Bir dönem
Türkiye'nin
PKK ve
Kuzey Irak politikalarını çizen eski
Devlet Bakanı Bekir Aksoy artan
terör olaylarından endişeli. 28
Şubat sürecinin önemli aktörlerinden Aksoy, Doğru Yol Partisi'nden milletvekili seçildi, Refahyol
Hükümeti'nde
bakanlık yaptı.
İçişleri Bakanlığı Müsteşarı olarak kazandığı tecrübeler, PKK terörü ve
Kuzey Irak konusunda onu öne çıkardı.
Aksoy, 1996'da
Talabani ve
Barzani ile Türkiye adına ilk görüşen bakandı. O görüşmede PKK konusunda Barzani'yi ciddi şekilde uyardığını, "Sen orada güçsün, PKK'nın ileri gelenleri var. Birkaçını al bize teslim et." dediğini, Barzani'den şu cevabı aldığını hatırlatıyor: "Kusura bakmayın, ahalime anlatamam." Aksoy bu yüzden "Biz ikide bir ABD'ye PKK'yı al teslim et demeyelim. ABD peki dese de Barzani razı olmaz. Politikalarımızı onlar ne der üzerine değil, bu bizim meselemiz, biz ne yapabiliriz üstüne kurmalıyız." diyor.
-Dünyada herkesin farklı terörü mü var?
Terörü tanımlama sorunu var. Bölücü hareketleri bazı
ülkeler, kurtuluş mücadelesi olarak, anayasal düzene başkaldıranları da o ülkelerin içinde kendi işbirlikçileri olarak görüyor. Yani her ülke kendine göre terörün tarifini yapıyor.
-Terör örgütü PKK'nın
hedefi ne?
PKK'nın stratejik hedefleri var. Bunun birinci aşaması ikili
iktidar; yani gece eşkıyanın gündüz devletin hakimiyeti demek. İkincisi kültürel hakların kazanılması, üçüncü kademe otonomi, dördüncüsü federasyon, beşincisi
bağımsızlık. Bunlar PKK'nın vazgeçmediği beş temel stratejik hedef. Şimdi kültürel hakların kazanımı konusunda verilen televizyon yayını,
gazete,
Kürtçe dil eğitimi gibi haklar, kolektif kimlik oluşturmada kullanılıyor.
-Bunların bir kısmı özgürlüklerin genişletilmesi kapsamında verildi. Yanlış mıydı?
Hayır. Türkiye
Cumhuriyeti'nin ölçüsü bireysel özgürlükler çerçevesindedir. Bu çerçede kullanıldığı müddetçe kimsenin kimseye söyleyeceği bir şey yok. Ama her kim etnik ve dinî açıdan kolektif kimlik oluşturmak için kullanırsa, bu hakkı kullananlara karşı
demokrasi kuralları, kararlı ve süratli ve müsamahasız işlemelidir. Şimdi işlemiyor. Sorun o.
-Yani sorun
insan hakları ve özgürlüklerin genişletilmesi değil?
Sorun özgürlüklerin kötü niyetli kullanımında... Şimdi üçüncü kademe dediğimiz otonomi de maalesef aşağı yukarı bu hükümet döneminde çıkan özel idare ve belediye yasalarıyla temin edilir duruma geldi. Şimdi PKK’nın stratejik hedefi bu iken Türkiye Cumhuriyeti'nin vazgeçilmezleri ne? Bunu da ortaya koymak lazım.
-Nedir bu vazgeçilmezler?
Bunlar tek devlet, tek millet, tek
bayrak ve bölünmez bütünlüktür. Bu bizim milli mukaddesimizdir. Vazgeçemeyiz. Demokrasimizi bunun üzerine inşa etmişiz. Bunun neticesinde 80 yıllık cumhuriyet doğmuş. Şimdi bakıyoruz, PKK'nın stratejik hedefleri tamamen Türkiye Cumhuriyeti'nin vazgeçilmezlerine birer başkaldırı. Bu çerçevede mesele değerlendirilip
tedbir buna göre alınmalıdır. Yani bizim vazgeçilmezlerimiz ile terörün hedefleri göz önüne alınarak tedbir alınır.
-Öncelikli tedbirler nelerdir o zaman?
Bunlardan biri meselenin
Kürt meselesi asla olmadığıdır. Siyasi Kürtçülük, bölücülük ve terör olduğunu bir kere kafamıza zerk etmemiz lazım. Meseleyi Kürt meselesi olarak takdim ederseniz eğer, o
bölgede yaşayan ve çoğu bu memlekete, bayrağa gönülden bağlı insanları da adeta PKK şemsiyesi altına çekmiş olursunuz. Bu çok tehlikeli ve büyük bir hata olur. Ama Kürtçülük meselesini, bölücülük meselesi şeklinde ortaya koyup devlete, bayrağa sadık insanları ayırt etmek lazım. Ağızlarından çıkanı konuşuyorlar, sonra tek millet tek devlet diyorlar. Bu yanlış.
-Peki bunlar olurken Batı'nın politikası ne?
Batı, Türkiye üzerinde
kontrol edilebilir istikrarsızlık politikasını uyguluyor.
-Batı'nın içinde ABD de var mı?
Avrupa'yı kastediyorum. Ayrıca kontrol edilebilir istikrarsızlık meselesi 150 yıllık Şark meselesinin, yeni Şark meselesine dönüştürülmesi hadisesidir. Küreselleşme, ülkeleri etnik ve dinî parçacıklara bölüp, yerel iktidarlar oluşturup yutma politikasıdır.
-Ama kendileri birlik kurup birleşiyor. Bu çelişki değil mi?
Değil. Yeni Şark meselesini nasıl uygularım derdinde onlar. Bu çerçeveden bakıldığında Batı'nın terörle mücadelemize
yardımcı tavrı yok, aksine bölücülüğü
tahrik eder bir tavrı var. İstenen yardım karşılığında Avrupa'dan alınan cevaplar belli.
-Avrupa Parlamentosu'ndan vekiller, PKK'yı kınayarak
terör örgütü aleyhinde bir
mektup imzalayıp yayımladı ama?
Doğru,
silah bırak dediler; ama bunun ardından
genel af talebi gelecek. PKK'nın dördüncü stratejik hedefine
hizmet eden bu tip şeyler, iyi niyetli olmayan talepler gibi geliyor bana... Avrupa'nın da tavrı bu.
Ortadoğu politikasında ABD'nin dışladığı bir Türkiye var. Herhangi bir konuda ABD'ye şikayet eden bir Türkiye var. Ne diyoruz? PKK'yı Kuzey Irak'tan,
Kandil Dağı'ndan at. ABD'de bir hareket yok. Hareket olsa bile Mesut Barzani'nin razı olacağı kanaatinde değilim.
-Niye olmaz?
Barzani ve Talabani arasında 1996'da savaş başlamıştı. Malum
Ankara süreci diye bilinen olayların yaşandığı dönem. Bu çatışmayı önlemek için Barzani ile Türkiye Cumhuriyeti'nin bakanı olarak resmî ilk görüşmeyi ben yaptım. Kendisine dedim ki, bölgede PKK yerleşmiş; ileri gelen adamları var. Onlardan birkaçını al, Türkiye'ye
jest olsun diye teslim et. Barzani'nin lafı aynen şudur: "Bunu halkıma anlatamam. Ben bu işi yapamam." Ben bu düşüncenin aynen devam ettiğine inanıyorum.
-Ne yapacak Türkiye, tek başına mı mücadele edecek terörle?
Bu terörle mücadelede her ülke için geçerlidir. Özellikle Türkiye için. Ne yapacaksa kendisi yapacak yani.
-Bu noktada bölge halkının tavrı önemli. Sizce halkı kazanmak için neler yapılmalı?
Devletine, bölgesine bağlı insanlar teröre karşı daha çok ses çıkarabilen insanlar haline gelmeli.
Güvenlik sağlandıkça bu cesaret verilecek, onlar da ses çıkaracaktır. Teröre karşı en önemli silah, millet iradesinin devletle birlikte orada sergilenmesidir. Ancak zafiyet var. Mesela Roj TV meselesi.
-
Başbakan Erdoğan sert açıklamalar yaptı bu konuda. Daha ne yapılmalıydı?
Sen zamanında hareket etmezsen, olayı çıkmaza sokarsın. Eğer hükümetin dış politikasına karşı tavır koyan adam hakkında, derhal bir müeyyide uygulanmazsa iş bu noktaya gelir. Biz onu inceliyoruz ile olmaz. Bunun icabı neyse yapılmalıydı. Bu da terördür. Yapılmadı. Maalesef bölgede duygu kayması oluşturulmaya çalışılıyor.
-Nedir duygu kaymasından kastınız?
Diyarbakır belediye başkanı beyanat veriyor. Artık Türkler ile
Kürtler birlikte yaşamaz diye… Adeta gruplar arasına fesat, fitne sokma noktasında gayret gösterenler var. Türk-Kürt birlikte yaşayamaz demek duygu kaymasının tohumlarını atmaktır.
-Bu tohumlar yeni mi atılıyor?
Filizlenmesi, kuvveden fiile çıkmasıyla karşı karşıyayız. Biz bin yıldır birlikte yaşıyoruz. Bu duygu kayması yine birileri yüzünden zaman içinde Türk-
Ermeni, Türk-Rum, Türk-Arap arasında yaşandı. Böyle bir şeye asla ama asla müsaade etmeyiz. Bu coğrafyayı da bin yıldır birlikte vatan yaptık. Kimse bunu unutmasın.
AKSİYON