Başbakan Recep
Tayyip Erdoğan, 'Milli egemenlik, kurulduğu günden bu yana
Cumhuriyetimizin çağdaşlaşma ideallerini gerçekleştiren,büyük devrimlerin ve reformların altında imzası bulunan
TBMM'nin temelidir, Atatürk'ün en zor zamanlarda, en zor kararları alırken aradığı demokratik meşruiyet şartının kaynağıdır'' dedi.
Başbakan Erdoğan, televizyonlarda yayımlanan ''Ulusa Sesleniş'' programında yaptığı konuşmada, her yıl 23
Nisan'da haklı bir gururla, hem Milli
Egemenlik ve
Çocuk Bayramını, hem de millet iradesinin tecelligahı olan TBMM'nin kuruluş yıl dönümü kutladıklarını söyledi.
TBMM'nin, bundan 88 yıl önce büyük bir kısmı düşman işgali altında bulunan
ülkeye istiklalini kazandırmak üzere yurdun her yanından gelen delegelerin
katılımıyla kurulduğunu dile getiren Başbakan Erdoğan, şunları kaydetti:
''O günden sonra da cephe cephe devam etmekte olan istiklal mücadelesinin sevk ve idare merkezi olmuştur.
Bu mücadelenin zaferle sonuçlanmasının ardından kurulan
genç Türkiye Cumhuriyeti,
Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün 'Egemenlik Kayıtsız Şartsız
Milletindir' şiarını ilerleme yolunda şaşmaz bir istikamet olarak benimsemiştir.
Bugün de Türkiye Büyük Millet Meclisimiz, bu şiar doğrultusunda milli egemenliğin sembolü olarak varlığını sürdürüyor.
Milli egemenlik, kurulduğu günden bu yana cumhuriyetimizin çağdaşlaşma ideallerini gerçekleştiren, büyük devrimlerin ve reformların altında imzası bulunan TBMM'nin temelidir; Atatürk'ün en zor zamanlarda, en zor kararları alırken aradığı demokratik meşruiyet şartının kaynağıdır.
Çünkü, cumhuriyetimizi kuran kadro güçlü bir şekilde inanmıştır ki demokrasilerde meşruiyetin kaynağı millettir, yani sizlersiniz.
Millete benimsetilmeyen, millete emanet edilmeyen, millet iradesine dayanmayan hiçbir değişim ve gelişme programının yaşatılamayacağını daha o günlerden görmüşlerdir.
Onun için demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti olan cumhuriyetimizin bütün esasları TBMM tarafından hayata geçirilmiş; sonuçta milletimize mal olmuştur.''
-İLK MECLİSİ KURAN İRADE-
23 Nisan 1920'de ilk Meclis'i kuran iradenin bu anlayışla bu inançla bu ideallerle yola çıktığına işaret eden Erdoğan,
Türkiye Cumhuriyeti'nin bu temel kaide üzerinde inşa edildiğini ifade etti.
''Her 23 Nisan'da milli egemenlik kavramı üzerinde yeniden düşünmeli, milletimizin ortak geleceği etrafında bizi birleştiren
hedef ve değerlerimize sıkı sıkıya sarılmalıyız'' diyen Başbakan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Her yıl 23 Nisan'da ülkelerinden gelerek bu topraklarda çocukluk neşesini, heyecanını doyasıya yaşayan, buradan bütün dünyaya sevgi, dostluk ve kardeşlik mesajları veren bütün çocuklarımızı bir kere daha kutluyorum.
Bize düşen, onlara çok daha güzel imkanlar hazırlamak, çocuk dünyalarındaki güzellikleri sonraki yaşlarına, sonraki dönemlerine de taşıyabilecekleri hayatı onlara sunabilmektir.
Bunun için bugün maalesef dünyada hüküm sürmekte olan düşmanlıkların, savaşların, yoksullukların, çaresizliklerin ortadan kalkması gerekiyor. Bu, insanlığın ortak sorunudur, hepimizin çocuklarımıza nasıl bir gelecek bıraktığımız sorusunu kendimize ciddiyetle sormamız gerekiyor. Daha aydınlık, daha mutlu, daha özgür, daha adaletli, daha hakkaniyetli bir dünyanın arayışı içinde olmalıyız, bu bizim en önemli yükümlülüklerimizden biridir.
Göreve geldiğimiz günden bu yana çocuklarımıza çok daha az sıkıntı çekecekleri, geleceğe çok daha umutla bakabilecekleri bir Türkiye inşa etmek için gayret sarf ediyoruz. Çünkü çocuklarımız bu ülkenin geleceğini, yarınlarını temsil ediyorlar. Onlara yaptığımız her yatırımın, bu ülkenin geleceğine yapılmış olduğuna inanıyoruz.''
-''ÇOCUKLAR, HAYALLER KURMAYA BAŞLAMIŞTIR''-
Başbakan Erdoğan, Türkiye'nin çok uzun ve meşakkatli yıllar, ağır krizler geçirdiği dönemler olduğunu anımsatarak, bütün bu sıkıntıların görünmeyen yükünü geleceğe dair umutlarını, heyecanlarını yitirme tehlikesiyle karşı karşıya kalan çocukların çektiğine işaret etti.
Erdoğan, ''Onlara yaşamaktan gurur duyacakları ve yarınlarına umutla bakabilecekleri bir ülke bırakabilmek adına büyük bir değişim dönemi başlattık. Bugün şükürler olsun ki Türkiye
psikolojik eşiği geçmiş, çocuklarımız gelecek adına heyecan verici fikirler üretmeye, hedefler koymaya, hayaller kurmaya başlamıştır'' diye konuştu.
-''NE DURMA LÜKSÜMÜZ VAR...''-
Eğitim ve sağlıkta, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının hak ettiği standartları yakalamak için büyük gayret içinde olduklarını anlatan Başbakan Erdoğan, şunları söyledi:
''Eğitimlerini çağın gerektirdiği seviyeye yükseltebilmek, ezberci mantığın yerine
analiz yeteneğini koyabilmek, çocuklarımızı dünyaya ve yeni fikirlere açık gelişkin bireyler haline getirmek için büyük bir seferberlik yürütüyoruz.
Bütçeden en büyük payı eğitime ayırmamızın sebebi de budur; Geleceğin büyükleri olarak gördüğümüz çocuklarımızı daha bilgili, daha donanımlı, daha ufku açık yetiştirmek istiyoruz.
Bu amaçla 5 yılda 115 bin yeni dersliği çocuklarımıza kazandırdık. 8 ve üzeri dersliğe sahip tüm okullarımıza Bilişim Teknolojisi Sınıfları kurduk. 30 bin eğitim kurumumuza internet bağlantısı sağladık. 501 tane
spor salonunun, 93 adet çok amaçlı salonun yapımını tamamladık.
Daha iyi bir gelecek istiyorsak daha da fazlasını, daha da iyisini, daha da güzelini başarmak durumundayız. Unutmayalım ki, ne durma lüksümüz var, ne de geriye gitme seçeneğine sahibiz.''
Başbakan
Recep Tayyip Erdoğan, 'Barışın üzerine 1 Mayıs'ta gölge düşmesin istiyoruz,
dayanışmanın üzerine gölge düşmesin istiyoruz. 1 Mayıs'lar artık çatışmaların değil, emeğin, dayanışmanın, dostluğun, kardeşliğin yaşandığı günler olarak, layık olduğu şekilde kutlanmalıdır'' dedi.
Başbakan Erdoğan, televizyonlarda yayımlanan ''Ulusa Sesleniş'' programındaki konuşmasında, Türkiye'nin, son yıllarda gerçekleştirdiği çok yönlü atılımın, yakaladığı
ekonomik dinamizmin son derece önemli olduğunu ifade etti.
Erdoğan, bu başarılı yılların son derece değişken ve dalgalanmalara açık bir küresel atmosferde gerçekleştiğinin de mutlaka dikkate alınmak durumda olduğunu belirterek, şunları kaydetti:
''Sizlerin de malumunuz olduğu üzere, bugünlerde yine küresel bir ekonomik dalgalanma tüm dünyada etkisini hissettirmektedir.
Enflasyonda, faizlerde, borsalarda, işsizlik oranlarında dalgalanmaya, piyasalarda durgunluğa yol açan, petrol fiyatlarının
rekor düzeylere ulaşmasına sebep olan bu küresel şok, hiç kuşkusuz az ya da çok Türk ekonomisini de etkil
emektedir.
Yine hem küresel ölçekte, hem de ülkemiz ölçeğinde, son yılların en kurak mevsimlerine şahit oluyoruz. Ancak şunu bütün samimiyetimle ifade etmek isterim ki Türkiye ekonomisi, bu tür şokları, bu tür dalgalanmaları artık kolayca atlatabilecek bir güce, bir dirence sahiptir.''
-''TÜRKİYE EKONOMİSİ BUGÜN EMİN ELLERDEDİR''-
Son 5,5 yılda yaşanan şokları, dalgalanmaları, belirsizlikleri, olumsuz sürprizleri en az etkiyle atlatmayı başardıklarını ifade eden Başbakan Erdoğan, ''Aldığımız önlemlerle Türkiye ekonomisini güçlü, korunaklı bir yapıya kavuşturmak için gerçekleştirdiğimiz yapısal reformlarla artık geleceğe daha güvenle bakabiliyor, bu tür küresel sarsıntıları asgari zararla atlatabiliyoruz'' diye konuştu.
Bu tablo da Türkiye ekonomisinin bugün emin ellerde olduğunu gösterdiğini vurgulayan, şunları kaydetti:
''Türkiye'nin orta ve uzun vadeli para politikaları, mali politikaları her kesim tarafından bilinmekte ve bu politikalara güvenilmektedir.
Avrupa Birliği katılım sürecimiz ve reformları
uygulama kararlılığımız, ekonomimizi her zamankinden farklı, her zamankinden güçlü bir konuma yükseltmiştir.
Bütün bunlara ek olarak,
Merkez Bankamız güçlü rezervleriyle her türlü şokun, her türlü dalgalanmanın üstesinden gelebilecek bir yapıya kavuşmuştur.
2002 yılında sadece 26,5 milyar dolar olan
Merkez Bankası rezervlerimiz, bugün 75 milyar dolar seviyesine çıkmıştır. Yine turizm gelirlerimiz, 2002 yılında 8,5 milyar dolar seviyesinde iken 2007 yılı sonunda 18.5 milyar dolar seviyesine ulaşmıştır.''
-''KÜRESEL YATIRIM MİKTARI 22 MİLYAR DOLAR''-
Erdoğan, bu konuda bir başka önemli göstergenin ise doğrudan küresel yatırımlar olduğunu ifade ederek, şöyle devam etti:
''Türkiye'nin 2007 yılında çektiği doğrudan küresel yatırım miktarı 22 milyar dolara ulaşmıştır. Bu rekor seviyedeki göstergelerle Türkiye, her türlü olumsuz dalgalanmayı asgari etkiyle atlatabilecek güçtedir. Gerektiği zaman, gerektiği yerde önlemlerimizi aldık, almaya da devam edeceğiz.
Ancak burada bir noktaya özellikle dikkatinizi çekmek istiyorum; Türkiye ekonomisinin son yıllarda elde ettiği bu tarihi başarının altında, istikrar ve güven unsurları yatmaktadır. Sizlerin bize duyduğunuz güven, bizim de bu güveni boşa çıkarmamak, emaneti en iyi şekilde muhafaza etmek yönünde gösterdiğimiz gayret, Türkiye'yi bu günlere, bu seviyelere taşımıştır.
Güven ve istikrara yönelik her türlü olumsuz girişim, doğrudan ekonomimizi,
refahımızı,
kalkınma hızımızı,
büyüme hızımızı hedef alacaktır.
Çok zor yakaladığımız bu istikrar ve güven ortamını bozmak isteyenlerin, yürüyen tekerleğe çomak sokarak ekonominin dengelerini sarsmaya çalışanları aziz milletimiz çok iyi bilmekte, tanımaktadır.''
Türkiye'yi büyütmek, Türkiye ekonomisini büyütmek, gelirleri, üretimi, istihdamı, sofradaki ekmeği büyütmek için çok önemli reformları gerçekleştirdiklerini anlatan Başbakan Erdoğan, ''Bu reformlar, Türkiye'yi 5 yıl gibi kısa bir sürede dünyanın güçlü ekonomileri arasına yerleştirmiştir. Bakınız, 2002 yılında Türkiye, dünyanın en büyük 26'ncı ekonomisi iken, bugün 17'nci büyük ekonomisi haline gelmiştir. Hedefimiz, en kısa zamanda Türkiye'yi ilk 10 büyük ekonomi arasında görmektir. Bu hedefin gereklerini de kararlılıkla yerine getiriyoruz'' diye konuştu.
-SOSYAL GÜVENLİK YASASI-
Başbakan Erdoğan, geçen hafta yeni Sosyal
Güvenlik Yasası'nın TBMM genel kurulunda kabul edildiğini anımsatarak, şunları kaydetti:
''Geleceğimiz açısından çok hayati gördüğümüz bu yasanın ülkemize, milletimize, çalışanlarımıza hayırlı olmasını diliyorum. Sosyal güvenlik sisteminde yapılan
düzenlemeler, etkisini kısa vadede değil, orta ve uzun vadede gösterir. Geçmişte bazı hükümetler, nasıl olsa etkisi kısa dönemde görülmeyecek diyerek, oy uğruna,
koltuk sevdası uğruna,
iktidar hırsı uğruna dengeleri bozmuş ve bütçemize çok ağır yükler yüklemişlerdir. O zaman uygulanan bu insafsız, bu öngörüsüz politikalar, bugün tüm çalışanların sırtında ağır bir yüktür. İşte ülkemizin, milletimizin, çalışanlarımızın omuzlarındaki bu ağır yükü kaldırmak için sosyal güvenlik
reformunu gerçekleştirdik.
Etkisini bundan 30 yıl, 40 yıl, hatta 50 yıl sonra tam olarak hissedeceğimiz bu düzenlemeler, Türkiye'nin yeni nesillerinin bahtını karartmamak için yapılmış düzenlemelerdir.''
Bu düzenlemelerin, mümkün olan en geniş katılımla, en geniş mutabakatla hayata geçirildiğini belirten Başbakan Erdoğan, ''Sendikalarımızla,
işçi ve işverenlerimizle uzun süren müzakerelerin ardından, talepler dikkate alınarak büyük ölçüde uzlaşma sağlanmış ve bu düzenlemeler yapılmıştır. İstiyoruz ki bugünün çocukları, yarının büyükleri bizleri hayırla yadetsinler, bizlere hayır duası etsinler'' diye konuştu.
Erdoğan, yasayla getirilen yeni düzenlemeler hakkında da şu bilgileri verdi: ''Öncelikle
emeklilik yaşıyla ilgili bir yanlışı düzeltelim. Yeni
kanunumuzda 2036 yılına kadar emeklilik yaşında bir değişiklik öngörülmüyor. 65 yaş uygulaması ise yalnızca çalışma süresi şartını 2048 yılından sonra dolduranlar için söz konusu olacak. Sosyal Sigortalar ve Genel
Sağlık Sigortası Kanunu'nda, mevcut çalışanların
prim gün sayılarında herhangi bir değişiklik yapılmamıştır.
Bağ-Kur'daki basamak sistemi nedeniyle
çiftçi ve esnafımızın gelirleri artmadığı halde ödemeleri gereken prim artıyordu. Bu yasayla basamak sistemini kaldırıyoruz, beyan sistemini getiriyoruz. Böylece, çiftçimiz ve esnafımız, gelirleriyle orantılı prim ödeme imkanına kavuşacak.''
-BAĞ-KUR-
Halen Bağ-Kur'lular için yüzde 40 olan prim oranının yüzde 33,5'e kadar indirildiğini anımsatan Başbakan Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
''Ayrıca çiftçilerimizin ve köy muhtarlarının, 15 günlük prim ödeyerek 30 gün
sigortalı olmalarını sağlıyoruz. Bağ-Kur'a tabi çalışan çiftçilerimiz ve esnafımız için geçici iş göremezlik ödeneği,
emzirme yardımı, çeyiz parası gibi haklar da ilk defa bu kanunla getiriliyor.
Böylece Bağ-Kur'lu vatandaşlarımızdan
doğum yapan veya
iş kazası geçirenlere istirahatleri süresince iş göremezlik ödeneği, çocuğu olanlara emzirme yardımı, kurumdan aylık almakta iken evlenen kız çocuklarına da 24 aylık tutarında çeyiz parası verilecektir. Mevcut uygulamada Bağ-Kur'luların sağlık
hizmetlerinden yararlanabilmeleri için hiç
prim borcu bulunmaması şartı aranıyordu. Yeni kanunumuzda Bağ-Kur'luların 60 güne kadar prim borcu olsa bile sağlık yardımlarından yararlanmaları imkanı getiriliyor.
Kadın sigortalıların doğumdan dolayı çalışamadıkları sürelerini borçlanma imkanı sağlanıyor. Ayrıca
özürlü çocuğu bulunun kadınlara 5 yıla kadar
erken emekli olabilme imkanı getiriliyor.
Bu kanunla gazilerimizin yeniden çalışmaları durumunda aylıklarının kesilmeyeceği de hükme bağlanıyor. Ayrıca şehit ve gazilerimizin çocuklarına her yıl için ödenmekte olan eğitim ve
öğretim yardımı bu Kanunla yüzde 25 oranında artırılıyor.''
Bu yasayla zorunlu göçe tabi tutulan soydaşlara, geldikleri ülkelerdeki çalışma sürelerini borçlanabilme imkanı getirdiklerini anımsatan Erdoğan, ''Örnek olarak yaklaşık 20 yıl önce Bulgaristan'dan göç eden soydaşlarımız, bu ülkedeki çalışma sürelerine ilişkin prim tutarlarını ödeyerek emekli olabilme imkanına kavuşacaklar'' dedi.
-GENEL SAĞLIK SİGORTASI-
Başbakan Erdoğan, bu yasayla getirilen en önemli yeniliklerden birinin de
Genel Sağlık Sigortası olduğunu belirterek, şunları kaydetti:
''Böylece Anayasamızda öngörülen Genel Sağlık Sigortası Sistemi, aradan geçen 26 yıldan sonra Hükümetimiz döneminde hayata geçirilmiş oluyor. Buna göre, ülkemizde yaşayan herkes
sağlık sigortası kapsamı içine alınıyor.
18 yaşını doldurmamış olan kişiler, bakıma muhtaç kişiler, acil haller, iş kazası ve meslek hastalığı halleri ile bulaşıcı hastalıklarda genel sağlık sigortalısının primine ve borcuna bakılmaksızın sağlık hizmetlerinden yararlanma imkanı getiriliyor.
Bakınız bu yasaya kadar bir çiftçimiz veya bir esnafımız, hastalanan çocuğunu doktora götürdüğü zaman, daha kapıdan girerken prim borcu olup olmadığına bakılıyordu. Getirdiğimiz bu sistemle, milletimizin geleceği olan tüm çocuklarımızın 18 yaşına kadar, prim vb. hiçbir şart aranmaksızın sağlık hizmetlerinden yararlanması sağlanıyor.''
Yeterli geliri bulunmayan vatandaşların, sağlık primlerinin devlet tarafından ödenmek suretiyle Genel Sağlık Sigortası kapsamına alındığını vurgulayan Erdoğan, ''Bugün bir işçimizin ailesi ile birlikte sağlık hizmetlerinden yararlanabilmesi için 120 gün süreyle sigortalı olarak çalışması gerekmektedir. Çiftçilerimiz ve esnafımızın ise sağlık hizmetlerinden yararlanabilmek için 240 gün prim ödeyerek çalışmaları gereklidir. Biz bu süreleri 30 güne indirerek, 1 ay çalışan herkesin kendileri ve ailelerinin sağlık hizmetlerinden yararlanabilmelerini sağlıyoruz'' diye konuştu.
-İSTEĞE BAĞLI SİGORTA-
Başbakan Erdoğan, isteğe bağlı sigortalılıkta da önemli düzenlemeler getirildiğini ifade ederek, artık dileyen her vatandaşın isteğe bağlı sigortalı olabileceğini ve sigortalı olduğu sürece sağlık hizmetlerinden yararlanabileceğini bildirdi. Erdoğan, böylece, part-time çalışanlarla usta öğreticilere de eksik kalan günlerini isteğe bağlı tamamlayabilme hakkı sağlandığını kaydetti.
Şimdiye kadar 10 yıldan az hizmeti bulunan memurların
vefat etmeleri halinde yakınlarına aylık bağlanmadığını anımsatan Erdoğan, bu süreyi diğer çalışanlarda olduğu gibi 5 yıla düşürerek 20 bini aşkın aileye aylık bağlanmasına imkan hazırlandığını belirtti.
Erdoğan, ''Sizlere yeni kanunun sadece birkaç önemli maddesini aktardım. Kanun uygulanmaya başlandığında sizler de göreceksiniz ki Türkiye, çağdaş, kaliteli, hızlı, eşitlikçi ve adil bir sosyal güvenlik sistemine kavuşmaktadır. Bu Kanun, devletin sosyal devlet olma gereklerini yerine getireceği gibi, Türkiye'nin yarınlarının bugünden daha müreffeh, daha güçlü olmasına da zemin hazırlayacaktır'' dedi.
-İSTİHDAM PAKETİ-
Başbakan Erdoğan, ''şimdi bir başka önemli düzenlemeyi, bir başka devrim niteliğindeki reformu uygulamaya koymanın hazırlığı içinde'' olduklarını ifade ederek, şunları söyledi:
''2002'den bu yana ülkemiz ekonomisinde atılan önemli adımlar, sağlanan önemli gelişmeler neticesinde enflasyon sorunu büyük ölçüde çözülmüş, Cumhuriyet tarihinde eşi görülmemiş yüksek ve sürekli büyüme sağlanmıştır.
Ancak hala çözülmesi gereken sorunlar vardır. Başta gelen sorunlardan biri de işsizliktir. Geçmişten devraldığımız bu sıkıntıyı geleceğe taşımak lüksüne sahip değiliz. İşsizlerimize iş bulmak, yeni istihdam üretmek mecburiyetimiz var. Bu amaçla şimdi
İstihdam Paketi adını verdiğimiz yeni düzenlemeyle tarihi bir adım atmaya hazırlanıyoruz. İnanıyorum ki bu paket, Türkiye'de yeni bir dönemin başlamasını da sağlayacaktır. Bu yeni paketle, işverenler üzerindeki idari ve mali yükleri azaltmayı, istihdamı arttırmayı,
kayıt dışılığı azaltmayı hedefliyoruz.''
Erdoğan, hedeflerinin, bu yeni uygulamalarla hem mevcut istihdamı korumak, hem de yeni istihdama kapı açmak olduğunu belirtti. Bu paketle işverenlerin ödediği SSK prim oranını 5 puan azalttıklarını, böylece iş gücü maliyetlerinde ortaya çıkacak azalmanın, işverenlerin
rekabet gücünü artıracağını, ekonominin yeni yatırımlara ve yeni istihdam imkanlarına kavuşacağını anlattı.
Yatırımcıların, girişimcilerin uzun süredir kendilerinden bu yönde bir talepleri olduğunu ifade eden Başbakan Erdoğan, şimdi onlara bu imkanı sunduklarını ve onlardan yeni yatırım, yeni istihdam konularında yeni atılımlar beklediklerini söyledi.
Başbakan Erdoğan, İstihdam Paketi'nde işverenler ve çalışanlar lehine bunun gibi bazı başka avantajlar da getirdiklerini kaydederek, şöyle konuştu:
''Bu paket kapsamındaki avantajlardan şimdilik birkaçını aktarmakla yetineceğim. Kadınların ve gençlerin istihdamını arttırmak amacıyla mevcut istihdama ilave olarak işe alınan kadınlar ile 18-29 yaş arası gençlere ait SSK işveren primi 5 yıl boyunca kademeli olarak
İşsizlik Sigortası Fonu'ndan karşılanacak.
Böylece gençler ve kadınların istihdama katılımını önemli ölçüde artırmayı hedefliyoruz. Bugüne kadar
İşsizlik Sigortası Fonu'na aktarılan devlet payı ve nemasının 2008-2012 yılları arasındaki faizinin,
Güneydoğu Anadolu Projesi başta olmak üzere ekonomik kalkınma, refah ve istihdam sağlayacak projelere kullanılabilmesinin önü açılıyor.
Özel sektörde 50 veya daha fazla işçi çalıştırılan iş yerlerindeki zorunlu istihdam yükümlülükleri konusunda önemli kolaylıklar getiriliyor.
Eski hükümlü çalıştırma zorunluluğu kaldırılıyor, eski hükümlülere mesleki eğitimlerde öncelik tanımak suretiyle bu sıkıntıyı gidereceğiz. Yine özel sektörden
terör mağduru çalıştırma zorunluluğu da kaldırılıyor. Bu kapsamdaki vatandaşlarımızın kamuda istihdamı yoluna gidilecek.
Zorunlu olarak istihdam edilecek özürlüler için ödenmesi gereken yüzde 3 oranındaki işveren sigorta primleri devlet tarafından karşılanacak.
Yine 50'den fazla işçi çalıştıran işletmelerde, iş sağlığı, iş güvenliği,
kreş, emzirme odası kurma yükümlülüklerinin hizmet alımı ya da ortak tesislerle karşılanabilmesine imkan sağlanıyor.''
-NİTELİKLİ İŞ GÜCÜ-
Türkiye'de, işsizlik sorununun temelinde yatan en önemli konulardan birisinin de işverenlerin nitelikli iş gücü ihtiyacına
cevap veremeyen iş gücü arzı olduğunu anlatan Erdoğan, ''Bu sorunu çözmek üzere İŞKUR'a kayıtlı tüm işsizlere yönelik mesleki eğitim faaliyetlerine ağırlık vereceğiz, bunun için de İşsizlik Sigortası Fonu'ndan yılda 230 trilyona varan kaynak kullanılacaktır. Yine bu paketle İşsizlik Sigortası'ndan verilen işsizlik ödeneğinin miktarını yüzde 40 artırıyoruz'' diye konuştu.
Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanlığının,
iş yeri açılışında verdiği 'kurma izni' uygulamasını da kaldırarak, bürokrasiyi azaltıklarını vurgulayan Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
''Benzer başka düzenlemeleri de içeren bu paket, üretimin, yatırımın, ihracatın tarihi seviyede arttığı ülkemizde, istihdamın da daha yüksek seviyede artışını sağlayacak, işsizliğe kalıcı çözüm getirecektir.
Bu düzenlemeyi de yine geniş bir uzlaşma zemini oluşturarak gerçekleştiriyoruz. İşsizlik sorununun çözümünde çok önemli katkıları olacağına inandığımız bu düzenleme de Meclisimize gönderilmiştir, kısa sürede yasalaşarak yürürlüğe girmesini umut ediyoruz.
Bütün bu çalışmaların yanında; çalışma hayatını düzenleyen Sendikalar Kanunu ile Toplu İş Sözleşmesi ve Grev ve Lokavt Kanunu da sosyal taraflarla iş birliği içerisinde AB ve İLO normlarına uyumlulaştırma amacıyla yeniden gözden geçiriliyor. Çalışma hayatımızın yıllardan beri beklediği bu çalışmamız yasalaştığında, örgütlenmenin önündeki engellerin kaldırılması noktasında da önemli bir mesafe kat etmiş olacağız.''
-1 MAYIS-
Başbakan Erdoğan, 1 Mayıs'ı,
Bakanlar Kurulu kararıyla Emek ve Dayanışma Günü olarak ilan ettiklerini anımsatarak, konuşmasını şu sözlerle tamamladı:
''Başta işçilerimiz olmak üzere geniş çalışan kesimlerimizin Türkiye'nin kalkınmasında çok ağır rolleri, büyük emekleri var. Bütün çalışanlarımızın Emek ve Dayanışma Günü'nü ekranlar aracılığıyla şimdiden kutluyorum.
1 Mayıs'lar artık çatışmaların değil, emeğin, dayanışmanın, dostluğun, kardeşliğin yaşandığı günler olarak, layık olduğu şekilde kutlanmalıdır.
Biz işçilerimizle, emekçilerimizle bugünü bayram havasında kutlamak istiyoruz. İnşallah öyle de olacaktır. Bu umut ve beklentiler, sadece benim değil tüm milletimizindir.
Bildiğiniz gibi işçimizin, memurumuzun geçmişte birçok nema adı altında kesintileri vardı ve geldiğimizde bunu önümüzde gördük ve dedik ki 'işçimizin de memurumuzun da devletinden alacağı varsa bu bekletilemez. Devlet olarak biz bunu hemen ödemeliyiz' dedik ve üç yıl içerisinde 13.5 katrilyonluk bu borcu biz ödedik. Niçin? Çünkü işçimize karşı, memurumuza karşı emeğinin bedelini bu şekilde tehir ettiremezdik, erteleyemezdik. Biz böyle bir iktidarız. Dolayısıyla barışın üzerine 1 Mayıs'ta gölge düşmesin istiyoruz. Dayanışmanın üzerine gölge düşmesin istiyoruz.
Sözlerime bu anlayışla son veriyor, sizleri tekrar, tekrar saygıyla selamlıyorum.''
AA