Baş
bakan Recep
Tayyip Erdoğan, "Bugünlerde gösterdiğimiz sabrın, metanetin, vakarın, izzetin karşılığını da inşallah yarın göreceğiz. Bizim lügatımızda karamsarlık, umutsuzluk ve bedbinlik yoktur. Çünkü inanıyoruz ki her türlü gelişmenin temeli ümitvar olmaktır, geleceğe dair umutlar beslemektir. Karamsarlık, belirsizlik, umutsuzluk, gelişmenin ve ilerlemenin baş düşmanıdır" dedi.
Vakıflar Haftası'nın açılışı, ANFA Altınpark Fuar Merkezi'nde gerçekleştirildi. ZAMAN Gazetesi'nin de 'Vakıf kültürüne verdiği katkılar sebebi ile'
ödüllendirildiği açılışta konuşan
Başbakan Erdoğan, "
Türkiye, hızlı bir şekilde gelişiyor, değişiyor. Toplumumuz bizden önceki o karanlık günlerde ayakta kaldıysa yardımlaşma ve
dayanışma duygularının üst seviyede olması nedeni iledir.
Allah bize o felaket günlerini,
kriz ortamlarını bir daha yaşatmasın." şeklinde konuştu. O günlerde tarihi eserlere sahip çıkmak bir yana insanların ülkelerinden umudu kestiği yıllar olduğunu söyleyen Başbakan, "Bütün toplumun ağır bir
ekonomik enkazın altında kalma endişesi duyduğu yıllardı. O yıllar artık geride kaldı. O günlerde gösterilen sabrın, yardımlaşmanın meyvelerini şimdi topluyoruz. Biz ömrümüzün bereketli geçmesini, emaneti devraldığımız süreci insana ve topluma
hizmetle geçirmeyi esas alıyoruz. Sadaka taşlarını bize
miras bırakan, kuşlar için bile
vakıf eserleri kurmayı bize miras bırakan ecdadımızın izinde yürümek ancak pozitif tutum takınmakla mümkün olabilir." dedi.
Toplumla aynı istikamette olmanın önemine değinen Başbakan, "Bize düşen siyaseti,
yönetimi halka hizmet aracı olarak kullanmaktır. Sadece halka hizmet değil, bütün mahlukata, bütün canlılara hizmet. Dolayısıyla çevrenin, tabiatın hukukunu özellikle korumak en büyük şiarımızdır. Bizler emanet taşıyıcılarız. Bugün varız, yarın yokuz. Emanete ne kadar riayet edebilirsek, ne kadar sahip çıkabilirsek, o kadar kendimizi mutlu ve mesut sayacağız. Milletimize, insanlığa ne kadar hizmet edebilirsek o kadar müsterih olacağız. 'Baki kalan bu kubbede hoş bir sada imiş' meğer diyerek yolumuza devam ederiz. Bunu takdir edecek olan da zaten takdir eden de yüce milletimizdir.'' Açıklamasını yaptı.
''Hükümetimiz vakıflar meselesini ülkenin en önemli meselelerinden biri olarak görmüştür'' açıklamasını yapan Erdoğan, Vakıflar Yasası'nın da çıkarıldığını, bu
yasa ile vakıfların önündeki sorunların da çözüldüğünü söyledi. Başbakan, ''Genel Müdürlüğümüz genel bütçeden bir
kuruş pay almadan gelirlerini, kaynaklarını tam 15 kat arttırmıştır. Bu sadece bir
rekor değil, tarihi bir başarıdır. Bugünkü bütçemiz tam 415 milyon YTL'dir. Bu rakam 2002 yılında 39 milyon YTL idi.
Vakıflar Genel Müdürlüğü, bütçesinin yarıdan fazlasını yatırıma ayırabilen tek kuruluştur. Bu nasıl olmuştur? Büyük bir
restorasyon hareketini başlatmakla, kaybolmaya yüz tutan eserlerimizi ihya etmekle olmuştur. Ekonomide, hukukta bölgesel adaletsizliklerin giderilmesinde, kentleşmede yaptığımız restorasyonu vakıf eserlerimizin ihyasında da yaptık. Bir ülkenin tarihi eserleri, vakıf varlıkları o ülkenin tapusu hükmündedir. Hükümetimiz vakıflar meselesini ülkenin en önemli meselelerinden biri olarak görmüştür. Öncelikle Genel Müdürlüğümüz, malına mülküne sahip çıkmaya başlamıştır.
TBMM de bu dönemde gerekli yasal düzenlemeleri yapmış, tıkanan kanalları açmıştır. 2003 yılında tıpkı
vergi barışında olduğu gibi çıkardığımız Vakıf Barışı Yasasıyla bir çok önemli hukuki ihtilafları çözmeye başladık. Böylece hem Genel Müdürlüğümüzün gelirlerini artırma imkanı bulduk hem de vakıflarımızın sorunlarını aşmasına imkan sağladık. Sadece bu mu?
Hayır. Vakıflar Genel Müdürlüğümüzün bütçesi daha önce zarar eden Vakıf Bank'tan bu dönemde aldığı temettü ile ciddi manada güç bulmuştur.'' şeklinde konuştu.
Vakıf Arşiv Yönetim Sistemi ile dünyanın en büyük kültür projesinin hayata geçirildiğini de anlatan Erdoğan; "Böylece vakıflarımızla ilgili tüm belgeleri dijital ortama aktarıyoruz. Bu yıl sonunda onarımı yapılmamış bir vakıf eseri olmasın istiyoruz. Ama bazı dev eserlerimiz var ki Fatih ve
Süleymaniye Camileri gibi, onlar biraz zamanımızı alacak. Bu eserlerimiz depremle birlikte ciddi zararlar görmüştü, şu anda bunlar da ele alınmış durumda. Tıpkı 'yolsuz ve susuz köy kalmayacak' dediğimiz gibi Türkiye'nin maddi ve manevi mirasına sahip çıkıldığı için artık el atılmayan, sahip çıkılmayan vakıf eserimiz de kalmayacak." dedi.
Vakıf
Üniversitesi olsun
Vakıflar Genel Müdürlüğü'nün bir üniversite kurmak için çalışmalar da başlattığı bilgisini veren Başbakan, bu üniversiteyi çok istediğini açıkladı. Üniversitenin, Tıp, Mimarlık,
Edebiyat fakültelerinin bulunması gerektiğine işaret eden Erdoğan, üniversite öğrencilerinin Vakıf konusunda çalışma yapmasını istediğini söyledi. Erdoğan, böyle bir üniversitenin vakıfların dününü, bugününü ve yarının garantiye alacağını belirtti.
Törende,
Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısı Hayati Yazıcı ile Vakıflar Genel Müdürü Yusuf
Beyazıt da birer konuşuma yaptı. Bakan Yazıcı, 2008'in 'vakıf su yılı' olarak kutlanacağını belirterek, Türklerin kurduğu devletlerin birer 'su medeniyeti' olduğunu anlattı. Genel Müdür Yusuf Beyazıt da, Genel Müdürlüğün çalışmalarını anlattı.
Sıcak yemek servisi, kuru
gıda yardımı, muhtaç maaşı gibi yardımlarda bulunduklarını anlatan Beyazıt, Vakıflar'ın bütçesinin yarısından fazlasını yatırıma ayıran tek kuruluş olduğunu söyledi. Beyazıt, birçok tarihi eserin ayağa kaldırıldığını belirterek 2008 yılında da 2 bin 650 eserin
restore edileceğini söyledi.
ZAMAN'a 'vakıf kültürüne katkı' ödülü
Açılış konuşmalarının ardından Başbakan Erdoğan, 'vakıf insanları' ödüllerini verdi. Bu dalda.
Hasan Celal Güzel,
Fahrettin Er, Reha Midilli, Hasan Gümüş ödüllerini Başbakan'dan aldı. Vakıf kültürüne katkı sağlayan basın yayın kuruluşları ve köşe yazarları da ödüllerini Bakan Hayati Yazıcı'nın elinden aldı. ZAMAN Gazetesi adına
Ankara Temsilcisi Mustafa
Ünal ödül alırken,
Hürriyet,
Sabah gazeteleri de ödüle layık görüldü. Ayrıca,
Kanal 7 Ankara temsilcisi Mehmet Acet,
Takvim yazarı
Savaş Ay gibi gazeteciler,
Anadolu Ajansı ve
İhlas Haber Ajansı gibi kuruluşlar da ödül aldı.