ortaya çıkıyor.
Sistem içinde yer alan herkes biliyor ki, stok takibi, tek tek mühimmatı değil o mühimmat çeşidinin tamamı üzerinden yapılıyor. Sarf çizelgeleri de çok kolayca manipüle edilebiliyor. O zaman, içeriden dışarıya malzeme çıkartmak gerçekten çok kolay demektir.
Alırsınız bir eğitim tatbikatı için yanınıza 10 tane LAW silahı,
akşam dönüşte de, ‘Hepsini kullandım’ dersiniz, olur biter. Bir günde birden fazla LAW silahınız olur TSK envanterinden düşülmüş ama kullanılmaya hazır biçimde elinizde olan.
***
Neyse ki yanlışın neresinden dönülse kâr. Genelkurmay Başkanı Orgeneral
İlker Başbuğ’un bana göre söylediği en önemli şey, bu stok takip sisteminin baştan sona değiştirildiği, artık mühimmat çeşitlerini değil tek tek her bir mühimmatı takip edebilecek yeni bir sistem kurulduğuydu. Yine Orgeneral Başbuğ, sarf çizelgelerinin de bundan böyle tek başına birlik komutanı tarafından değil, üst komutanları tarafından da imzalanacağını, böylece bir kademe denetim daha getirileceğini söyledi.
Çok geç kalınmış olmakla birlikte bu önlemler işe yarayabilir, en azından sokakta askeri menşeli bir mühimmat bulunduğunda bunun takibi sonuna kadar yapılabilir.
İSMET BERKAN-RADİKAL