Cumhuriyet gazetesi yazarlarından Orhan Erinç, ‘Gazetecilere son darbe' başlığıyla Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan'ın meslek örgütleriyle birlikte yaptığı toplantının detaylarını dünkü (15 Eylül) yazısında kaleme aldı. Erinç, 5953 sayılı Basın-İş Yasasında yapılacaklarla ilgili Akdoğan ile gazetecilik meslek örgütlerinin bir araya geldiğini anlattı. Bakan Akdoğan'dan gazetecilerin çalışma koşulları ve iş güvencelerini iyileştirme amacıyla yasa çıkarılacağı bilgisi edindiklerini aktaran Erinç, Akdoğan'ın yaklaşımından kuşkulandığını kaleme aldı. Hükümetin son dönemde hayata geçirdiği akreditasyon uygulaması, müfettiş baskınları ve kamu reklamlarındaki dağıtımın haksızlığını hatırlatarak Bakan Akdoğan'a şu soruları yöneltti:
"-Akreditasyon uygulaması bitecek mi?
-Kızılan yayın organlarına, hatta ticaret yapmadığı için vergi mükellefi olmayan vakıflara Maliye -Müfettişleri gönderilmeyecek mi?
-Kamu reklamları, yandaş-düşman ayrımı olmadan ulaşılan kişi sayısının dikkate alınacağı bir hakça dağıtımla yapılacak mı?"
Erinç şüphelerini şu şekilde kaleme aldı:
"Yeni Bakanlar Kurulu'nun basın ve yayın kuruluşlarıyla ilişkilerden sorumlu Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan gazetecilik meslek örgütü temsilcileri ile bir araya geldi. Anladık ki Basın-İş Yasası olarak andığımız 5953 sayılı yasayı güncelleştirip, gazetecilerin çalışma koşullarını ve iş güvencelerini iyileştirmeyi amaçlıyormuş! “Ben de basın yayın mensubuyum” deyince de amaçlananlarla ilgili kuşkumuz arttı. Kuşkulanmakta haklı olduğumuzu da önce Cumhurbaşkanı, ardından da Başbakan, düzenledikleri toplantıdaki ayrımcılıkları ile kanıtlayıverdiler. Sorun doğrudan Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ile ilgiliyken, Basın Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü'nün (BYEGM) bağlı olduğu Akdoğan'ın girişimi nereden çıktı, sorusu da ayrıca yanıt bekliyor.”
Erinç, hükümetin yaklaşımını demokratik bulmadıklarını aktarırken şu soruları sıraladı:
“Varsayalım ki, gazetecilerin hakları tırpanlanmadı ve iyileştirme gerçekleşti. Peki, gazeteciler “halkın bilgilenme hakkı” adına özgürce çalışabilecekleri, editöryal bağımsızlık dediğimiz, yayınların kimseden korkmadan yapılabileceği bir dönem başlayacak mı?
Sorumu ayrıntılandırıp somutlaştırayım.
- Akreditasyon uygulaması bitecek mi?
- Kızılan yayın organlarına, hatta ticaret yapmadığı için vergi mükellefi olmayan vakıflara Maliye Müfettişleri gönderilmeyecek mi?
- Kamu reklamları, yandaş-düşman ayrımı olmadan ulaşılan kişi sayısının dikkate alınacağı bir hakça dağıtımla yapılacak mı?
-İşverene karşı koruma altına alınacağı söylenen muhabir, foto muhabiri ve kameramanlar haber kovalamak için gidecekleri kamu kapılarından elleri böğürlerinde dönmeyecekler mi?
Başbakan Yardımcısı Akdoğan bu sorulara nasıl yanıt verir bilemem.
Hazırladıkları ve internet gazetecilerinin 5953 sayılı yasaya göre gazeteci sayılıp sayılmayacağı tercihini patronlara bırakan bir tasarıdan övgüyle söz eden bir başbakan yardımcısı varken neler olabileceğini bir düşünün derim”
12 Eylül Hukuku'nun ağır bastığı basın yasasına da değinen Erinç yazısına şu şekilde devam etti: “İş Yasası değiştirilirken, iş güvencesi ile ilgili maddelerin gazetecileri de kapsaması için önerge verildi. Genel Kurul'daki görüşmelerde önergeye en sert şekilde karşı çıkanlar, sonradan AKP'nin kurucuları olan Fazilet Partili milletvekilleri oldu. Hem eleştirdiler hem de ret oyu verdiler.
Ayrıntıları o dönem TGS Genel Başkanı olan Şükran Soner daha iyi biliyor.
O milletvekilleri şimdi iktidardalar ve gazetecileri koruma altına almak için yasa tasarısı hazırlayacaklar. Güldürmeyin insanı…”