Ana gibi yâr olmaz
Her gelenin, kendinden önce cami avlusuna girene 'başınız sağ olsun' dediği ortamda, müthiş bir Kur'an tilaveti yükseliyordu Fatih
Camii'nin önünde. İzdihamı önlemek için saatler önce
tedbir alan polisin bir hayli zorlandığı görülüyordu.
Çünkü sevgi
protokol tanımıyordu. Acılı gününde
Başbakan Recep
Tayyip Erdoğan'a biraz daha yakın olabilmek için yükleniyordu herkes barikatlara. Kimler yoktu ki...
Ajda Pekkan bir yanda,
Ferdi Tayfur diğer yanda. Avludaki çimenlerin üstüne ceketini
seccade olarak seren hacı amca, okunan salayı cep telefonuyla memleketindeki akrabalarına dinletiyordu.
Kasımpaşa'dan gelen teyze 'Televizyondaki adamların hepsi burda.' diye anlatırken gördüklerini,
futbol takımlarının başkanları çoktan almıştı ön saflardaki yerini.
Kılınan öğle namazının ardından son görev için birleştirilince eller,
veda etmenin bir zamanı olduğunu idrak etti gelenler. İşte tam o an; ne olduysa
Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez'in 'Hakkınızı
helal ediyor musunuz?' diye sormasıyla oldu. Camiye gelişinde metanetini koruyan Başbakan, helallik verirken
küçük bir çocuk gibi koyverdi kendini. Annesini kaybeden her çocuk gibi. Nihayetinde yaş ne olursa olsun, herkes annesinin çocuğu değil mi?
Fatih'in ana caddesinde kurulmuş dev ekranda Başbakan'ın ağladığını gören binlerce insan, belki de kendi yakınının ölümünde bile bu kadar ağlamadı. Annelerini kaybetmiş olanlar daha iyi bilirmiş bu anı. Sağımda hıçkırıklara boğulan kadını anlayışla karşılamaya hazırlanırken, sol yanımdaki dev gibi adamın kıpkırmızı olmuş gözlerini görmek doğrusu dayanılır gibi değildi. Alt dudakları ısırarak kendinizi kasmak yerine 'koyverin gitsin' demek belki daha iyiydi...
Cenazeye katılan herkesin yaptığı gibi.
Daha düne kadar; kızdı, öfkelendi, sert konuştu gibi haberlere konu olan Başbakan dün gözyaşlarını tutamadı. 'Devlette duyguya yer yoktur' inancını yıktığı için seviyor galiba bu millet onu. Bir döneme kadar 'devlet erkânı sadece
cenaze namazı kılar' anlayışını yıkan bir isim Erdoğan. Önce öğle, ardından cenaze namazı ve cenaze arabasına binerek kabirde defnin yapılması,
akşam da
hatim duası. Ahirete intikal etmiş biri için amel defterini açık tutacak evlattan başka ne istenir ki?
Tayyip Erdoğan'ı, Başbakan yapan şehir
İstanbul. İstanbul deyince duygulanır, kendini ele verir, sesi titrer Başbakan'ın. Özellikle şiir okurken yaptığı vurgular dikkat çekicidir.
Cezaevi sürecinde okuduğu
Necip Fazıl Kısakürek'e ait 'Canım İstanbul' şiiri mesela. O şiirdeki iki mısra aslında çok şey söylüyor bize bugün için:
Ana gibi yâr olmaz, İstanbul gibi diyar;
Güleni şöyle dursun, ağlayanı bahtiyar...
Başbakan dün biricik anasını toprağa verdi. Güleni var mıdır bilinmez ama ağlayanı bahtiyardı. Çünkü insanlar, annesini hayırla yâd ediyordu. Mekânı
cennet olsun...
ALİ AKKUŞ - ZAMAN