Adalet Bakanlığı,
Yargıtay Başkanı
Hasan Gerçeker'in
adli yıl açılış konuşmasındaki açıklamalarını eleştirerek "Paketle getirilen hukuki düzenlemelerin gerçek mahiyetinin değerlendirilmesinden ziyade; statükocu bir yaklaşımla, mevcut pozisyonlarını koruma ve yüksek mahkemelerin yargı üzerinde kurmuş olduğu
vesayet rejimini sürdürme amaçlı hareket edildiğinin de açık bir ifadesidir." dedi.
Konuya ilişkin yazılı bir açıklama yapan
bakanlık,
Yargıtay Başkanı'nın 2010–2011 adli yıl açılış konuşmasında, anayasa değişikliği paketinde yer alan HSYK'nın yapısı ile ilgili düzenlemelerin, kuvvetler ayrılığı ve yargı bağımsızlığı ilkelerine aykırı olduğunu ileri sürdüğünü, ayrıca bakanlığın etkin ve güçlü bir yargı sistemi için gerçekleştirmiş olduğu büyük yatırımlar görmezden gelinerek objektiflikten uzak değerlendirmelerde bulunulduğunu hatırlattı.
HSYK'nın yapısı ile ilgili düzenlemelerin de yer aldığı
Anayasa değişikliği paketinin
Anayasa Mahkemesi'nin denetiminden geçtiğinin dile getirildiği açıklamada, Anayasa Mahkemesi'nin gerekçeli kararında özetle;
TBMM tarafından kabul edilen 5982 Sayılı Kanun'un,
teklif olarak veriliş biçimi, anayasa komisyonundaki görüşme şekli ve TBMM'de
oylama biçimi açılarından Anayasaya uygun olduğunu tespit ettiği belirtildi.
Yüksek mahkemenin gerekçeli kararında ise hukuk devleti ve yargı bağımsızlığı ilkelerinin belli somut bir
Kurul yapısını gerektirmediğini, Kurulun, yargı bağımsızlığını ihlal etmediği sürece çok farklı modellerde tasarlanabileceğini, bu farklı modellerden hangisinin benimseneceğinin talî kurucu iktidarın takdir yetkisi içinde kaldığının belirtildiği ifade edilen açıklamada, "Ayrıca bu değişiklikle Kurul'un; üye sayısının artırıldığı,
seçim tabanının genişletildiği, Kurul üyelerinin büyük çoğunluğunun yargıçlar tarafından doğrudan seçilmesinin kabul edildiği, Kurulun kendi sekretaryasına kavuşturulduğu,
Teftiş Kurulu'nun, Kurul'a bağlandığı ve böylece HSYK'nın özerk yapısının güçlendirildiği vurgulanmıştır. Bu değerlendirmelerin yanı sıra Anayasa Mahkemesi gerekçeli kararında mevcut düzenlemenin; Adalet Bakanının dairelerin çalışmasına katılmasının yasaklandığı ve Bakanın Teftiş Kurulu üzerindeki mutlak kontrolünün kaldırılması suretiyle yürütmenin Kurul üzerindeki etkisinin azaltıldığı, nihayet Kurul kararlarının kısmen de olsa yargı denetimine açılmasının hukuk devletinin güçlendirilmesine yönelik bir adım olduğu belirtilmiştir. Sayın
Yargıtay Başkanı konuşmasında, 'Yargının verdiği kesinleşmiş kararlara uyulması, hukukun üstünlüğü ve hukuk devleti ilkelerinin gereği olarak anayasal bir zorunluluktur. Beğenilmese de saygı gösterilmesi, uygulanması gerekir.' şeklinde ifadelere yer vermiştir. Anayasa Mahkemesi'nin bu tespitlerine rağmen, karara saygı gösterilmemesi ve kararda etraflıca tartışılmak suretiyle sonuca bağlanmış konularda kamuoyunu yanlış yönlendirecek şekilde yeniden
tartışma açılması ciddi bir çelişkidir. Bu açıklamalar, paketle getirilen hukuki düzenlemelerin gerçek mahiyetinin değerlendirilmesinden ziyade; statükocu bir yaklaşımla, mevcut pozisyonlarını koruma ve yüksek mahkemelerin yargı üzerinde kurmuş olduğu vesayet rejimini sürdürme amaçlı hareket edildiğinin de açık bir ifadesidir." denildi.
TARAFLI VE MAKSATLI YAKLAŞIM SERGİLENDİ
Gerçeker'in konuşmasında Adalet Bakanlığının 2002 yılından bu yana görev alanıyla ilgili olarak; fiziki kapasite, teknoloji, insan kaynakları, eğitim ve özlük hakları vs. konularda yaptığı faaliyetlerin göz ardı ederek bu hususlara değinilmemesinin manidar bulunduğu vurgulanan açıklamada, şu görüşlere yer verildi: "Bu kapsamda 2003 yılı itibarıyla;
Hakim ve savcı sayısı 9.232 iken, yaklaşık yüzde 23'lük artışla 11.397'ye;
Adliyelerdeki toplam
personel sayısı 20.225 iken yaklaşık yüzde 80'lik artışla 36.630'a; Adliye
hizmet binalarının toplam kapalı alanı 596 bin 059 metre kare iken, yaklaşık yüzde 400'lük bir artışla 2 milyon 403 bin 464 metrekareye;
lojman sayısı 6bin 920 iken yaklaşık yüzde 41'lik artışla 9 bin 754'e yükseltilmesi, Bakanlığımızın faaliyetlerinin sadece bir kısmıdır. Anayasa Mahkemesi'nin denetiminden geçerek kuvvetler ayrılığı ve yargı bağımsızlığı konusunda ilerleme olarak kabul edilmiş değişiklik paketine, kuvvetler ayrılığını ve yargı bağımsızlığını zedeleyen düzenlemeler olarak bakılması; ayrıca yıllarca
ihmal edilmiş birçok konuda yapılan ilerleme ve iyileştirmelerin görmezden gelinerek bu konularda hiçbir şey yapılmamış gibi açıklamalarda bulunulması, konuya ne kadar taraflı ve maksatlı yaklaşıldığının açık bir göstergesidir."