İşte Mehmet Barlas'ın o yazısı:
Sivil siyasetin de "kışla"ya görüş bildirmesi gerekmez mi?
Başbakan Yardımcısı Ali
Babacan,"
Uluslararası Para Fonu (IMF) ile bir
anlaşma yapılması bir ölçüde ekonomimize güveni artırır. Ancak hükümetin önceliği orta vadeli programı ortaya koymaktır" dedi dün.
Babacan, piyasadaki mevcut kaynakların özel tüketime kaydırılabilmesi için kamu kesiminin borçlanma gereğinin hızla düşürülmesi gerektiğini, büyümenin de buradan geleceğini söyledi.
Siz de merak etmiyor musunuz?
Bu konuda acaba
Genelkurmay Başkanı
Org. Başbuğ'un ve dolayısıyla "Kışla"nın görüşü nedir?
Geçen hafta 3'üncü Boğaz Köprüsü'nün yeri ve bağlı yolların nerelerden geçeceği konulu tartışmalar yaşandı.
Gerek
iktidar gerekse muhalefet sözcüleri görüş açıklayıp, aralarında tartıştılar.
Acaba bu konuda Genelkurmay'ın görüşü neydi?
Acaba Genelkurmay da bazı
siviller gibi İstanbul'a 3'üncü Köprü yapılması yerine İstanbul'daki özel otomobillerin sayısının azaltılmasını mı doğru buluyordu?
Neticede seçilerek iktidar olmuş sivil siyasetçilerin hemen her konuda oluşturmaya çalıştıkları politikalara, şu ya da bu şekilde bir görüş açıklaması geliyor askerlerden...
Kışlanın sesi
Hürriyet gibi kitle gazeteleri de bunları "Kışlanın sesi" benzeri manşetlerle kamuoyuna yansıtıyorlar.
"
Kürt Sorunu" ne kadar önemli ise veya "
Kıbrıs sorunu" na çözüm üretmek dış politikamız açısından ne kadar hayati ise, "Ekonomik gelişme" de, "Hızlı kentleşme" de ülkenin geleceği açısından aynı ağırlıktadırlar.
Ancak bu noktada bir eksiklik var.
"Kışla" sivil siyaset alanındaki hemen her konuya ilişkin görüş açıklıyor.
Bazen "Görüş"ler "Muhtıra" lara da dönüşebiliyor.
Buna karşı sivillerin "Kışla"ya ilişkin konularda görüş açıklamaları bir türlü kabul edilemiyor.
Örneğin şu "Profesyonel askerlik" için çalışmalar yapıldığı birkaç kez açıklandı.
Ama bunun ne zaman gerçek olacağını ne bilen ne de soran var.
Bu doğrudan sivilleri de ilgilendiren bir konu oysa.
"Bedelli askerlik" ve "Kısa süreli askerlik" gündeme getirildiği zaman
Milli Savunma Bakanları mahçup bir suskunluğa gömülüyor.
Açılım yoklukları
Buna karşı Genelkurmay'dan "Ne
bedelli askerlik ne de kısa süreli askerlik mümkündür. Aksine askerlik süreleri herkes için eşitlenecek" benzeri açıklamalar geliyor.
Seçmenler olarak merak etmiyor musunuz?
Her konuda
açılımlar yapan ve bu açılımlar üzerinde kavgalar sürdüren sivil siyasetçiler, neden "Profesyonel askerlik" veya "Bedelli askerlik" benzeri açılımlar yapmaya hiç heveslenmiyorlar?
Yurt dışında çalışan Türk vatandaşları işlerini kaybetmesinler diye bedelli ve çok kısa süreli askerlik yapabilirlerken, uzun süreli askerlik yüzünden
yurt içinde işlerini kaybedebilecek Türk vatandaşlarına aynı hakkın tanınmaması da
Anayasa'nın "
Eşitlik" ilkesine aykırı değil midir?
Yani Anayasa sadece "Laiklik", "Üniter devlet" ve benzeri konularda mı ilke koymuştur ki?
Anayasa'nın iki maddesini hatırlayalım isterseniz:
Hangi eşitlik "
Madde 10: Herkes, dil, ırk,
renk,
cinsiyet, siyasî düşünce, felsefî
inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin
kanun önünde eşittir.
YAZININ TAMAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYIN