Tayyip Erdoğan’ın sırrı
Hitler’in
propaganda bakanı Goebbels, vaktiyle şöyle buyurmuş: “Propaganda, görünür olduğu anda etkisini kaybeder.”
Goebbels cani, ama laf doğru. Hatta aynı şey şimdiki reklam sektörü için de geçerli. Hedefi vuran reklamlar, reklam olduklarını bize unutturmayı başaranlar.
Niye? Çünkü reklam değilmiş gibi yaparak
savunma mekanizmamızı aşıyorlar.
Yoksa normalde reklamdan hazzetmiyor insanlar. Onların doğru söylemediğini, kuru
gürültü yaptığını düşünüyorlar.
Bu yüzden en
baba reklamcılar, reklama benzemeyen reklamlar yapmaya çalışıyor. Mesela
Cem Yılmaz’ın yaptıklarını sevmemizin nedeni, alıştığımız reklam çizgisinde olmamaları.
Böylece ön yargılarımızı aşıp kalbimize girmeyi başarıyorlar. Silahları “samimiyet.”
***
Aynı şey
siyasette de var.
Millet reklamcılara olduğundan çok daha fazla ön yargılı siyasetçilere karşı. Halkın gözünde söz verip de tutmayan, boş konuşan, oynak kişiler siyasetçiler.
Sadece
Türkiye’de değil, dünyada da böyle. İnsanlık siyasetten ve siyasetçiden usanmış halde.
Haliyle, artık siyasetçiye en az benzeyen siyasetçilerin yıldızları parlıyor: İşte Obama, işte
Sarkozy, işte Erdoğan.
Ortak başarıları, siyasetçi değilmiş gibi yapmaları. Arada duygusal davranıp sevinmeleri ya da öfkelenmeleri, beklenmedik çıkışlar yapmaları. Hatta konuşmalarının da klasik siyasetçi konuşmasına benzememesi...
Recep Tayyip Erdoğan,
Davos’ta bir siyasetçinin yapmayacağı şeyleri yaptı ve siyasetçilere karşı önyargılı kalabalığın kalbini bir kez daha fethetti, yaptığı şeyin doğruluğu çok su götürür olsa bile.
Deniz
Baykal’sa doğruları söylerken bile halkla aynı iletişimi kuramıyor. Kalabalık maalesef onu “siyasetçi” olarak görüyor çünkü.
TUNA KİREMİTÇİ-VATAN