İŞTE ERDOĞAN'IN KONUŞMASINDAN SATIR BAŞLARI:
Öncelikle çağrımıza olumlu yanıt verdiğiniz için her birinize ülkem ve milletim adına teşekkür ediyorum.
2009 yılından itibaren milli birlik ve kardeşlik projesi adını vererek başlattığımız süreçte içinde bulunduğumuz salonda çok değerli dostlarımızla toplantılar yaptık. O toplantılardan çok istifade ettik.
Bugün bu salonda bulunmuyor olmak, sürecin dışında kalmak anlamına gelmiyor. Bu heyet Türkiye'nin tüm akil insanlarının oluşturduğu bir heyet değildir. Bu heyet temsili bir grup olarak görülmelidir.
Bu işin magazin boyutundan ziyade üstlenilen misyon önemlidir. Zarfla değil, mazrufla ilgilenilmelidir.
Heyet 76 milyonu temsil ediyor
Heyeti oluştururken çok zorlandık. Heyetin etkinliği ve çalışma kolaylığı açısından sayıyı sınırlı tutmak zorundaydık. 76 milyonun özeti sayılabilecek bir listeyi oluşturmaya gayret ettik.
Bugün bu salonda oluşan heyet çok farklı kesimlerden oluşuyor. Her ne olursa olsun, burada bulunan herkes bir sorunun var olduğunu ve acilen çözülmesi gerektiğini düşünüyor. Türkiye'nin canını yakan bu olayda hiç kimsenin her ne sebeple olursa olsun uzak durması kabul edilemez. Hepimizin ittifak edeceği konu kanın durmasıdır.
Herkesin yapması gereken elini taşın altına koymak ve akan kana 'dur' demektir. Bu salonda bulunan insanlar sadece akil değildir; aynı zamanda cesurdur. Çözümün değil, sorunun parçası olanların eleştirisi umudumuzu zayıflatmayacak.
Burada bulunan insanların ortak noktası, kangren olmuş bir sorunun çözüme kavuşmasını istemeleridir. Can kaybına, kan kaybına yol açan bir meselenin sona erdirilmesini dert edinmeleridir. Bu heyetin içinde ya da dışında söyleyecek sözü, önerisi, eleştirisi olan varsa dikkatle dinleriz, dinliyoruz ve hiç bir komplekse kapılmadan dinlemeye devam edeceğiz.
Biz 7 coğrafi bölge için gruplandırma yaptık. Bu yapıda yapılacak çalışmalar ve izlenecek yol, gerek bugünkü istişaremizde gerekse sonraki toplantılarda çok daha net olarak ortaya konacaktır. Halis niyetlerle toplumu sağlıklı bir şekilde bilgilendirmek zorundayız.
Terör ve şiddet ekonomik, sosyal ve psikolojik yapıya zarar vermiştir. Özellikle psikolojik havayı, sosyal dokuyu terörden arındırmak için herkesin sorumluluk üstlenmesi gerekir.
Biz engelleyenlere, saldıranlara inat Doğu ve Güneydoğu'ya inanılmaz hizmetler götürdük. İstanbul'da ne varsa Diyarbakır'da da o oldu.
Biz hükumet, devlet olarak o bölgeyi şefkatle kucakladık. 10 yıl önce acaba deseydiler 'Hakkari'ye hava alanı gelecek' diye 'Iğdır'a hava alanı yapılacak' acaba inanır mıydınız? 'Şırnak'a hava limanı yapılacak' denseydi inanır mıydınız? Tehditlere rağmen, iş makinalarının yapılmasına rağmen biz yine yapmaya devam ediyoruz.
Son 10 yılda bölgeye yaptığımız yatırımların miktarı 40 milyar dolara yakındır. Oradaki kardeşlerimiz 'Şu OHAL'i kaldırın, sizden başka bir şey istemiyoruz' dediler. Biz hemen kaldırdık, DGM'leri kaldırdık, Emasya protokülünü kaldırdık. İsimler üzerindeki dil yasaklarını kaldırdık. Farklı dil ve lehçelerde yayının, savunma hakkının önünü açtık. En önemlisi inkar, ret ve asimilasyon politikalarına son vererek büyük bir zihniyet devrimini gerçekleştirdik.
Sadece hükümetin adım atması devletin kucaklaması yetmiyor. Şimdi artık topyekün kucaklaşma zamanı, kardeşlik hukukunun gereklerini yerine getirme zamanı. Şimdi ayrılıklara vurgu yapmanın değil ortaklıklara vurgu yapmanın zamanı. Acılara vurgu yapmanın değil ortak sevinçlere vurgu yapmanın zamanı, helalleşmenin zamanı.
Ortak geçmişimizi görmeyenler ortak geleceğimizi de anlayamazlar. Size bu akşam burada Malazgirt, Çaldıran, Sarıkamış, Çanakkale demeyeceğim. Cumhuriyetimizin kuruluşundaki o ruh ve kardeşlik anlayışı bize fazlasıyla yeter.
Cumhuriyetimizin kuruluşundaki kardeşlik ruhu ihlal edilince tek parti döneminde malesef o yaşadığımız sıkıntılmar başlıyor. Toplumun her kesimine yönelik acımasız zulüm dönemi başlıyor. Bu yapıyı bozmak, milletin fertleri arasına bariyerler konulmak isteniyor.
Türkiye'nin özüyle buluşturmanın gayreti içerisindeyiz
Bu ülkede, bu topraklarda aynı milletin fertleri olarak hepimiz aynı zulmü iliklerimize kadar yaşadık. Kimliklerimiz, etnik kökenlerimiz, mezheplerimiz farklı olabildi ama hepimiz aynı zalim zihniyet tarafından aynı zulümlere uğradık. Hepimizin kitapları yasaklandı, sesi kısılmak istendi. Sadece etnik kökenler değil inançlar değerler dahi asimilasyona tabi tutuldu. Kelimelerimiz, kavramlarımız dahi sakıncalı bulundu.
10 yıldır Cumhuriyetimizin kuruluşundaki o ruhu, inancı, özü ve öz kardeşliği tesis etmenin mücadelesi içindeyiz. Eksiklerimiz, hatalarımız olabilir ama asli niyetimiz bu. Yeni bir Türkiye yeni bir Cumhuriyet kurmanın çabasında değil Türkiye'nin özüyle buluşturmanın gayreti içerisindeyiz. Herkesin birinci sınıf olduğu bir Türkiye inşa etmenin çabası içerisindeyiz.
Fikirler özgürce ifade edilsin, inançlara, değerlere, dillere ve duygulara kimse karışmasın. Yasaklar ve kısıtlamalar olmasın. Bundan hiç kimse korkmasın, bu Cumhuriyetin, kardeşliğin, birliğin ve beraberliğin güçlenmesidir. Bu Türkiye'yi kalkındaracak, demokrasimizi birinci sınıfa yükseltecek yegane yöntemdir.
Biz 'ileri demokrasi' dediğimizde bazı çevreler bizi tezyif etmeye kalktılar. Oralarda biz ayaklarımızı sabit tuttuk. Daha fazlasını yapabiliriz. Daha fazlasını bu meseleyi çözerek gerçekleştirebiliriz. Böyle bir Türkiye'de sadece imtiyazlılar kaybeder, sadece fitneciler kaybeder, sadece Türkiye düşmanları kaybeder. Türkiye kazanır hep birlikte millet kazanır.
Ne acıların ne korkuların üzerine gelecek inşa edilemez. Korkulara, tehditlere karşı uyanık olacağız. Geleceği acılar, korkular, sanal tehditler üzerine değil karşılıklı güven üzerine inşa edeceğiz. Bu süreç kardeşlik hukukunu tesis etme, silahı aradan çıkarma, düşünceyi ve siyaseti devreye alma sürecidir. Çözüm süreci pazarlıkların yapıldığı, teröre karşı geri adımların atıldığı bir süreç değildir, terörün sonlandırılması sürecidir.
Kardeşliğimizin önündeki son engel terördür. Türkiye'yi, milletimizi, kardeşliğimizi güçlendirmekten gayrı hiçbir hedefimiz yoktur ve olamaz. Bu heyet birbirinden değerli arkadaşlarımızdan oluşuyor. Bazılarınızı gençliğimizden itibaren hayranlıkla takip ediyoruz, bazılarınızı genç olmanıza rağmen büyük bir takdirle izliyoruz.
Sizin takipçileriniz olarak sözlerinizi, şiirlerinizini, şarkılarınızı çok daha fazla hissediyoruz. Üstad Necip Fazıl, 'arı bal yapar ama onu tarif edemez' diyor. Sizin ortaya koymuş olduğunuz eserleri sizlerden çok daha iyi biliyoruz. Siz filmlerinizde belki bizi oynadınız. Şiirlerinizde, yazılarınızda bizi anlattınız. Sendikalarımız, derneklerimiz, vakıflarımız bizim haklarımızı savundular.
Köşe yazarlarımız bizi eleştirdikleri kadar bize ayna tuttular. Bugüne kadar Türkiye'yi anlattınız, Türkiye sorunlarına işaret ettiniz. Bugün sizden destek, katkı ve inisiyatif bekliyoruz. Bütün annelerin melek olduğunu hepimize anlatan Hülya Koçyiğit'ten, Anadolu'nun Trakya'nın annelerinin gözyaşlarını dindirmesini bekliyoruz.
Bugün burada oluşan tablonun Türkiye'nin milyonlarca çiçeğinden derlenmiş buram buram Türkiye olduğunu düşünüyorum. Barış için, huzur için kardeşlik için harekete geçtiğinizde Türkiye hiç bitmeyen bahara kavuşmuş olacaktır.
Yolumuz açık olsun, Türkiye'nin iklimi her daim bahar olsun diyor hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.