Uluslararası Stratejik
Araştırmalar Kurumu (
USAK) Başkanı
Sedat Laçiner,
Tunceli'nin
Sarıyayla Karakolu'na yapılan baskınla ilgili
eleştirilere Türk Silahlı Kuvvetler (
TSK)'in kızıp sinirleneceğine, sorulara odaklanabilmesi halinde çok doyurucu açıklamalar yapabileceğini söyledi. 'Mütareke basını' sözünün maksadını hayli aşan bir ifade olduğuna dikkat çeken Laçiner,
Genelkurmay Başkanı
Orgeneral İlker Başbuğ'un hukuku çok zorladığını, hatta
silah arkadaşlarına
destek olayım diye hukuk çizgisini dahi yer yer aştığını savundu.
Laçiner,
terör örgütü
PKK tarafından Tunceli'nin Sarıyayla Karakolu'na 1 Mayıs'ta düzenlenen ve 4 askerin şehit edildiği
hain saldırıyla ilgili değerlendirmelerde bulundu. TSK'nın özellikle eleştiriler karşısında zorlandığını ileri süren Laçiner, bazen bu eleştirenlerin hainlikle suçlayabildiğini ifade etti.
Tunceli Saldırısı'ndan sonra çıkan eleştirilerin geçmişte görülen pek çok eleştiriden farklı olarak ideolojik olmaktan ziyade daha
teknik olduğunu dile getiren Laçiner, "Doğrusunu isterseniz TSK kızıp sinirleneceğine gerçekten sorulara odaklanabilseydi çok doyurucu açıklamalar yapabilirdi. Çünkü bu soruların cevaplarını Genelkurmay kadar olgunlukla
yanıtlayabilecek ikinci bir yer yok bu
ülkede. Fakat TSK bunu yapmak yerine 'mütareke basınından da beter' diyerek medyanın önemli bir kesimini hainliğin de ötesine geçmekle suçladı. Kanaatimce maksadını bir hayli aşan bir ifade. Bu tür ifadeler ile Genelkurmay sadece birkaç gazeteciyi değil geniş kitleleri de her geçen gün karşısına alıyor. Bugün şu mahalle, yarın öbür mahalle Genelkurmay'ın samimiyetini sorgular hale geliyor. Bence TSK'nın asıl maksadı bu değil. Ortada büyük bir
iletişim sorunu var." dedi.
Sadece kamuoyunun değil, oradaki askerlerin yakınlarının da daha açık cevaplar beklediğini hatırlatan Laçiner, bu cevapların belki geçmişte verilmediğini ve TSK'nın da bu tür bir yönteme alışık olmadığını kaydetti. "Ama bunu en kısa zamanda öğrenmemiz gerekiyor." diyen Laçiner, TSK'nın daha şeffaf ve daha
hesap verebilir olmak zorunda olduğunu söyledi.
Hesap verebilirliğin
Ordu'nun zayıflaması anlamına gelmediğini anlatan Laçiner, "Evladını ülkesi için feda eden bir ana-
baba birkaç cümlelik açıklama bekledi diye, birkaç sitemkar ifadede bulundu diye darılmamak, aksine 'haklısın anacığım, bizim de şu eksiklerimiz var. Eğer kusur varsa onu da hemen buluruz, sen kalbini ferah tut' diyebilmemiz gerekir." diye konuştu.
BAŞBUĞ HUKUKU ÇOK ZORLADI
TSK'daki alınganlığın nedeninin Ordu'nun siyasallaştırılmasında aranması gerektiğinin altını çizen Laçiner şöyle devam etti: "Ülke öylesine cepheleşti ki ara renklerde olmak olanaksız hale geldi. Ya şucusun, ya da bucu. Ağzınızdan çıkacak birkaç cümle dahi sizin bir bloğa atılmanıza neden olabiliyor.
Ergenekon,
Balyoz vd. davalarda TSK net bir çizgi ortaya koyamadı. Ne yazık ki Sayın
Genelkurmay Başkanı da içindeki
çürük elmalar ile
adalet arasında kaldı. Genelkurmay Başkanı Sayın Başbuğ hukuku çok zorladı, hatta bence silah arkadaşlarına destek olayım diye hukuk çizgisini dahi yer yer aştı. Buna rağmen hala yetersiz kalmakla suçlanıyor. Konuştuğum bazı
emekli generaller Genelkurmay Başkanı'nın kendilerine sahip çıkmadığını ileri sürüyor. Bu da üst kademede gerilime yol açıyor. Bazen etrafındakilere onlar da şucu, bucu gözüyle bakıyorlar. Kendilerinden değilse diğerlerindendir hatasına düşüyorlar. Hal böyle olunca da kötü niyet avcılığı başlıyor. Askere dönük eleştirilerin aşırı derecede kızgınlığa yol açmasını bir nedeni de bu. "
KENDİ KOYDUĞU YASALAR ASKERE İKTİDAR SAHASI OLUŞTURDU
TSK'nın eleştiriye alışık olmadığına dikkat çeken Laçiner, 27 Mayıs'tan bu yana askerin fanuslar içinde tutulduğunu savundu. Kendi koyduğu yasalar ve anayasal kurumların askere paralel bir
iktidar sahası oluşturduğunu dile getiren Laçiner, bu alanın dahi yeterli olmadığını, ordunun doğrudan darbeler yapıp muhtıralar verdiğini hatırlattı.
Adı konulmamış bir militarizmin
sivil siyaset üzerinde
vesayet kurduğunu vurgulayan Laçiner, "Ordu adına bu vesayetten başkaları nemalandı, ancak Ordu vazgeçilmez
araç oldu. Militarizm Ordu sevgisi sanıldı. Ordu'ya şak şak ve onu güçlü bariyerlerin arkasına saklamak aslında ilk önce TSK'ya saldırıydı. Onun
doğal gelişme sahaları böylece kapatıldı. Eleştiriye, gözetime, denetime ve sevk-idareye kapatılan Ordu diğer pek çok kurumun aksine çağı yakalayamadı. Eleştirilmeyen her kurum gibi içten çürümeye, bazı kabiliyetlerini kaybetmeye başladı. Fakat değişim ne kadar geciktirilirse geciktirilsin değişim karşısında hiçbir aktörün şansı yoktur. Ya acı çekerek değişirsiniz, ya da değişimi kendi lehinize kullanarak, büyüyerek dönüşürsünüz. Eleştiren herkese hain demenin, sorulara yanıt vermek yerine hakaretle karışık topluma sorular yöneltmenin gereği de yok. İşimizi iyi yaparsak, işimizi nasıl yaptığımız ile ilgili gerekli bilgileri paylaşırsak sorunlar azalacaktır. Geçmişte hiç kimse TSK'yı eleştirmiyordu diye işlerimizin mükemmel olduğunu mu sanıyorsunuz? Geçmişte de sorunlar vardı, fakat konuşulmuyordu. Sağlıklı olan eleştirileri aklı-selim ile ele almak, haklı olan varsa bunları düzeltmeye çalışmak, haksız olan varsa da bunların eleştirilerini elimizdeki veriler ile çürütmek gerekir.
Askeriye bu alışkanlığı kazanmak zorunda." şeklinde konuştu.
"Ordu'nun hiç mi haklı yanı yok?" diye soran Laçiner sözlerini şöyle tamamladı: "Elbette ki var. Eleştiriler zaman zaman yıkıcı boyutlara ulaşıyor, ben de biliyorum. Bu bazen eleştirmeyi bilmemekten, bazense art niyetten kaynaklanabiliyor. Fakat emin olunuz, bunları da aşmanın yolu TSK'da bir eleştiri kültürü oluşturulmasından ve
kriz yönetim yeteneklerinin arttırılmasından geçiyor." (CİHAN)