Baltayı taşa vurmakla meşhur "büyük" Türk gazetecileri
"Büyük" ve etkili bir medya grubu,
darbe teşebbüsü gibi
Türkiye'nin istikbali açısından hayati ehemmiyette bir soruşturmayı "kozmik balonlar", "Ziverbey gibi", "dünya izliyor" türünden manşetlerle hiçsizleştirmek, ademe mahkum etmek için muhayyileleri zorlayan taklalar atıyor. Manşetlere bol miktarda
köşe yazarı, her zaman olduğu gibi
destek veriyor.
Demokrat olduğu zehabıyla okunan bir yazar, Ergenekon'u bir anda "heryerekon" yapıveriyor. 27
Nisan'dan bu yana başta
New York Times'ın Türkiye muhabiri Sabrina Tavernise olmak üzere Türkiye'deki sorunu değişimcilerle statükocular arasındaki mücadele olarak teşhis eden ne kadar Batılı gazeteci varsa hepsine
hakaret eden bu "demokrat" kılıklı basın grubu birden The
Guardian gazetesini keşfediyor.
Bu grup (güruh) "karartma", "abartma", "yokmuş" tavırlarından sonra bir de demokratlık konusunda "mış" gibi yapıyor. Bunlar yapılırken Zaman'a bulaşan "büyük" Türk gazetecileri de çıkıyor. Bunlardan bir tanesi geçen gün "Hollandalı 12'den vurdu" diye tuttuğunda elinde kalan, her tarafından dökülen bir
makale kaleme aldı.
Bu "makale" kılığındaki yazıda Zaman'ın da ismini geçirerek, çok yönlü imaların yolunu açıyor. Konu şu:
Avrupa Parlamentosu'nun Hollandalı Hıristiyan Demokrat üyesi Ria
Oomen-Ruijten, kaleme aldığı ve AP'nin ezici çoğunluğu tarafından desteklenen
raporunda "Ergenekon'da sonuna kadar" gidilmesini talep etmiş.
"Malı" bulan yazar bodoslama girmiş.
27 Nisan sürecinde demokrasiye yönelik darbe teşebbüslerinin karşısında yer aldığı için "en Batıcı ve Batılı" medya güruhu tarafından
hedef seçilen AB'yi aklınca bombalıyor. Bir süre sonra "keşke yazmasaydım" denilecek türden bir makale çıkmış ortaya.
Şöyle ki:
Bir gazeteci bilmediği bir konuda yazacaksa önce en azından işin ABC'sine yönelik ufak da olsa bir araştırma yapar. İşe raportörün ismini doğru yazarak başlar. Artık internet de var, bir iki
parmak hamlesi ile bütün isimlerin doğrusuna ulaşmak birkaç saniyeden fazla sürmüyor. Hadi hata ile yazdı, en azından internette düzeltmiştir diye baktım, hâlâ duruyor.
Ria Oomen-Ruijten'in raporunu Türkiye'de ilk Zaman'ın yayınlamış olmasından manalar türetmeye çalışıyor "büyük" gazeteci. Öyle ya,
Hürriyet "ele geçirdiği belgelerle büyük gazetecilik" yaparken, Zaman ancak kendisine
servis edilenleri yani sızdırılanları, önüne atılanları haber yapabilir. Zaten raporun ilk defa Zaman'da yayınlanmış olması "dümeni" anlamamız için yeter sebeptir.
Makale o kadar özensiz, çalakalem yazılmış ki tam bir "vahim hatalar manzumesi". AB'yi bilmediği, bilmek istemediği anlaşılan ancak AB'yi itibarsızlaştırma operasyonundan geri kalmama hissiyatına mağlup olan yazar, Oomen-Ruijten'in "demokrasinin 2007'de askerin siyasi sürece müdahale teşebbüslerine galip gelmesi memnuniyet vericidir" cümlesine içerlemiş. Böyle bir şey olmadığını iddia ediyor. Bilmesi açısından söylüyorum, bu ifadelerin çok benzerleri
Avrupa Birliği Komisyonu'nun raporunda 9 ay önce yer aldı. Yani AB açısından yeni bir durum yok. Yeni durum, hadiseyi keşfeden köşe yazarı için geçerli.
Oomen-Ruijten'in "olmayan darbe" iddialarını raporuna sokmasını
AK Parti ve AK Parti'ye yakın insanlarla görüşmesine bağlıyor. "Zaman'da yayınlandı" demesinin sebebi de bu. "AB'yi bilmeyen, bilmek istemeyen ama AB'yi itibarsızlaştırma operasyonundan geri kalmak istemeyen yazara" demek isterim ki, Türkiye ile ilgili rapor yazan Avrupalı bir milletvekili günü gününe Türkiye'de olup bitenleri takip eder, sizin ısrarla görmediğiniz
Nokta dergisini de,
Sarıkız ve Ayışığı'nı da, 27 Nisan askeri müdahelesini de, 367'yi de,
Danıştay cinayetini de, Hrant Dink'in katledilmesini de. Ayrıca Türkiye'nin darbelerle bezeli "tarihine" de en azından bir göz atar. Yani namuslu bir raportörün Ergenekon'a bir cümle atıf yapmak için ne AK Parti'ye ne de Zaman'la konuşmasına ihtiyacı vardır. Haysiyetli olması yeter!
SELÇUK GÜLTAŞLI/ZAMAN