Lütfi Kırdar
Kongre ve
Sergi Sarayında düzenlenen 5. Dünya
Odalar Kongresinin açılışında konuşan Erdoğan, dünya çapında 12 bin odayı ulusal ve uluslararası
sektör kuruluşlarının başkan ve yardımcılarını
İstanbul'da ağırlamaktan büyük memnuniyet duyduğunu belirterek, kongre için gelenlerin fırsat buldukça İstanbul'un eşsiz güzelliği ve tarihi dokusunu keşfetme imkanı bulmalarını diledi.
Erdoğan, Dünya Odalar Federasyonu Başkanı Rona Yırcalı'nın konuşması sırasında İstanbul'a ilk defa gelenlerin ayağa kalkmasını istediğinde, salonun büyük bir kısmının ayağa kalktığına işaret ederek, kongrenin yanı sıra İstanbul'un cezbediciliğinin de kongreye
katılımda etkili olduğunu vurguladı.
Misafirlerin şu anda
medeniyetlerin, kültürlerin, farklı siyasi coğrafyaların kesişme noktası olan bir
ülkede bulunduklarını vurgulayan Erdoğan,şunları söyledi:
-''BİZİM TARİHİMİZDE FARKLILIKLAR, BİR ZENGİNLİK OLARAK GÖRÜLÜR''-
''
Türkiye'nin ve özelikle İstanbul'un sahip olduğu farklılıklar, dünyanın başka ülkelerinde ve başka bölgelerinde problem teşkil etmiş olabilir. Ancak bizim tarihimizde farklılıklar bir zenginlik olarak görülür ve bu çoğulcu anlayıştan büyük bir medeniyet birikimi ortaya çıkmıştır. Kongre turizminin dünyada yıldızı en çok parlayan şehirlerinden biri olan İstanbul'a medeniyet tarihindeki çok özel yeri ve bugünkü zenginlikleriyle birlikte bakmamız, bu açıdan büyük bir önem taşıyor.
Farklılıklar burada hiçbir zaman bir zaaf noktası olarak görülmemiş, tam tersine ülkemizin
refahının, mutluluğunun, huzurunun artması yönünde bir imkan olarak telakki edilmiştir.
Küreselleşen dünyada bugün insanlığın muhtaç olduğu barış içinde bir arada yaşama iradesinin güçlenmesi için özellikle İstanbul eşsiz bir numune, muazzam bir ilham kaynağıdır. Modern dünyanın büyük imkanları ve büyük kolaylıklarının yanı sıra günümüzde bazı
toplumların haksız rekabete maruz kalmış olma gerçeği hepimizi yeni sorumluklara sevk etmektedir.''
Başbakan Erdoğan,
demokrasi, barış, evrensel hukuk ve özgürlüklerin gelişmesi, ekonominin insana huzur getirecek şekilde gelişmesinin, insanın ve insani değerlerin hayatın merkezine alınmasına bağlı olduğunu vurgulayarak şunları kaydetti:
''Ne yazık ki bugün çevrenin tahrip edilmesinden uluslararası
teröre kadar bir çok sorun, ulusal ölçekten çıkarak uluslararası bir tahrip gücüne ulaşmıştır. Çevrenin tahrip edilmesine, teröre, şiddet ve dünyada oluşturulan
kriz bölgelerindeki hukuksuz savaşlara karşı insanlar vicdani ortak bir tutum almalı ve ortak bir karşı irade koymalıdır. Zira medeniyet sadece ürettiğimiz malların küresel ölçekte serbestçe dolaşması değildir.
Medeniyetin ölçüsü sadece ülkelerin
ekonomik büyüklükleri ve
silah güçleriyle de ölçülemez. Medeniyet sadece istatistiki gelişme göstergelerinden ibaret de değildir. Medeniyetin ölçüsü, insani değerlere ne kadar sahip çıkıldığı ve uygulamaya geçirildiğidir. Bugün ekonomik büyüklüklerine, ürettikleri mal ve değerlere, uluslararası piyasalardaki güçlerine bakıldığında refah devletlerinin kendi halklarına yeterince huzur ve mutluluk getirmeyi başaramamış olmaları, herhalde çağımızın en büyük çelişkisidir.''
"TERÖRİSTE 'TERÖRİST' DEMEK YETERLİ DEĞİL"
Başbakan Recep
Tayyip Erdoğan, Dünya Odalar Kongresi'nde yaptığı konuşmada, terörle uluslarararası mücadele çağrısında bulundu ve "Özellikle 'senin
teröristin kötü, benim teröristim iyi' mantığının ortadan kalkmasının gereğine inanıyoruz. Türkiye'nin uzun yıllardır
terörle mücadele noktasında diğer ulusların bu noktada 'Biz sizdeki terör
örgütünü bir terörist örgüt olarak görüyoruz' lafını artık yeterli görmüyoruz. Bu konuda gerekli uygulamayı bekliyoruz" dedi.
Başbakan Erdoğan, dünyanın dört bir yanından gelen 1600'e yakın işadamının katıldığı 5. Dünya Odalar Kongresi'nin açılışında yaptığı konuşmada, terörle mücadelede uluslararası
işbirliği çağrısında bulundu.
"TERÖRE KARŞI ORTAK İRADE VE TUTUM OLMALI"
Başbakan
Recep Tayyip Erdoğan, demokrasi, barış ve evrensel hukuk ve özgürlüklerin ve ekonominin insana huzur getirecek şekilde gelişmesinin, insanın ve insani değerlerin hayatın merkezine alınmasına bağlı olduğunu söyledi. Bugün çevrenin tahrip edilmesinden, uluslararası teröre kadar birçok sorunun ulusal ölçekten çıkarak, uluslararası bir tahrip gücüne ulaştığını belirten Erdoğan, "Çevrenin tahrip edilmesine, teröre, şiddete ve dünyada oluşturulan kriz bölgelerindeki hukuk savaşlarına karşı, insanlığın vicdani artık ortak bir tutum almalı ve karşı irade koymalıdır. Medeniyet sadece ürettiğimiz malların küresel ölçekte serbestçe dolayması değildir. Medeniyetin ölçüsü sadece ülkelerin sekonomik büyüklükleri ve silah güçleriylme de ölçülemez. Medeniyetin ölçüsü insani değerlere ne kadar sahip çıkıldığı ve uygulamaya geçildiğindir" dedi.
"'SENİN TERÖRİSTİN KÖTÜ, BENİM TERÖRİSTİM İYİ' MANTIĞI ORTADAN KALKMALI"
Konuşmasında terörle mücadele konusunda çağrıda bulunan Başbakan Erdoğan, "Bütün yeryüzünde barış ve
adalet mümkün yeter ki yüreklerimiz hak ve hakkaniyetten yana olsun. Yeterki haksızlıklar karşısında güç ilişkilerine göre değil, adalet kriterlerine göre adım atalım. Bugün bütün dünya için, özellikle terör karşısında uluslararası ortak bir mücadele kararlılığını şart olarak görüyoruz. Özellikle 'Senin teröristin kötü, benim teröristim iyi' mantığının ortadan kalkmasının gereğine inanıyoruz" dedi. Türkiye'nin uzun yıllardır terörle mücadele noktasında; diğer ulusların "Biz sizdeki terör örgütünü bir terörist örgüt olarak görüyoruz" lafını artık yeterli görmediklerini belirten Erdoğan, "Bu konuda gerekli uygulamayı bekliyoruz. Laftan uygulamaya geçilmesini bekliyoruz. Türkiye olarak, biz bunu uluslararası teröre karşyı mücadelede yaptık. Bize dost olarak görünenlerden de biz bunu bekliyoruz. Bu bizim en
doğal hakkımızdır. Eğer bu mücadeleyi bu şekilde yaparsak inanıyorum ki; teröre karşı mücadelede insanlık galip çıkacaktır. Ama bunu böyle yapmaz da ulusal bazda bırakırsak, o zaman insanlık daha çok faturalar ödeyecektir" diye konuştu.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye'nin 2013 yılında
milli gelir seviyesinin 800 milyar dolar seviyesini geçmiş, dünyanın en büyük ekonomileri arasında yer alacağını belirterek, "Cari işlemler açığı artık düşüş trendine girmiş bulunmaktadır" dedi. Türkiye'de yüksek ve belirsiz seyreden enlasyonun
kontrol altına alındığını ve tek haneli seviyelere kadar çekildiğini vurgulayan Erdoğan,
demokratikleşmede ve ekonomide gerçekleştirilen reformların Türkiye'nin risk
primlerini de aşağılara çektiğini söyledi. Erdoğan konuşmasında,
doğu ile
batı arasındaki stratejik imkanları,
OECD ülkeleri arasında hızla büyüyen ve kalkınan Türkiye'nin demokratik gelişmesine paralel olarak bölgesel ve küresel barış için gösterdiği üstün gayretin mutlaka görelmesi gerektiğini söyledi. "Barışın ve adaletin garantör ülkesi olan Türkiye bu mücadelesinde mutlaka
desteklenmelidir" diyen Erdoğan, dünya devletlerinin hangi ülkede olursa olsun, masum insanlara, istikrara, refaha ve
kalkınmaya yönelik her türlü terör eylemini ciddiyetle ele almak zorunda olduğunu ve çözüm için de uluslararası
dayanışmanın kaçınılmaz olduğunu ifade etti. Erdoğan, özellikle ekonomik kalkınmanın istikrarlı ve güvenli şekilde ilerlemesi için terör ve benzeri tehditlere karşı ortak mücadele imkanlarının daha da geliştirilmesi gerektiğine dikkat çekti. "Bizim için ekonomik gelişme önemli değil, önemli olan güvenliktir" mantığının da yanlış olduğuna dikkat çeken Erdoğan, güvenliğin ekonomiye, ekonominin de güvenliğe muhtaç olduğunu ifade etti. Başbakan Erdoğan, şöyle konuştu: "
Ekonomik gücünüz olmadıktan sonra, güvenliği ne ile yok edebileceksiniz.
Güvenliğıiniz olmadığı zaman ekonomik başarıyı nasıl yaklaşaçaksınız. İkisi de bunun iç içe geçmiş iki önemli kavramdır, iki önemli unsurdur. Bunları bir birinden ayrı değerlendiremezsiniz. Küresel teröre karşı vereceğiniz mücadelenin odak noktasını ekonomik kalkınma, işsizlikle, yolsuzlukla, yoksullukla mücadele oluşturmaktadır. Türkiye haksızlıklara maruz kalmış bir ülke olarak bugüne kadar ağır bedeller
ödemiş, buna karşı medeni yürüyüşünü durdurmadan tarihi reformlar gerçekleştirmiş bir ülkedir."
PİYASALAR KRİZ İHTİMALİNE PRİM VERMEDİ
Erdoğan, Türkiye'nin siyasi, ekonomik ve hukuku reform sürecini başarıyla yürüttüğünü belirterek, demokratikleşmeye paralel olarak sağladıkları ekonomik
büyümenin Türkiye'yi cazibe merkezi haline getirdiğini söyledi. Erdoğan,
seçim sürecinde olunmasına rağmen ekonomik göstergeler olumlu gelişteğini belirterek, ekonomik piyasaların hiçbir kriz ihtimaline pirim vermediğini, kötümser hiç bir senaryoyu alma ihtiyacı duymadığını kaydetti. Türkiye ekonomisine ilişkin verdiği rakamlarla, ekonominin geçmişten bugüne geldiği noktayı onlatan Erdoğan, açıklanana son büyüme oranlarına göre Türkiye'nin yılın ilk çeyreğinde yüzde 6.7 büyüme gösterdiğini söyledi. Erdoğan, "Ülkemiz son 21 çeyrektir yüksek oranlı büyüme performansı göstermektedir. Büyüme oranının yüksekliğiyle dünya ülkeleri arasında ilk sıralarda yer almaktadır" dedi.
CARİ İŞLEMLER AÇIĞI DÜŞÜŞ TRENDİNE GİRDİ
Erdoğan, Türkiye'nin 2013 yılında milli gelir seviyesinin 800 milyar dolar seviyesini geçmiş, dünyanın en büyük ekonomileri arasında yer alacağını belirterek, "Yılın ilk altı ayında ihracatımız yüzde 24 oranında artış göstermiş ve 12 aylık ihracat 95 milyar 363 milyon dolara ulaşmıştır. Yakından izlediğimiz
cari işlemler açığı da artık düşüş trendine girmiş bulunmaktadır" dedi. Türkiye'de yüksek ve belirsiz seyreden enlasyonun kontrol altına alındığını ve tek haneli seviyelere kadar çekildiğini vurgulayan Erdoğan, demokratikleşmede ve ekonomide gerçekleştirilen reformların Türkiye'nin risk primlerini de aşağılara çektiğini söyledi. Erdoğan, Türkiye'nin gelecek
vaat eden, imkanlar ve fırsatlar sunan bir ülke haline geldiğini belirterek, Türkiye'nin demokratiklmeşme ve ekonomik kalkınma mücadelesindeki kararlılığın hız kesmeden devam edeceğini kaydetti.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, seçim sürecinde
bütçe disiplininden taviz verilmediğini, asla popülizme tenezül edilmediğini söyledi. Erdoğan, Türkiye'nin uzun bir aradan sonra yakaladığı istikrar ve güven ortamını kaybetmesine asla izin vermeyeceklerinin altını çizdi.
AB üyelik sürecine değinen Erdoğan, özellikle yaşayarak tecrübe ettikleri birçok konu olduğunu vurguladı. Erdoğan, demokrasiye ve demokratikleşme çabalarına dönük her türlü olumsuzluğun Türkiye'nin fakirleşmesi, gelir dağılımının bozulması, gelecek hedeflerinin belirsizleşmesi, yatırımların ürtmesi ve işsizliğin çığ gibi büyümesi anlamına geldiğini kaydetti. Türkiye'nin geçmiş dönemlerde bu tür durumlarda ağır bedeller ödediğini dile getiren Erdoğan, Türkiye'nin artık bugün rotasını tam demikratikleşme ve Ab üyeliği olarak belirlediğini ve bu doğrultuda reformlarını gerçekleştirdiğini söyledi.
AB katılım
müzakerelerinin bazı üye ülkeler tarafından çıkarılan engellere rağmen kararlı bir şekilde devam ettiğini aktaran Erdoğan, Portekiz'in dönem başkanlığında bazı başlıkların müzakereler açılmasını beklediklerini ifade etti. Başbakan Erdoğan, "Türkiye tarafı olarak biz bu noktadaki samimiyetimizi ortaya koymak üzere kendi iç planımızı belirlemiş durumundayız. Biz, önümüze çıkarılacak engellere değil, ülkemizin AB standartlarına ulaşma hedeflere kilitlenmiş durumdayız. Engeller aşılacaktır, aslolan AB standratlarına kavuşmaktır" diye konuştu.
Erdoğan konuşmasını yine terörle mücadele konusunda çağrısını yineleyerek, "Yoksullukla, yolsuzlukla, işsizlikle, terörle mücadelede uluslararası dayanışma bugün artık kaçınılmaz hale gelmiştir. 'Gelişme İçin İş Birliği' sloganıyla toplanmış olan bu kongrenin bu dayanışmanın artırılması yönünde çok önemli müzakereler yapacağına inanıyorum" sözleriyle tamamladı.
Erdoğan konuşmasının ardından ABD eski
Dışişleri Bakanı Madeleine Albright ile ikili görüşme yaptı.
TOBB BAŞKANI'NDAN "TÜRKİYE'YE DESTEK OLUN" ÇAĞRISI
TOBB Başkanı
Rifat Hisarcıklıoğlu, 5. Dünya Odalar Kongresi'ne katılan 118 ülkeden 1600'e yakın işadamına "Türkiye'ye destek olun" çağrısında bulundu. Hisarcıklıoğlu, "Liberal bir kur politikasına sahip olan ülkemiz sadece 2006 yılında 20 milyar dolar doğrudan
yabancı yatırımı cezbetmiştir. 2013
Mersin Akdeniz Oyunları adaylığı ve 2015
İzmir Expo adaylığı için desteklerinizi bekliyoruz" dedi. Türkiye Odalar ve
Borsalar Birliği'nin (TOBB) ev sahipliğinde Lütfi Kırdar Kongre ve Sergi Sarayı'nda düzenlenen 5. Dünya Odalar Kongresi, Tekfen Filarmonu Orkestrası'nın mini konseriyle başladı. Konserin ardından, iki yıl önceki Dünya Odalar Kongresi'nin evsahipliğini üstlenen
Güney Afrika'dan Duban
Ticaret ve
Sanayi Odası Başkanı
Prens Sifiso Zulu, ana teması "Gelişme İçin İşbirliği" olarak belirlenen 5. Dünya Odalar Kongresi'nin ev sahipliğini TOBB Başkanı
Rifat Hisarcıklıoğlu'na devretti.
"KONGREYE GENİŞ KATILIM HEYECAN VERİCİ"
Hisarcıklıoğlu, devir-teslim töreninin ardından düzenlenen açılış oturumunda yaptığı konuşmada, dünya çapında
iş dünyasının en büyük buluşması olan Dünya Odalar Kongresi'nin evsahipliğini yapmaktan dolayı onur duyduğunu söyledi.
İpek Yolu üzerinde yer alan Türkiye'nin yüzyıllar boyunca bir ticaret güzergahı olduğunu, İstanbul'un ise sahip olduğu tarihi mirası ve sunduğu geniş imkanlar ile dünyanın önde gelen şehirlerinden biri olduğunu ifade eden Hisarcıklıoğlu, kongreye 118 ülkeden 1595 işadamının katılmasının heyecan verici bir gelişme olduğunu kaydetti.
"TÜRKİYE GÜÇLÜ VE GÜVENİLİR BİR TİCARET ORTAĞI"
Türkiye'nin 400 milyar dolardan fazla GSMH'si ile bölgesindeki en büyük ekonomilerinden biri olduğunu belirten Hisarcıklıoğlu, Türkiye'nin aynı zamanda üyelik müzakerelerini yürüttüğü AB'nin de 6. büyük ticari partneri olduğunu hatırlattı. Dünyanın en büyük 17. ekonomisi olan Türkiye'nin güçlü ve güvenilir bir ticaret ortağı olduğunun altını çizen Hisarcıklıoğlu, "Ülkemiz ortalama yüzde 7.5 yıllık
büyüme oranı ile son 5 yılda reel olarak yüzde 43 büyümüştür. Liberal bir kur politikasına sahip olan ülkemiz sadece 2006 yılında 20 milyar dolar doğrudan yabancı yatırımı cezbetmiştir. 2013 Mersin Akdeniz Oyunları adaylığı ve 2015 İzmir Expo adaylığı için desteklerinizi bekliyoruz" diye konuştu.
"DÜNYA ÇAPINDA ODALARIN BÜYÜMESİNE ODAKLANDIK"
Dünya Odalar Federasyonu (WCF) ve Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu (
DEİK) Başkanı Rona Yılcalı, 400 yıldan fazla süredir faaliyette olan odaların, iş dünyası, hükümetler ve toplum arasında güvenilir aracılar olarak görüldüğünü söyledi. WCF'nin kendisini yüzde 100 olarak dünya çapında odaların büyümesi ve genişlemesine adadığını ifade eden Yılcalı, Uluslararası Ticaret Odası'nın (ICC) dünyanın her yerinde iş olanaklarına ulaşmasını istediklerini kaydetti. Yılcalı, WCF'nin daha da güçlendirmek için de ICC yönetiminden desteğini sağlamaya devam etmesini talep etti.
"TÜRKİYE'DEN BU KADAR ETKİLENMEYİ BEKLEMİYORDUK"
ICC Başkanı Marcus Wallenberg ise, Türkiye'nin son yıllarda gösterdiği ekonomik performansın çok etkileyici olduğunu vurguladı. Türkiye'nin dünya ile daha geniş bir ekonomik entegrasyon için büyük çaba gösterdiğini, bu çabanın ICC tarafından takdirle karşılandığını ve desteklendiğini belirten Wallenberg, "Türkiye'nin sıcak evsahipliğinden bu kadar etkileneceğimizi bilmiyordum. Sayın Yırcalı ve Sayın Hisarcıklıoğlu"na teşekkür ediyorum" dedi. Wallenberg, ICC'nin dünyanın her yerindeki ticaret dünyasını temsil ettiğini ve Dünya Odalar Kongresi'nin işbirliği ve ortak hareket konusunda büyük önem taşıdığını ifade etti.
"KÜRESEL EKONOMİNİN GELECEĞİ KOBİ'LERE BAĞLI"
KOBİ'lerin ekonomilerin can damarı olduğunu ve dünyanın her yerinde desteklenmesi ve geliştirilmesi gerektiğini vurgulayan Wallenberg, "Küresel ekonominin geleceği, KOBİ'lerin nasıl gelişeceğine bağlı" dedi. Wallenberg, KOBİ'lerin uluslararası ticaretteki yerinin küresel ekonomi açısından hayati önem taşıdığına işaret ederek, dünya üzerindeki tüm odaların KOBİ'lerin ihtiyaçlarına
cevap vermek için çalışmasının önemine değindi. ICC ve WCF'nin 12 bin odanın oluşturduğu benzersiz bir küresel
platform olduğunu kaydeden Wallenberg, "Dünya Odalar Kongresi'ni bir
marka haline getirmek istiyoruz" dedi.
"İSTANBUL BARIŞ VE HOŞGÖRÜNÜN ŞEHRİ"
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Yardımcısı Ahmet Selamet de Büyükşehir Belediye Başkanı
Kadir Topbaş'ın önceden planlanmış yoğun programı dolayısıyla kongreye katılamamasından dolayı üzüntülerini iletti. İstanbul'da semavi dinlerin ibadetlerinin ayakta ve yan yana durduğunu belirten Selamet, barış ve hoşgörünün şehri olan İstanbul'un bu nedenle 2010
Avrupa Kültür Başkenti seçildiğini hatırlattı. Selamet,
Asya ve Avrupa kıtaları arasındaki iktisadi koordinasyonun oluşturulduğu Dünya Oalar Kongresi'nin, 15 milyon nüfusa sahip ve sürekli yeni yatırımları çeken İstanbul'da yapılmasının son derece isabetli bir karar olduğunu dile getirdi.
''KÜRESEL EKONOMİNİN GELECEĞİ, KOBİ'LERDE NELER OLUP BİTECEĞİNE VE ONLARIN NASIL GELİŞECEĞİNE BAĞLIDIR''
Milletlerarası Ticaret Odası (ICC) Başkanı Marcus Wallenberg, küresel ekonominin geleceğinin, KOBİ'lerde neler olup biteceğine ve nasıl gelişeceklerine bağlı olduğunu belirtti.
Dünya Odalar Federasyonunun (WCF) düzenlediği 5. Dünya Odalar Kongresinde konuşan Wallenberg, Türkiye ekonomisinin çok etkileyici ve büyük bir performansı olduğunu ve daha geniş bir ekonomik entegrasyon için çabaladığını ifade ederek, ICC'nin bu çabaları takdirle karşıladığını söyledi.
Wallenberg, KOBİ'lerin odalar için önemine değinerek, ''Küresel ekonominin geleceği, KOBİ'lerde neler olup biteceğine ve onların nasıl gelişeceğine bağlıdır. KOBİ'lerin uluslararası işlemlerinin etkin bir şekilde yapılması çok önemlidir'' diye konuştu.
KOBİ'lerin, ticaret odalarının bel kemiğini oluşturduğunu vurgulayan Wallenberg, odaların, KOBİ'lerin gelişen ihtiyaçlarına karşı çok hassas olması ve her
küçük şirketin ihtiyaçlarına cevap vermeleri gerektiğini kaydetti.
Birinci Dünya Savaşından hemen sonra kurulan ICC'nin iş alemine
hizmet sağlamada uzun bir geçmişi bulunduğunu belirten Wallenberg, 130 ülkede binlerce üyeleri olduğunu, ticaret odalarının ICC üyelerinin temelini teşkil ettiğini ve ICC'nin gelecekte de ticaret alemi için önemini devam ettirmesi gerektiğini söyledi.
Dünya Odalar Kongresini bir marka haline getirmek istediklerini dile getiren Wallenberg, Doha'da önümüzdeki dönemde yapılacak toplantıyla ilgili olarak da şunları kaydetti:
''Küresel kurallara dayalı ticaretin geliştirilmesinde, Doha turunda mutabakata varmadan daha önemli bir şey yok. Devlet liderleri, siyasi iradelerini kullanırlarsa bunu yapabileceklerdir. Bunu yapmadığımız takdirde çok büyük bir
tehlike bekliyor. İddialı ve dengeli bir anlaşmaya varmamız gerekiyor. Doha'daki müzakereleri başarılı kılmak için desteğinizi esirgemeyin. Sizden ricam; politikacılarla karşılaştığınızda bu müzakerelerin tamamlanmasının önemini vurgulayın.''